Kader dediğimiz şey, sadece bir yazılımdan ibaret ise bu yazılıma müdahale etmek çok kolay olmalı. Hepimizin içinde bir sürü yazılım modülü var onları düzenlemek ve değiştirmek bizim elimizde. Mutlak bir kader var ise o evrensel olana ait olabilir, o bile evrensel yaşanmışlıklardan payını alacak kadar esnek bir altyapıyı barındırıyor olabilir.
Türk Dil Kurumu’nun kader ile ilgili tanımını okuyunca şok oldum özellikle mecaz anlamında kullanılan kadere yapılan tanım eminim hepinizin ilgisini çekecektir.
Şöyle deniyor: “Genellikle kaçınılmaz kötü talih.”
Bu kadar. İyi olanları ne diye adlandırmaktayız merak ettim. Kötü olan her şey kader ise iyi dediğimiz diğer tüm yaşanmışlıklar olmak zorunda olan gerçeklikler durumuna geliyor. Yani kötü ise kader, iyi ise gerektiği için, hak ettiğimiz için yaşadıklarımızı çağrıştırıyor.
Aslına bakarsanız her anımız kader ve onun sillesini yediğini iddia eden insanlar ile dolu. Tam teslimiyet ile yaşamını sürdüren veya sonsuz kabul ile itaat eden insanlar kişilik evrimini tamamlamakta yetersiz kalmaktalar.
Kadere müdahale edilebilir mi?
Son birkaç gündür sadece kader, beklentiler ve değiştirilmesi gereken hayatı konuşuyoruz. Yıldız haritasına baktıran bir arkadaşıma astrolog demiş ki bana çocukken gelseydin sana yine bunları söylerdim. O da bu söz üzerine; Madem her şey var ve yazılı ve ne olacağı belli bir gidişin içinde ne gerek var çabaya. Her şey belli ise neden bu rolü oynamak zorundayız?’ gibi bir soru ile karşı karşıya kaldı. Pencerenin bu tarafından baktığınızda haklı aslında, tüm şecerenizin döküldüğü bir astroloji haritasından sonra umutsuzluğa kapılıp kaderim bu demek çok normal çünkü anlatılan bugünkü sizsiniz.
Peki bu durumda nasıl bir yol izlemek gerekiyor?
Ortada çok net bir gerçeklik var, seçimlerimiz… Murat olduğu gibi yaşamayı seçebilirdi. Yaşam alanı olarak ve ailesinin kendisine dayattığı yaşamı kabul edip ona eşlik edebilirdi ve o hamur ile herkesin yandığı fırının içinde diğerleri gibi yanabilirdi. Oysa O, karşısına çıkan bir söz ile değişimi başlattı ve dönüşümü hızlandırdı. Bunu yapmayıp, ben yapamam deyip mevcut yaşantısına devam edebilirdi. Seçeneklerimizin ve tercihlerimizin bize, yıldız haritasını bile değiştirilebileceğini söylüyor aslında.
Kader dediğimiz şey, sadece bir yazılımdan ibaret ise bu yazılıma müdahale etmek çok kolay olmalı. Yazılımlar genel itibariyle, değiştirilebilir, sürdürülebilir, güncellenebilir, hatalara karşı yeniden revize edilebilir, uyarlanabilir ve kişiye göre özelleştirilebilir. Hepimizin içinde bir sürü yazılım modülü var onları düzenlemek ve değiştirmek bizim elimizde. Mutlak bir kader var ise o evrensel olana ait olabilir, o bile evrensel yaşanmışlıklardan payını alacak kadar esnek bir altyapıyı barındırıyor olabilir.
Bizler, çocukluğumuzdan itibaren bize tanımlanan rolleri oynuyoruz farkında olmadan.
İyi bir çocuk, testleri başarı ile çözüp adam olacak bir öğrenci, büyüklerini sayıp, küçüklerini seven ve susan bir birey. Annenin, babanın ve mahallenin istediği karaktere uygun bir birey. Sonra; okul hayatında öğretmenlerin ve idarecilerin, erkekler için askerliğin, kadınlar için kocalarının ve birlikte yaşamaya başladıktan sonra çocuklarına modellik yapabilmek için BEN’liğinden vazgeçmiş kimliklerin bir arada olduğu kocaman bir oyunun içindeyiz.
Adına kader diyebilecek kadar teslimiyet içinde geçen bir ömrün tam ortasındayız kısaca. O makus talihini yenip sıyrılmak olayı var ya tam da bu sözün hayatın bir yerlerinde karşımıza çıkıp bizi alıp götürmesini beklemekten başka çaresi olmayan milyonlarca insan oluveriyoruz. Sanırım TDK buradaki durumu tanımlıyor, müdahale edecek cesareti ve gücü bulmayı, kaderi yenmek olarak algılıyoruz. Çözümlerin olduğundan haberdarız, orayı terk edip gidebilir kendimize yeni bir yol çizebiliriz, bize yazılan ve dayatılan o garip kodların oluşturduğu hayatımızın muhasebesini yapan yazılımı iptal edip kendimize özel bir yazılım yazabiliriz. Bu özel yazılım sık sık hata verse de kendi yaşantımıza özel geliştirildiğinden ve müdahaleye açık olduğundan kısa sürede toparlayıp ve düzenleyip devam edebiliriz. Kim bilir hiç aklımızda yokken mevcut yazılımda olmayan bir işe bile girişebilir örneğin, resim çizmeye başlayabilir, bir enstrüman çalabilir, fotoğrafçılık kursuna gidebilir, yeni gelen bu eklentiler ile kendimizi ifade edebiliriz. Öyle ya, yazılım sektörü sürekli gelişim gösteren ve teknolojiye ayak uyduran bir sektör ise kendi yazılımımızda çağa ve gelişen dünya düzenine uyum sağlayan bir yazılım haline gelebilir.
Kaderin kodlarını 0 ve 1 den ayrıştırıp kendi sürecine uyarlamanın yollarını arayanların tek bir gerçeği fark etmeleri gerekiyor. Bu hayatta biz neye izin verirsek ve istersek o gerçekleşiyor. Şu anda elinizde var olan işi gücü bırakıp pencereye gidip derin bir nefes almanızı ne engeller, işler mi? Bırakın o işleri bu yazıyı buraya kadar okuduysanız demek ki o kadar yoğun değilsiniz çıkın pencereye/dışarıya ve derin bir nefes alıp gülümseyin hayata, kendinizi kocaman bir ‘Merhaba!’ ile selamlayın… ‘Merhaba, hayatın içinden çıkıp bu güne gelen bana, seni seviyorum…’