İnsan bazen gitmeli! Kalıplarının dışına çıkarak, bildiği korunaklı limanlarını terk ederek uzaklara gitmeli… Her zamanki kendisini, ayrıldığı yerde bırakarak yeni düşüncelerle yola çıkmalı. Tutunduğu şeylerden sıyrılarak; yeni düşüncelere, yeni deneyimlere ve yeni bir yaşama yer açmalı biraz daha büyümek için.
Hata mı olur? Şöyle mi olur, böyle mi olur?
“Hata mı olur? Şöyle mi olur, böyle mi olur?” düşünceleriyle zihnini uyuşturmadan, yeni deneyimlere ve yaşama dair ne varsa hepsine her daim açık olmalıdır. Bizi tecrübelendiren, olgunlaştıran ve en çok büyüten deneyimler değil midir zaten? Yaşama doğmuşuz bir kere, korkunun ecele faydası yok! “Olumsuz şeyler yaşarım ya da hata yaparım” diye yerinden hiç kıpırdamadan yaşamaktansa, adım atıp yaşam deneyimlerini yaşamalı insan. Hep aynı yerde kalmak, yerimizde saymak demektir. Suya sabuna dokunmadan ve hiçbir şey yapmadan beklemek, gerçekten yaşamak mıdır? Hiç gitmezsek, hep kendimizde kalır mıydık sahiden? Hareket ettikçe; dağlarda, denizlerde ve yollarda yine ‘kendimizi’ bulmaz mıydık?
Yeni hikayeler yazmak ve yaşamak için…
İnsan bazen uzaklaşmalı! Gittiği yere büyük umutlar bağlamadan, ayrıldığı yerdeki “gemileri yakmadan” gitmeli… Çok konuşan, geveze zihnini evde bırakarak; yanına sadece yüreğini alarak, alıp başını yüreğinin götürdüğü yerlere gitmeli. Eski anıların, aktörlerin ve eskimiş düşüncelerin zihnindeki “oyunlarından” kurtularak, yeni hikayeler yazmak ve yaşamak için gitmeli zaman zaman.
İnsan bazen her şeyden uzaklaşmalı.
İnsan bazen her şeyden uzaklaşmalı. Kimliğinden, rollerinden sıyrılarak; derinliklerindeki kişi olmaya izin vererek yollara düşmeli. Bilmediği ülkelerde, hiç bilmediği sokaklarda dolaşmalı. Bilmediği sokaklarda, kendisini yeniden keşfetmeli… Köşe başlarının nereye ulaştığını bilmeden, bilinmeze doğru yol alma cesaretini gösterebilmeli. Geçmediği yollardan, daha önce gitmediği sokaklardan gitmeli, hiç yaşamadığı anılardan ve mekanlardan geçmeli yolu. Bambaşka denizlerin, başka çiçeklerin karıştığı rüzgarların havasını içine çekmeli, başkalaşmalı, yenilenmeli ve genişlemeli… İçine çektiği her şeyle birlikte biraz daha çoğalmalı, renklenmeli ve çeşitlenmeli.
Beklentisiz, plansız- programsız bir şekilde kendini yola, yolculuğa ve gittiği şehrin kendisine bırakmalı. Tüm kaygılarını, geçmişini, geleceğini, düşüncelerini, sıkıntılarını ve yüklerini evde bırakarak, kuşlar gibi özgür olarak; insan bazen ‘her şeyden’ gitmeli…