Eyvah 50 yaş sendromunda mıyım?

Elli yaş biletimi alana kadar, hiç yaş sorunu yaşamadığımı hatırladım. Ne zaman 50’ye bilet kesildi, mutsuz hissettim kendimi. Bir telaş sardı tüm düşüncelerimi. Yapmak istediklerime vakit yetmeyecek gibi geldi. Ne çok da şey yapmam gerekiyordu halbuki. Zaman akıp gidiyordu sanki.

Eyvah 50 yaş sendromunda mıyım? kadınlarda elli yaş sendromu

Eyvah 50 yaş sendromunda mıyım?

Son birkaç senedir; azalan uykularım, gitgide artan eklem ağrılarım, ne yaparsam yapayım gidemeyen kilolarım, sinirlerime hakim olamamam ve de sıklaşan kalp çarpıntılarım… Bir sürü soru kafamda cevaplayamadığım ve endişelerimin sürekli artarak çoğalışı. Ne zaman ki! Hatırladım doğum yılımı, işte; o zaman anladım… Artık haylice yaş aldığımı.

50’ye biletim kesildi!

50 yaş biletimi alana kadar, hiç yaş sorunu yaşamadığımı hatırladım. Ne zaman 50’ye bilet kesildi, mutsuz hissettim kendimi. Bir telaş sardı tüm düşüncelerimi. Yapmak istediklerime vakit yetmeyecek gibi geldi. Ne çok da şey yapmam gerekiyordu halbuki. Zaman akıp gidiyordu sanki. Başladım kendimle ilgilenmeye. Aynalar hem düşmanım, hem yalancı yarim, hem de tek gerçeğimdi.  Beynim… Yıllarımı geri ister hale geldi. Ve korku sardı bedenimi. Evet! Doktora gitmenin vakti gelmişti…


Kafamın içinin dalgalandığı, beynimin mutluluğu algılayamadığı, sinirlerimin hat safhada olduğu bu zamanları, cinselliğin ne anlam taşıyıp taşımadığının algısını, aşağılık duygusunun bende oluşup oluşmadığını, ölüm korkusunun bu dönemle mi oluşmuş olabileceği bağlantısını, derinden hissettiğim beğenilme arzusu ve sevgi açlığını… Kısacası; sormak ihtiyacı hissettim bir bilene isteklerimdekileri! Git gide artan bu arsız taleplerin nedenini.

50 yaş sendromu elli yaş

Kadının altın çağı 50 yaş mı? Peki ya elli yaş sendromu?

Sordum ve doktorumun ilk tavsiyesi:

“Öncelikle hamur ve şekere veda edeceksiniz. “Eyvah yaşlandım” demeyeceksiniz, bir kenara çekilip sızlanmayacaksınız. Hareketsiz yaşamdan kaçacaksınız. Spor yapacak, yürüyüş yapacak, jimnastik yapacaksınız. Kendinize bir hobi edineceksiniz. Yeşil yapraklı sebzeleri yiyeceksiniz. Hormon dengenize de dikkat ederseniz, cilt, damar ve kemikte oluşan bozukluklara karşı da korunmuş olursunuz.”

İkinci tavsiyesi:

“Siz hastalığa nasıl yaklaşırsanız, hastalık da size ona göre tepki verir. Menopoz doğal bir olay. Yaşamın bir parçası. Önemli bir dönüm noktası olduğu muhakkak ama “Menopozumu seviyorum” diyen pek çok kadın var. Yani bu dönemi güzel hale getirmek, kadınların kendi elinde. Bu, öncelikle de kadının kendisiyle yüzleşmesi ile mümkün. Tabii bu konuda çocukların, eşin ve çevrenin yardımı, desteği de gerekiyor. Bu nedenle menopoz sadece kadının değil, aynı zamanda ailenin de hastalığıdır.”

Bunun gibi bir dolu tavsiyeler… Kimisi kolay, kimisini ise hayata geçirmek gerçekten çok zordu.

En kolayı ise: Bende gitgide tutku haline gelen pilates denilen sporu yapmak oldu. Nefesimi rahatlatan, ödemlerimi azaltan, beni bana iyi hissettiren, ruhumu rahatlatan ve beni dinamik hale getiren ve kendimi bana genç hissettiren tek şey kesinlikle platesti.


İkici yaptığım şey ise: Kendimle yüzleşmek idi. Anatomik olarak asla eski ölçülerimde olamayacağım gerçeği yüzleşmemin ilk ve önemli gerçeği oldu. Dolabımın kapaklarını açarak elbiselerimi önce seyredip sonra tek tek ayıkladım. Aralıklarla giyip deneyerek bir gün mutlaka giyerim ümidiyle sakladığım yirmi, hatta yirmi beş sene önceki giysilerimi içim burkularak vermek üzere çıkardım. Bunu yapmak pek kolay olmadı, bayağı zorlandım. Ancak, böylelikle de geçiş yaptığım yeni dönemimde önemli bir adım attım.

Üçüncü aşamada: hobi edindim. Hep isteyip de, bir türlü gerçekleştiremediğim fotoğrafçılık kursuna gittim. Arkasından kendime yeni bir iş edindim. Yine de; içimde yaşıyor olduğum bir eksiklik vardı, İşte! Onu hala çözemedim.

Ama bu dönem de doktorumun olması gerekir dediği gibi yaşanan rahatsızlık, aileme değil hep bana ait oldu. Belki de! Ben dile getirmediğim için kimse sıkıntılarımın farkına varmadı. Bir başıma mücadele yıllarımı aldı ve canıma okudu.

“Ellili yaşları sevmedim” diye içimden fışkıran isyanlarımı kimseler duymuyordu. “Yetişemiyorum! İstediklerimi yapmaya…” diye bağrışımı, sadece içimde hissediyorum. Çünkü artık; günlerin uzun, ama yılların kısaldığını çok iyi biliyordum.

Özgüven sorgulamalarının, kimlik arayışlarının ve de farkındalıkların başladığı bu dönemi; ama doğru ama yanlış bir başıma atlatmaya çalışmak… Biliyorum ki; hiç de kolay olmayacak.

Ama nafile… Elli’li yıllara biletim kesildi bile, bakalım bundan sonra neler olacak?


Sanırım en doğrusu; yaşamımda yarattığım yeniliklerle “Bu dönemimi de seviyorum” diyen kadınlar kervanına katılmak!

Aslında Yaşam da Bir Fraktal

Kilo Vermek İçin Yeterince Mutlu Musun?


Gülay Kanarya
20 Haziran 1960 tarihinde İstanbul’da doğdum. Ailenin küçük kızı olmama rağmen; gerek yetiştirilmem, gerekse kişilik olarak babamın genç yaşta ölümüyle birlikte sorumluluğu haylice üstlenmiş bir durumda büyüdüm. Yapmak istediğim ve hayalini kurduğum birçok şeyi bazı aksilikler (şanssızlık da denebilir) neticesinde yapamamanın üzüntüsünü hep yaşamışımdır. Hayatımdaki en güzel ve en olumlu şeyin, şimdilerde genç bir delikanlı olan oğlum olduğunu düşünüyorum ve bunun keyfini yaşamanın tadını çıkartıyorum. Özel sektörden satış ve organizasyon sorumlusu olarak emekli olduktan sonra, 40’lı yaşlarda almış olduğum eğitimler neticesinde güzellik uzmanı eğitmeni oldum. Çocukluğumdan beri sanata ve edebiyata olan düşkünlüğümden olsa gerek, ilk yazım ‘Palyaço değilim’ ile başlayarak, bugüne kadar 50’yi geçen yazı yazdım. Bana huzur veren bu işimi devam ettirmek en büyük arzum… Hayatın iniş ve çıkışlarla geçtiğini kabul ediyorsak; inişlerde yaşanan o güçlükler ve zorluklar çok canımızı acıtmış oluyorsa da; buna rağmen, bazılarımızı olgunlaştırıyor diyebiliyorsak eğer! Ben o bazılardanım işte… Geçmişe dönük keşkelerim yok, gelecekte yapmam gereken çok işlerim var artık…