Netizen: İnternet Vatandaşı olmak bağımlılık mı?

İnsanlık, sanal bir dünyanın sınırları içinde yaşamak için mi yüzyıllardır özgürlük mücadelesi verdi? Benibeşerin sosyalleşme ve etkileşme çabalarının nihai durağı dijital bir alem mi olacaktı? Ademoğlu, kendi bilinç düzeyini arttırma ve iç dünyasını keşfetme yolculuğunda kendi icadına bağlı ve bağımlı bir hale mi gelmeliydi?

 Netizen: İnternet Vatandaşı olmak bağımlılık mı?

Biz, birçok şeyi yanlış anladığımız ve anlamlandırdığımız gibi teknolojiyi de bir araç görmenin ötesine sokup, hayatımızın merkezine koyduk ve kendimizi ona muhtaç ve müptela bir hale getirdik.

Telefon hatlarına ve dijital kablolara emanet ediyoruz dostluğumuzu da, düşmanlığımızı da… Işıltılı bir ekran üzerinden açıyoruz dünyaya penceremizi de, bacamızı da… Dumanla haberleşmek zahmetli diye icadına memnun olduğumuz elektronik aygıtların esiri oluyoruz. Sosyalleşmeyi sanal dünyadaki insanların cıvıldamalarından ve yüzünü bile hatırlamadığımız kişilerin iletilerinden ibaret sanıyoruz. Elimizden düşmüyor akıllı telefonlar, ama günden güne aklımızı yitiriyoruz. Sanal dünyanın sanal mecralarını varolma ve hayat memat meselesi haline getiriyoruz ve sosyal çevrenin gerçekçiliğini dijital bir çevrenin zahirîliğine terkediyoruz.


Bir iletiyi okumanız biraz vakit alırsa ne yaparsınız? Telefonunuzun şarjı biterse veya bilgiyasarınızın kafası bozulursa nasıl nefes alırsınız?

 

Bir birey olmaya çalışabilirdik önce, iyi bir dost, iyi bir insan olmaya çalışabilirdik. Oysa hemen Netizen olmayı seçtik. Internet Citizen yani İnternet Vatandaşı… Kapı komşumuzdan bihaber iken rumuzlarla tanış olmak için haberler uçurduk. Kişisel fotoğraflarımızı ve özel bilgilerimizi çoğu zaman bilinçsizce ifşa ettik. Dünya’nın yuvarlak olduğunu keşfetmişken üstüne küresel olduğuna da ikna olmak için pasaportsuz sörflere yelken açtık. Bazen olmadığın birisi olmak, takma adlar ve sahte profiller takınmak… Bazense dudak tiryakiliği gibi klavye tiryakisi olmak…


Sosyal paylaşım siteleri mi, gerçek mahalleler mi? Dijital arkadaşlıklar mı, kara gün dostlukları mı? Sanal aşklar mı, gerçek bir aşka düşmek mi?

Norveçli uzman Cecilie Schou Andreassen’in araştırmalarına göre internet bağımlılığının altı temel aşaması bulunuyor. Zamanınızın büyük bölümünü internet sitelerini düşünerek ve onun üzerine planlar yaparak geçiriyorsanız, web sitelerini ruhsal sorunlarınızdan kurtulmaya çalışmak için kullanıyorsanız, internette zaman geçirmek için ailenize ve gerçek arkadaşlarınıza müsamaha göstermiyorsanız, üyesi olduğunuz siteleri kullanmadığınızda huzursuzluk hissediyorsanız, internet kullanımınız iş veya eğitiminizi engelleyecek boyuta ulaşmışsa ve internet kullanımınızı azaltmaya çalıştığınızda başarısız oluyorsanız” bağımlı olmuşsunuz demektir. Tıpkı alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı ile benzer etkilerle ortaya çıkıyor. Çocukları ve gençleri nasıl bir duruma sokabileceğini, bir de buna oyun müptelalığının eklenmesi ile nasıl zararların oluşabileceğini düşünebiliyor musunuz? Sanal kimlikler ve oyunlarda takınılan roller, insanları gerçeklikten ve gerçek dünyadan koparmaya kadar gidecek bir yola sokabiliyor.

Sınırsız bir özgürlük ülkesi gibi çizildi internet… Bilgi çağının giriş kapısıymış gibi lanse edildi. Oysa neyi, ne kadar alacağınızı bildiğiniz sürece bir araç olabilirdi. Bilinç düzeylerimizi arttırması umuldu, oysa yanlış ve aşırı kullanımı zihinlerimizi bulandırdı. Bilgiye erişme hızı ve fikirlerin serbestçe paylaşımı imkanı insana sağlanan çok önemli hizmetlerdir, ancak teknolojiyi ve interneti doğru anlayabildiğimiz ve doğru kullanabildiğimiz sürece bunların gerçekten faydası olacaktır. Aksi halde insanın kendi icat ettiklerine bağlı ve bağımlı hale gelmesi onu teknolojinin bir esiri yapacaktır.


İletişimdeki ve teknolojideki devasa gelişmelerin insanların aralarındaki haberleşmeyi kolaylaştırdığı, erişilebirliği arttırdığı söylenebilir. Ancak böylesi bir çağda insanların daha da yalnızlaştığını görebiliyor musunuz? Herşey bir telefon çağrısı ile bir elektronik ileti kadar yakın gözüküyorken ve herkeste son modeller cihazlar varken aslında ne kadar yalnız hissettiğimizi anlayabiliyor musunuz?

Bir İletişim Bilgesi Ali Saydam’ın Kitapları