Toplum tarafından ‘Yapmalısın veya yapmamalısın’ şartlanmalarıyla empoze edilmiş bir şekilde modellenir insan zamanla. Ahlak ve din adı altında korku bilinci ekilerek yaşamaya devam eder. Daha iyi, daha ahlaklı insan olmak için toplumun değer yargıları ve kabulleri doğrultusunda toplum protipi bir insan modelini bedenler zamanla.
Yaşama ne için geliriz sorusunu hiç düşündünüz mü? Çoğu zaman pek çok kişinin gerilere ittiği ve hiç düşünmediği bir sorudur ‘Biz Kimiz?’…
Günlük yaşam koşulları içinde çeşitli şekillerde yaşam mücadelesi veren çoğu insan, oyunu henüz fark etmemiştir. Yaşadığı her şeyin, kendine deneyim için çektiği yaşam oyunları olduğunun bilincinde değildir. Rollerine kendisini öylesine kaptırmıştır ki rolün-rollerinin kendisi olmuştur.
Bağımlılıkları vardır… Üzüntü, güvensizlik, yargı, acı, değersizlik hissi, sevilmeme duygusu, hastalıklar, korku, huzursuzluk, endişe…
Tüm bu bağımlılıklarla bebekliğinden itibaren programlanmıştır. Çevresinin bilinci ve kendi bilinci oranında değişen çizgide değişiklikler gösterir davranış ve yaşayış modelleri.
Aile, çevre ve toplum tarafından ‘Yapmalısın veya yapmamalısın’ şartlanmalarıyla empoze edilmiş bir şekilde modellenir zamanla.
Ahlak ve din adı altında korku bilinci ekilerek yaşamaya devam eder. Daha iyi, daha ahlaklı insan olmak için toplumun değer yargıları ve kabulleri doğrultusunda toplum protipi bir insan modelini bedenler zamanla.
Ailesine ilk doğduğu andan itibaren de kendisine roller biçilmeye başlanır. Ağabey, kardeş, abla, anne, baba, teyze, hala, amca vs. Ve bu rollere ve örf-adetlere uygun şekilde yetiştirilir.
Ayrıca ünvanlar, öğretmen, avukat, ev hanımı, doktor, polis, öğrenci, yazar, gazeteci vs. bu rollerini de hakkıyla oynar kişi.
Bu hazır formatlara uyanlar toplum tarafından kabul görülürler, sevilir ve beğeni kazanırlar. Bu formatın dışında görüşleri olanlar veya yaşamak isteyenler genelde toplum ve çevre tarafından çeşitli şekillerde damgalanırlar. İsimler konulur, dışlanırlar, kabul görmezler, sevilmezler. Çünkü onlar rollere uymayan, toplum kurallarının dışında yaşayan asi, farklı, aykırı, sınırların dışında yaşayan ütopik insanlardır. Bilinemezler, farklılıklarıyla kabul görmezler. Yine de gizliden gizliye bir merak ve hayranlık duyulur onlara. Aslında onlar kahramandırlar, kimselerin yapmaya cesaret edemediğini yapan korkusuz, ‘Ben Benim’ diyebilen, kendi isteklerini bilen ve o şekilde yaşamayı seçmiş insanlardır. Genellikle de yaşama çeşitli şekillerde (olumlu-olumsuz) örnekler olarak hizmet etmişlerdir.
İşte kişi, böyle çeşitli rollerle hayat oyununu deneyimler. Tüm bu deneyimin içinde bütüne gidebilmek için kendine ruh düzeyinde çeşitli oyunlar seçer. Senaryolar yazar (seçimler), değiştirebilir ( bilinçli farkındalığıyla), oynar (yaşar).
Bilinçli diyebileceğimiz uyanmış kişi yaşamda şu anda neyi yaşıyorsa kendi istekleri (seçimleri) doğrultusunda kendisine çektiklerinin farkına varır.
Hastalık, ilişkilerde sorunlar, travmalar, fobiler, bağımlılıklar vs.
İnsan yaşama deneyimler için gelir. Kişi kendinin farkına varıp uyandıysa bir yaşam oyunu içinde olduğunu görür. Rolü oynayan ve rollerin farkında olan ben, gözleyici konumuna ulaşır. Geride izleyen, gözleyen bir beni fark eder.
Olumsuz görünen bir şey yaşayan kişi, aslında tüm seçimleriyle bugün bu noktadadır.
Bu noktada olumsuz görünen şey kendi seçimleriyle kendine verdiği tekâmülüdür.
Rolleriyle deneyim için seçimlerini yapmış ve şimdi, tam da şu anda kendisinin fark etmesi için deneyimi önüne koymuştur. Kişi farkederse bu deneyimi bitirir ve bir sonraki deneyim için oyunu oynamaya hazırdır artık…
Ocak 2010
İlgili yazılar
Şefin spesiyali: Beden ruh ikilisi
Bilgi bilgeliğe nasıl dönüşür?