Bazen Palyaço Olmak Gerek

“Sirkten istifa ediyorum ve de artık palyaço değilim” demiş olsam da bu; eski ben gibi gerçekleri görmemezlikten gelmek ve kendimi önemsememek değil, ama “kederli zamanlarda palyaço olmaya devam etmeliyim” dedim.

palyaço

‘Ne yaşarsan yaşa… Çok dertlenmeyeceksin. Hayattaysan eğer, iyi ya da kötü deneyimler edineceksin. Yaşamda sevinmek gibi üzülmek de var kabul edeceksin. Yaşanan her ne ise… Çok dertlenirsen şayet, bil ki! Başka dertleri de üstüne çekeceksin. Üzülürsen üzülecek… Unutma! Gülebilirsen devamında da güleceksin’. Daima böyle düşünmeme rağmen, anladım ki; sindirememişim demek ki gerçekten.

Ama bazen insanların öylesine zayıf düştüğü anlar oluyor ki; koy verip gidiyorsun kendini. Üst üste gelen olaylar, nefes almanı engelleyecek kadar acıtıyorsa canını, hiç düşünmüyorsun bile kendini… Aynen son zamanlar da benim yaşadıklarım gibi.


Annemin acısını ve ona duyduğum özlemi unutmak adına giriştiğim tüm uğraşlara rağmen; her bir tanıdık gördüğümde gözlerimden dökülen yaşların… Ardından daha da büyük üzüntüler getireceğini yaşayarak öğrendim.”Hayatı kendine mendil edersen, o senden hep gözyaşı ister” derler ya, ne kadar doğru söylemişler.

Hayata pozitif bakmama rağmen, dört elle yaşama sarılmışken; sanırım, içimde yaşattığım daha ne olacak korkusu ve başka sevdiklerimi de ya kaybedersem düşüncesi… Çağırmıştı dertleri. Çok daha fazla acı çektim. İstediğim bu değildi, ama şimşekleri üzerime çekebilmeyi becerdim. Beni daha da üzebilecek şeylerin kısa bir süre içinde olabileceğini hiç düşünemedim. Öyle bir üzüntü yaşadım ki; sonunda hala yaşıyor diye şükretmesini öğrendim. Gözyaşlarımı, canımın hayata döndüğünü öğrendiğim de sildim ve ‘hoş geldin’ ve de ‘hoş bulduk’ dedim. Hep ama hep daha da beterini düşünüp kendimi teselli ettim. Gerçekten bunu şükür ki öğrenebildim.

Öylesine bir inanç olmamalı bu. Kendini kandırmak değil, gerçekten inanarak yapmalı. Eğer, sıkıntı ve üzüntünün arkası tebessüm olabiliyorsa gerçekten içten gülüp kahkaha atmalı. Hayatın bize sunacağı acı tatlı her şeyine hazırlıklı olmalı.

Ne kadar çabalarsan çabala, bazen hayat da izin vermiyor sana. Direnmeni bekliyor karşısında. Yenilmezsen şayet yaşattıklarına, eninde sonunda vazgeçecektir aslında. Gelmemeli onun oyunlarına.

palyaco_1Herkesin bende gördüğü ya da görmek istediği gücüm artık kalmadı, yok desem de!  Yaşanan sancılı ve sıkıntılı zamanlarda gördüm ki; kimseyi buna inandıramamışım. Tepinerek ağlarken, beni tanıyanların şaşkınlık içinde bana bakışlarıyla karşılaştım. Daha da panik olmasınlar diye, yavaşça kalktım… Her şeyin düzeleceğini ve hep birlikte bunu da atlatacağımızı anlattım. Şaşkın bakan gözler yerini tekrar bana güvenen bakışlara bırakmıştı. Ben! Kendimi değil ama onları rahatlatmıştım. Gene de ucundan da olsa güç göstergesi olarak yaptığım bu davranışın, bize doğru enerji verdiğine inandım. Bu enerjinin, uyuyor olsa dahi canıma da ulaştığını farkındaydım. Çünkü uyandığında yanına ilk olarak onun isteği üzerine ben çağrılmıştım. Ne kadar güçsüz hissetsem de kendimi; ailem ve sevdiklerim adına demek ki, ben bu oyunu oynamalıydım.


Ve… Bir şeyi daha anladım. Benim gibi bazı insanların, acı çekerken de mutlu olmanın bir yolunu eninde sonunda bulabildiklerini, mutlu olmak için her şeyin çok düzgün ve yolunda gitmesinin gerekmediğinin… İşte! Bunun farkına vardım. Galiba; bu yaşıma kadar hayattın bana verdiği en büyük ders buydu ve ben; sanırım, bu sınavı başarıyla sonuçlandırdım.

‘Sirkten istifa ediyorum ve de artık palyaço değilim’ demiş olsam da, bu; eski ben gibi gerçekleri görmemezlikten gelmek ve kendimi önemsememek değil, ama “kederli zamanlar da palyaço olmaya devam etmeliyim” dedim. Bunun; etrafıma fayda ve mutluluk getireceğine, benim de daha huzurlu ve mutlu olacağıma karar verdim.

Canlarım… Ben! Artık kendimi de seviyorum dediysem, işte; yine her zaman sizlerleyim. Ben, bir yere gitmedim, gitmemiştim… Üstelik! Çok yakın takibinizdeyim.

Ben… ‘Palyaço Gülay!‘, hepinize… Selamlar efendim. Her daim; üzüntü ve kederlerde, tebessüm etmeye ve ettirmek adına hizmetinizdeyim.

Bir Palyaço ve Bir Ekonomist


Yalnızlığın Neresinden Dönersen Kâr


 

Gülay Kanarya
20 Haziran 1960 tarihinde İstanbul’da doğdum. Ailenin küçük kızı olmama rağmen; gerek yetiştirilmem, gerekse kişilik olarak babamın genç yaşta ölümüyle birlikte sorumluluğu haylice üstlenmiş bir durumda büyüdüm. Yapmak istediğim ve hayalini kurduğum birçok şeyi bazı aksilikler (şanssızlık da denebilir) neticesinde yapamamanın üzüntüsünü hep yaşamışımdır. Hayatımdaki en güzel ve en olumlu şeyin, şimdilerde genç bir delikanlı olan oğlum olduğunu düşünüyorum ve bunun keyfini yaşamanın tadını çıkartıyorum. Özel sektörden satış ve organizasyon sorumlusu olarak emekli olduktan sonra, 40’lı yaşlarda almış olduğum eğitimler neticesinde güzellik uzmanı eğitmeni oldum. Çocukluğumdan beri sanata ve edebiyata olan düşkünlüğümden olsa gerek, ilk yazım ‘Palyaço değilim’ ile başlayarak, bugüne kadar 50’yi geçen yazı yazdım. Bana huzur veren bu işimi devam ettirmek en büyük arzum… Hayatın iniş ve çıkışlarla geçtiğini kabul ediyorsak; inişlerde yaşanan o güçlükler ve zorluklar çok canımızı acıtmış oluyorsa da; buna rağmen, bazılarımızı olgunlaştırıyor diyebiliyorsak eğer! Ben o bazılardanım işte… Geçmişe dönük keşkelerim yok, gelecekte yapmam gereken çok işlerim var artık…