Yeniden eski ben olmak istiyorum

Meğerse, ben etrafımdaki kalabalıkla can buluyormuşum. Meğerse ben, beni soluksuz bırakan koşturmalar ve didinmelerle mutlu oluyormuşum. Ben ancak kendim için değil de, etrafımın sorunlarına çare bulmaya çalışırken besleniyormuşum. Meğerse ben, farkına varmadan yalnız kalma korkumu hep bu şekilde saklıyormuşum. “Muşum” diyorum… Çünkü şimdi bunun farkına varıyorum.

Yeniden eski ben olmak istiyorum

Artık oğlum büyüdü ve eskisi gibi bana ihtiyacı kalmadı. Annem gidince koşturmalarım öylesine azaldı ki; sanki beni çıplak bıraktı. Etrafımdaki kalabalık gitgide azaldı. Ve baktım ki! Çok yorulmama rağmen etrafa gülücük saçan, herkes tarafından şaşkınlıkla izlenen pozitif enerjisi tavanda olan ben, nasıl oldu da? Pozitifliği bir kenara bırakıp negatif enerjiye teslim olmuştum.

Silkelenmem gerektiğini anlayıp da; kendime yeni uğraşlar bulmama rağmen, bir türlü yerine koyamadığım bir şeyler vardı. Bu bir şeylerin ne olduğunu anlamadan da tam anlamıyla toparlanmam mümkün olamayacaktı. Çünkü yaptıklarım bana sadece geçici mutluluk veriyordu. Enerjim git gide azalıyordu. Hayatımın çok daha karışık ve sıkıntılı dönemleri bile bu kadar canımı sıkmamıştı.


Ben insanın içindeki enerjiye çok inanırım. Ama bu enerji alıp verme işinin cılkı çıktı sanırım. Önüne gelen enerji uzmanı ve danışmanı olunca işin ciddiyeti de bir o kadar azaldı (benim fikrim elbette). Etrafımda kime sorsam kişilik danışmanı ya da enerji uzmanı. Tanımadıklarım hakkında yorum yapmak haddim olmaz ama bir o kadar da tanıdığım hatta arkadaş diyebileceklerim var ki… Şaşkınlık içinde; ‘Nasıl yani? Sen de mi ya?’ diye içimden geçirdiğim ya da yüksek sesle dillendirdiğim. Onlar ne kadar başarılı bilemem ama benim bildiğim bu inancımı kaybetmeden, ben içimdeki pozitif enerjiyi harekete geçirmeliydim.

Başımı iki elimin arasına alıp başladım düşünmeye.

Önceden nasıldım? Şimdi nasılım?

Etrafımda düşünmem gereken bir sürü insanın olması, onlar için bir şeyler yapabilmek adına koşturmalarım; sanırım bendeki negatifliği tamamen yok etmiş, sadece pozitif olma durumunda bırakmıştı. Enerjim onları mutlu ederken beni de mutlu kılmıştı. Yüzüme yansıyan bu enerji annemi hasta olmadığına inandırmış ve altı aylık ömür biçen doktorları bile annemin iki sene yaşaması şaşırtmıştı. Düşünüyorum da… Hastane de bile işlerim hızla bitiyor, uzun olan yolum sanki kısalıyordu. Ve bu zorlu zamanlarda araya bir de benim ameliyatımın bile girmesi ve de ertesi günü annemin tahlilini alacak kadar iyi olmam gerçekten bir mucizeydi. Bu o dönem yaşadıklarımın sadece bir tanesiydi. Tuhaf olan ise bedenim yorulmuştu ama ben ve etrafım her şeye rağmen keyifliydi. Çünkü  her şeyin iyi olacağına inancım çok kuvvetliydi.

İşte! Şimdi anlıyorum ki… O zamanlar benim negatif düşünmemi sağlamak için fırsat bulamayan egom, sanırım bendeki boşluktan yararlanıp iş başına geçti. Nasıl mı? Son zamanlar da yaşadıklarımı anlatayım.


Yukarıda, sizlere bir süredir başa çıkamadığım durumumdan bahsettim. Tam toparlandım derken tekrar başa dönmelerim, artık iyiyim derken kötüleşen ruh halim, sıkça değişen ama aslında bilemediğim isteklerim. Dolayısıyla, olaylara negatif yaklaşmama neden olan düşüncelerim… Mesela; otuz senedir arabaya hep korkuyla binmişimdir. Başkası kullanırken de ayağım sanki frende gibi gitmişimdir. Eşimi de kötü araba kullanıyor diye hep eleştirmişimdir. Bir süre önce eşim akşam geç vakit eve gelirken kaza yaptığını haber veren bir telefon etti. Polis tutanakları falan derken eve geldi. Bir danaya çarptığını ve elinin acıdığını söyledi. Benim tepkimse sadece kızmak ve eleştirmekten öteye gitmedi.

Sabah eli haylice şiş kalkınca aynı sinirli tavrım ile onu kaza yerine götürdüm ve şaşkınlık içinde kaldım. Orada kaza yapmak çok zordu ve de polislerin dediği gibi suç sadece karanlıkta hayvanını ortalığa salan kişideydi. Mahcup bir şekilde oradan ayrılırken hastaneye gidip elini göstermeye karar verdik. Sanırım beş yüz metre gittik ya da gitmedik tali yoldan çıkarken dikkatsizliğim sonucu bir anda müthiş bir gümbürtü ve gözümü açtığımda ben ondan beter bir vaziyette hastanedeydik.

Ölümle sonuçlanabilecek bir kazayı şükür ki; bendeki burun, ondaki el kırığı ile geçiştirmiştik. Son bir senedir; kendimde değil de başkalarında aradığım, gerçekte benim hatalarımdan kaynaklanan ve beni mutsuz eden yaşadığım olumsuz olaylardan dolayı, tekrar eski ben olmak adına başladım araştırmaya. Güvendiğim birkaç yazarın kitaplarını okuyarak ve yayınlarını takip ederek çıktım yeni yoluma.

Sürekli olumlu düşünmenin, doğru cümlelerle istemenin ne kadar zor olduğunu kabul ederek başladım çalışmalarıma. Yaşadıklarımı kanıt olarak kabul edip yürekten inandım anlatılanlara. Geçmişi düşünerek hayıflanmayı, geleceği düşünerek korkak yaşamayı bırakmam gerekiyordu bir kenara. Bir zamanlar farkında bile olmadan nasıl pozitif baktıysam olaylara, şimdi de biliyorum ki yeniden başaracağım egzersizler yardımıyla…


Parola: Gülümse, odaklan, değiştir. Kendime söz verdim… Belki zaman alacak ama yenilmeyeceğim egoma.

Dört duvarın çaresizliği: Aldırma gönül


Gülay Kanarya
20 Haziran 1960 tarihinde İstanbul’da doğdum. Ailenin küçük kızı olmama rağmen; gerek yetiştirilmem, gerekse kişilik olarak babamın genç yaşta ölümüyle birlikte sorumluluğu haylice üstlenmiş bir durumda büyüdüm. Yapmak istediğim ve hayalini kurduğum birçok şeyi bazı aksilikler (şanssızlık da denebilir) neticesinde yapamamanın üzüntüsünü hep yaşamışımdır. Hayatımdaki en güzel ve en olumlu şeyin, şimdilerde genç bir delikanlı olan oğlum olduğunu düşünüyorum ve bunun keyfini yaşamanın tadını çıkartıyorum. Özel sektörden satış ve organizasyon sorumlusu olarak emekli olduktan sonra, 40’lı yaşlarda almış olduğum eğitimler neticesinde güzellik uzmanı eğitmeni oldum. Çocukluğumdan beri sanata ve edebiyata olan düşkünlüğümden olsa gerek, ilk yazım ‘Palyaço değilim’ ile başlayarak, bugüne kadar 50’yi geçen yazı yazdım. Bana huzur veren bu işimi devam ettirmek en büyük arzum… Hayatın iniş ve çıkışlarla geçtiğini kabul ediyorsak; inişlerde yaşanan o güçlükler ve zorluklar çok canımızı acıtmış oluyorsa da; buna rağmen, bazılarımızı olgunlaştırıyor diyebiliyorsak eğer! Ben o bazılardanım işte… Geçmişe dönük keşkelerim yok, gelecekte yapmam gereken çok işlerim var artık…