Ne istiyorsan hayal kuruyorsun, niyet ediyorsun, eyleme geçiyorsun, sonucunda ulaştığın şey isteğinin en güzel şekilde gerçekleşmesi olabiliyor.
Ses ver kendim! Ben kimim?
Son günlerde ne yaşarsam yaşayayım, “Bu ben miyim? Benim cevabım mı? Ben kimim? Bu tepkiyi veren, öfkelenen, üzülen, acı çeken ben miyim?” gibi soruları, kendime sorduğumu fark ediyorum. Davranışlarımı gözlemlemeyi, doğru ve yanlışın ötesine geçmeyi, oradaki yargısızlık, özgürlük noktasında olmayı seçiyorum.
Sorduğum sorulara ve verdiğim cevaplara bakıyorum; olumluysa, kısıtlayıcı değilse ve herkesin mutlu olacağı, yargısız bir cevapsa mutlu oluyorum, kendimi kutluyorum olumsuzsa eğer; ‘bu ben değilim’, ‘bu konuşan zihnin Hale ve sen zihnin değilsin!’ diyorum. Bir çeşit oyun gibi görüyorum bunu, yaşam oyununu nasıl oynarsam yaşamım o şekilde gelişip, zenginleşebiliyor. Bunu yaşayıp fark ettiğim her defasında büyük bir rahatlık, özgürlük, sevinç ve coşku duyuyorum.
Oyunu kurgulamayı, birlikte bir senaryo oluşturmayı, sonra da oynamayı deniyorum. Oyunu oynarken senaryoyu esnek tutmak güzel… Seçimlerimi yapıp, sonrasında teslim olduğumda; sürprizlere hazır olmak, oyunu daha eğlenceli hale getiriyor. Ummadığım şeyler olabiliyor. Ne istiyorsan hayal kuruyorsun, niyet ediyorsun, eyleme geçiyorsun, sonucunda ulaştığın şey isteğinin en güzel şekilde gerçekleşmesi olabiliyor.
Bazen direndiğim, takılıp kaldığım olaylardan sonraki dirençsizlik halinde olaylar bir lastik gibi geri muhteşem bir şekilde geliyor. Sevgi dolu ve olumlu olmak, geniş bakmak, harekete geçmek sırlardan bazıları… Olması için hayal kurduğun şey yaşama geçince, ‘aaa bu nasıl oldu, hiç böyle çözülüp tekrar karşıma harika bir şekilde çıkacağını tahmin etmemiştim’ diyebiliyorum. Hayatınızda istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz aslında. Tüm seçimler sizin…
Yaşamın kaos ve karmaşasında neler yaşayacağımızı bilemiyoruz. Ancak ‘kendimiz’in ne yapacağını, olaylara nasıl tepki verip, nasıl karşılayacağımızı, nasıl başa çıkabileceğimizi seçip, karar verebiliriz. İstemediğimiz her şeyden vazgeçebilir, bugün bambaşka bir tarz benimseyebilir, eskiden düşündüklerimizden tamamen başka düşünceler içinde olabiliriz.
Bizi geride tutan, baskılayan, mutsuz eden olaylar ve kişilerle ilişkilerimizi yeniden düzenleyebilir, hatta onlarla yaşamaktan vazgeçebiliriz. Seçimlerimiz doğrultusunda da yaşamlarımız şekillenir. Önemli olan, neyi seçeceğimiz, olaylar karşısında nasıl davrandığımızdır. Başkalarının ne dediği, ne yaptığı, ne seçtiği kendi algı noktalarıdır, onların onayları kendi düşünceleri, seçimleri ve yaşamlarıdır…
Zamanla oyunda ustalaşacağımı hissediyorum. Oyuncular mı var? Olaylar mı? Hepsi Ben’im… Benim algım, benim bana tuzaklarım, oyunlarım, kucaklayıcılığım, sevgisizliklerim, hoşgörüm, kınamam, yargı dolu bakışlarım, kıskançlıklarım, nefretim, kinim, kinsizliğim, güzelliğim, kahkaham, çığlıklarım, sevgim…
Peki ‘ben’ kimim?
Bir bedenin içindeyim. ‘Hale’yim… Hem bedenim, hem ruh, hem de zihinim. Aslında ben hangisiyim? Beden mi? Ruhum muyum? Ya zihin? Yoksa bu üçlünün birleşimi başka bir şey mi?
İnsan! Ne müthiş bir oyun!
İnsan, zihin ve ruhla bir bedende görünür oluyor. Ruh, madde dünyasında oyunlarla tekamül ediyor. Ve zihin en büyük oyuncu. Sürekli ‘ben’ diyor da acaba;’o ben’, ben miyim? Ben kimim sahi?
Zihnim bana sürekli konuşuyor. Her şeye ‘ben’ dedikçe; ‘kendim olan’ sonsuzluğun içinde Biz’i buluyor. Oyun içinde oyun! Zihin konuşmasa, kendimi bilemeyeceğim. Oyunun içinde uyuyup kalacağım. Ne yaptığını gözlemlemek çok güzel ve özgürleştiriyor. Her an farkında bir gözle baktıkça kişilere, olaylara, tüm kalıplardan arındıkça insan, hafiflediğini hissediyor.
Daha sevecen, hoşgörülü bakıyor yaşama. Sevgi dolu gözler, hoşgörülü bir kalple bedenim yenileniyor. İç uzayımda yüzüyor, daha derinlere, sonsuzluğa doğru akıyorum, daha geniş bir yolculuk başlıyor. Sevgim tamir ediyor her noktayı.
Sanki bedenimde görünmeyen sevgi kanalları açılıyor. Sevgi akıyor akıyor, taşıyor, her şeye, herkese ulaşıyor. Herkes ben. Ben de onlar… Her şey bir oluyor. Bütünleniyor. Biz oluyor.
Biz varız! Sevgiyle dolu bir ışık şelalesiyiz sanki. Dans eden, her şeyi sarmalayan, dönüp dolaşıp, yine kendisine gelen. Öyle bir sevgi ki, ne kadar sevgi olsam, sevsem, az geliyor, hala eksik. Öyle ki bir yerlerde tutukluyum sanki.
Özgür olmak istiyor sevgim. Bedenimi parçalayacak, darma duman olacak ki yayılsın. Her zerrem bir yere saçılsa, tüm evrene dağılsam, kendimi göreceğim. Ben’i bulacağım, kavuşacağım.
Ben olacağım. Sahi kimim ben?
Ses ver ‘kendim’!