Ormana gittim. Ruhumda savaş çıkarmamak için. Var olan savaşımı sonlandırabilmek için. Her sonu tekrar baş yapabilmek için, başı ve sonu olmayan bir kürede sonsuza dek salınabilmek için…
Bitene üzülmemek ama yaşanana sevinebilmek için. Tekrar bir bebek olabilmek için! Sessizliği dinlemek için. Sessizliğin sesini özlediğim için. Düşünmemek için. Düşünmeyip, düşlemek için. Karıncaları takip ederken, ağaçların arasında kaybolmak için. Kaybolup ta ruhumu bulmak için. Ormanın ruhuyla bütünleşip kendimi yitirmek için. Tüm içinler için ormana gittim.
Ormanda iki yol vardı ve ben az kullanılan yolu tercih ettim.
Dik, yamaç ve patikalarla yüzleştim. Çalılıkların arasından zar zor ilerleyebildim. Bazen kayboldum, bazen de geri geldim. Sanki daha önce hiç görmemiştim. İçimde nice fırtınalar esmişti. Şimdi ise gözlerimin önünde duruyordu güzel mi güzel yaban dikenleri. Evet, dağlarda diken gibi! Dikilip ayağa yepyeni bir ruh yarat der gibi!
Ormana gittim. Kendime bir yol beğendim. Bilinmeyeni merak ettim. Merakımla sürüklendim. Bata çıka ilerledim. Merak etmeyi sevdim. Bilineni tekrar deneyimlemek için gelmemiştim. Gizemlerle tanışıp bir mecnun gibi yaşayıp gidecektim. Yolun sonunu bilmemeliydim. Sadece yelkenimi açıp rüzgârı beklemeliydim.
Ormana gittim. Kalabalıklar içindeki yalnızlığı değil de birebir olanını sevmiştim. Yalnızlığı kimseciklere vermemiştim. Kıskanıp gizlemiştim. Yolda yalnız ilerlemiştim. Yapayalnız gidilesi olanı seçmiştim. Kalabalıkların kabalıklarından adeta tiksinmiştim. Her ne olursa eğer yalnızken olmalıydı. Her ne yaşanacaksa eğer yine yalnız anlamlandırılmalıydı.
Ormanda iki yol vardı ve ben az kullanılan yolu tercih ettim. Kaçarcasına itiş kakış ve kaparcasına yağmalayıcı bir ortalılığı birbirine katış hengamesi bir hayatta, utanmadan ve sıkılmadan dingince bir hayat yaşanacaksa eğer yalnızlık mecburi vergidir ödenmesi gereken. İkinci yolun birinci kuralıdır bu! Bu nedenle yalnızlığa cesaret edenlere görünür. Bu nedenle ormanın ikinci yolu hep bir efsane olarak kalabalıkların dillerinde ömür sürdürür.
Ormana gittim. Artık vazgeçmeyi öğrendim! İstemeyebildim. İstemeyi istemedim. Bıraktım geride her ne kaldıysa! Şu an bende ne varsa ve gelecek kapıma neyi dayayacaksa! Her ne sırf benim olacaksa işte bıraktım aslında asıl benim olmayanı. Dalgalana dalgalana, dalga dalga gelen ve gelirken de gerildikçe gerilen ve sıcaklığı ile tutuverip de bir türlü bırakmayıveren bir cezbe türküsü ile uçmak istiyorum şimdi. Şimdiler! Şimdiler! Zamanların eşsiz güzelleri. Ormanın içinde ormana türküler yakmalı insanların yürekleri.
Ormanda iki yol vardı ve ben az kullanılan yolu tercih ettim. Birisi dümdüz ileriye idi diğeri ise alçakta ve dikenli bir yerdeydi! Ruhum alçakta olan yola meyletti. Ayaklarım çamurların içerisinde gezindi. Kollarım dikenlerle çizildi. Kanımın rengi tarafımdan tekrar fark edildi. Sonra gökyüzünde binlerce ışık göründü! İnsanlar toplanıp ışıklar tarafından cennetlere götürüldü. Ben gitmedim. Az kullanılan yolu seçtim. Ormanda ağır ağır yürümeye devam ettim! Bir türkü tutturup ormanda ilerledim!