Fiziksel ve cinsel şiddet, duygusal istismar ve ihmal… Çocuğa yönelik kötü muamele konusunu İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürü Dr. Murat Koçak ile konuştuk. Türkiye’deki tablo çok vahim. Dr. Koçak, anne baba olunması için bir eğitimden geçilmesi ve sertifika verilmesi gerektiğini düşünüyor.
Çocuğa Yönelik Kötü Muamele konusu hakkında bilmediklerimizi öğrenebilmek için, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürü Dr. Murat Koçak’ı makamında ziyaret ettim. Konumuzun içeriği; tanımlar, çarpıcı veriler, önlemler, uyarılar, süreçler ve gereklilikler. Toplum olarak üzerimize düşen görevleri yerine getirmemizin gerekliliğini bir kez daha hatırlamış olacağız. Tüm röportajı lütfen dikkatle takip ediniz!
Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu yarının büyüğü olarak yetiştirmek, hepimizin insanlık görevidir. – Mustafa Kemal Atatürk
Röportaj: Dr. Murat Koçak
Öncelikle ‘İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü’nün’ görevlerini bizlere anlatabilir misiniz?
Çocuk Şube Müdürlüğü olarak bizler, on sekiz yaş altında ki şahısların Emniyet Birimlerindeki tüm işleriyle ilgileniyoruz. Bu işlemleri beş kategoriye ayırabiliriz:
1) Mağdur çocuklar
2) Suça sürüklenen çocuklar
3) Kayıp çocuklar
4) Sokakta çalıştırılan/ dilendirilen çocuklar
5) Madde kullanan çocuklar
Tüm bu konularla alakalı adli ve idari işlemler, suç önleme ve denetleme çalışmalarını yapmaktayız. İlçelerimizde bulunan Çocuk Büro Amirlikleri ile birlikte bu görevleri yürütmekteyiz.
Çocuğa yönelik kötü muamelenin tanımını ve içeriğini öğrenebilir miyiz?
En kapsamlı tanım Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO | World Health Organization) ait tanımdır.
Bu tanıma göre; Sorumluluk, güven ve güç ilişkileri ortamında çocuğun sağlığına, hayatiyetine, gelişimine veya saygınlığına, mevcut veya potansiyel zarar verme ile sonuçlanan, bütün şekilleriyle fiziksel ve duygusal kötü muameleler, cinsel suistimal, ihmal veya ihmalkar muamele, ticari ve diğer sömürüler, çocuğa yönelik kötü muameleyi ve çocuk istismarını oluşturur.
Diğer sömürüler derken siyasi sömürüleri de bunun içerisinde düşünmek gerekir. Örneğin, terör örgütlerinin çocukları güvenlik güçlerine karşı saldırıya teşvik etmeleri, onları kaçırarak veya kandırarak ellerine silah vermeleri, molotof, taş ve soplarla şiddet eylemlerine yönlendirmeleri de, Dünya Sağlık Örgütünün istismar ve kötü muamele tanımlamasına girer. Dolayısıyla her alanda yapılması gereken çok iş bulunmaktadır.
Çocuk Polisi olarak, kötü muamele öncesi ve sonrasında çocuğu korumak adına neler yapıyorsunuz?
Çocuk polisinin misyonunu özetlerken, çocukları korumak ve kollamaktır diyoruz. Koruma ve kollamanın iki boyutu var;
a) Çocukların suça sürüklenmelerini ve suç mağduru olmalarını önlemek.
b) Suça sürüklenmiş veya mağdur olmuşlarsa, topluma yeniden entegrasyonlarına katkıda bulunmak.
Çocukların kötü muameleden korunmasında da, misyonumuz çerçevesinde çalışmalar yürütüyoruz.
Çocuğa yönelik kötü muamele konusunun başlıkları ve bunların açılımları nelerdir?
Yukarıda verdiğimiz geniş tanımlamaya mukabil, çocuğa yönelik kötü muameleyi dört ana maddede sınıflandırabiliriz:
1) Fiziksel şiddet: Çocuğun dayak yemesi, işkence görmesidir.
2) Cinsel şiddet: Çocuğun cinsel bir obje olarak kullanılarak istismar edilmesidir.
3) Duygusal istismar: Çocuğun aşağılanması, korkutulması ve psikolojik baskı uygulayarak sağlığının bozulması ve gelişiminin etkilenmesidir.
4) İhmal: Çocuğunun zorunlu ihtiyaçlarının karşılanmamasıdır. Örneğin; yiyecek, bakım, barınma ya da eğitim ihtiyaçlarının karşılanmamasıdır. Genel anlamda bakarsak hepsi birer şiddettir.
Bir çocuğun yaşayabileceği en kötü istismar ne olabilir?
Bizim yaptığımız çalışmalarda, hem istatiksel verilerden çıkan sonuçlar, hem çocuklarla yapılan görüşmelerde, yani ifadeleri alınırken ortaya çıkan bir takım gerçekler var.
Kötü muameleye uğrayan çocuklar açısından en vahim olanı, şiddetin aile içinde yaşanmasıdır. Çünkü kişinin kendini en çok güvende hissedeceği yer ailesinin yanıdır. Ama bu durumda, aile en güvenli ortam olmaktan çıkıyor. Dışarısı onlara daha güvenli gelmeye başlıyor, böyle bir algı oluşmaya başlıyor. İhmal de aynı şekildedir, eğer çocuk evde ihmale uğruyorsa dışarıda birilerinden ilgi gördüğü zaman boşluğu onunla kapatmaya başlıyor.
Kayıp çocukların % 88 i evden kaçan çocuklardır.
Ailedeki kötü muameleden dolayı evden kaçan çocukların istatiksel oranları, sebepleri ve yaş ortalamalarından bahseder misiniz?
Kayıp çocukların % 88 i evden kaçan çocuklardır. Evden kaçma olayı, kayıp çocuklar da bizim karşımıza çıkan en sık olaydır. İstanbul’da halen her saatte bir çocukla ilgili olarak kayıp çocuk müracaatı, yani ihbarı alıyoruz. Bunlar çoğunlukla 12-18 yaş arasındaki çocuklardır. Bu çocukların çoğu, evden kaçma nedeni olarak aile içi problemleri göstermektedirler.
İstatiksel olarak baktığımızda; bu çocukların kayıp oldukları esnada çeşitli suçların mağduru ve şüphelisi olduğunu görüyoruz. Son üç yıl içerisinde kayıp müracaatı yapılan çocukların % 26’sı bir suçun mağduru olmuştur. Yaklaşık % 43’ü ise, bir suçun şüphelisi olarak işlem görmüştür. Bu çok büyük bir rakamdır. Ve yine bu çocukların bir kısmının madde kullandığına dair elimizde veriler var. Kayıp çocuğun sokakta geçirdiği süre çok önemlidir. Bu süre içerisinde maddeyle tanışıyor, zararlı ilişkiler kuruyor, ya suça sürükleniyor, ya da suç mağduru oluyor.
Ölümle neticelenen vakalar kötü muamelenin en vahim boyutudur ve kötü muameleden dolayı ölen çocuklarla ilgili araştırmalar, bu problemin aktörlerini ve etkenlerini gerçekçi bir şekilde ortaya koymaktadır. ABD’nin Sağlık ve İnsan Hizmetleri Dairesi’nin rakamlarına göre, ABD’de ortalama 1.760 çocuk ölümü kötü muameleden kaynaklanmaktadır. Bu ispat edilmiş rakamdır. Buna ilaveten yılda 800 adet ölüm vakasının da kötü muameleden kaynaklanmış olabileceği şüphesi vardır.
Çocuk ölümlerinin % 44’ünde çocuk bir yaşından küçük, % 78’inde ise dört yaşından küçüktür. Yani yaklaşık olarak bu çocukların % 80’i 0-4 yaş arasıdır.
Yine aynı verilere göre, bu çocukların % 41’in ölüm nedeni ihmal, % 22.4’ün ise fiziksel istismardır.
Ölümle sonuçlanan olayların % 15’inde fail ebeveyn dışı bakıcılar çıkarken, % 75,9’unun failleri ebeveynler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çocuk ölümlerinde yüzde 75’inin faillerinin ebeveynler olduğunu söylüyorsunuz. Vermiş olduğunuz bu rakam çok endişe verici!
Kesinlikle öyle. Bu rakamlar ABD’den alınmakla birlikte, bizde bu tür çalışmaları göremiyoruz. Çocuğa yönelik kötü muamelenin önlenmesinde en önemli hedef grubunun aileler olduğunu göstermektedir. Ölen çocukların faallerine baktığımızda genç yetişkinlerin yani çocuk yetiştirmeyi bilmeyenlerin çoğunlukta olduğunu görüyoruz. Bahsettiğimiz profil ne yazık ki Türkiye’de de böyledir.
Anne baba olunması için bir eğitimden geçilmesi ve sertifika verilmesi gerekir.
Aile içinde; anne babanın yaşının çok genç olması, işsizlik, eğitim düzeyinin düşük olması, ekonomik düzeyin düşük olması, ailede uyuşturucu kullanımı ya da alkolizm, aile içi geçimsizlik, çocuğa yönelik şiddetin artmasına neden olmaktadır.
Bu çok vahim bir durumdur. Dünyada neredeyse her şeyin bir eğitimi ve sertifikası verilmektedir. Kesinlikle anne baba olunması için de bir eğitimden geçilmesi ve sertifika verilmesi gerekmektedir.
Çocukları yabancı tehditlere karşı koruyalım derken asosyal hale de getirebiliyoruz. Yapılması gereken; çocuğu sosyal hale getirip öz güveni arttırırken, kimlerden yardım alacağı konusunda da bilinçlendirme yapılmasıdır.
Bizim çocuklara yönelik hazırladığımız ,on beş bireysel güvenlik kuralında da bu vardır. Çocuğun yardıma ihtiyacı olduğunda, üniformalı birini aramasını öğretiriz. Üniforma giymesi, o kişinin bir kamu görevlisi olduğunu işaret etmektedir.
Şunu da belirtmeliyim ki, çocuğa yönelik kötü muamelenin akademik olarak araştırılmasına, mağdur ve şüpheli profillerinin belirlenerek pratiğe ilişkin bir takım çıkarımların, saha çalışmasından elde edilmesine ihtiyacımız vardır. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün her yıl düzenlemiş olduğu risk altındaki çocuklarla ilgili sempozyumları bulunmaktadır. Bu vesile ile bunu şimdiden buradan duyurmuş olalım 2013 yılının konusu; çocuk ve şiddettir. Ben inanıyorum ki bu sempozyum akademi camiamızda bu konuda araştırmalar yapılmasına vesile olacaktır.
Çocuklarımız neden yaşadıkları istismarı şikâyet etmiyor ya da edemiyorlar?
Büyükler her tür mağduriyetlerini dile getirebiliyorlar. Ne yazık ki çocuklar büyükler gibi değildir. Çünkü çocuklar ya var olan haklarının farkında değiller ya da aileye bağımlı haldeler.
Şikâyet etmeme ya da edememe sebepleri; çoğu zaman yakınlarını korumak istedikleri yani olaya daha duygusal bakarak ailevi sorunlar olarak gördükleri, istismarcıdan korktukları, çevreden dışlanacaklarını düşündükleri ya da nasıl anlatacaklarını bilmedikleri içindir.
Cinsel taciz en az şikayet edilen şiddet türü
Duygusal şiddet ve ihmal konusu insanlar arasında şikâyet konusu olarak görülmeyerek dikkate alınmıyor.
Cinsel şiddet ise en az şikâyet edilen şiddet türü olarak görülüyor. Özellikle aile içinde oluyorsa, çocuklar bunu kolay kolay dile getiremiyorlar. Ama bedensel şiddet gizlenmesi zor olduğundan mesela; kırık bir kemik, mor bir göz, herkesin dikkatini çekiyor. O yüzden bizim rakamlarımızda fiziksel şiddet ihbarı en yüksek oran olarak görülmektedir.
Bu sebeplerden dolayı çocukların bize şahsen şikâyette bulunmaları çok az orandadır. Mağduriyetleri daha çok akrabaların şikâyetleri ile ortaya çıkmaktadır.
Son üç yılda yapılan başvuruların çoğu, fiziksel ve cinsel şiddet başvurularını oluşturuyor. Tabi ki bunlar tamamıyla polis kayıtlarına geçen oranlardır. Gizlenen durumları belirlememiz mümkün değildir.
Peki, polis kayıtları bize hangi verileri gösterir?
Polis kayıtları suçların gerçek sayılarını bizlere genelde vermez. Adam öldürme ve cinayet suçlarında verir, fakat diğer suç çeşitlerinde ne yazık ki vermez. Pek çok suç şikâyete tabi olduğu için, ancak şikâyet olursa adli işlem konusu olur. Fakat parantez içinde belirteyim, çocuğa yönelik suçlarda şikâyet olması zorunlu değildir, kamu davası açılabiliyor.
Genel anlamda eldeki veriler polislerin çalışma alanlarını gösterir. Polisler hangi alanda yoğunlaşırsa o alandaki suçların rakamlarında şişme olur. Örneğin; çocuklarla ilgili verilerde, narkotik suçları konusunda, narkotik madde bulundurmadan dolayı yapılan işlemlerde yoğunluk görülmekte. Ama bu durum, çocukların en çok işlediği suçun narkotik suçu olduğunu ya da çocuklar arasında bu suç türünün arttığını veya azaldığını göstermez. Polis bu suç türüne özel çalışmalarını arttırdığı zaman, bu alandaki suçlar daha çok açığa çıkmış oluyor.
Şu da belirtilmelidir ki, suçlarla ilgili istatistiklerde karanlık sayılar bir hayli kabarıktır. Pek çok suç gizli kapılar ardında işlenir ve açığa çıkmaz. Polis kayıtlarının istatistiklerinin tutulmasında ise kimi zaman sorunlarla karşılaşılır. Bazı polis birimleri diğer birimlere göre istatistiki kayıtlarını, dönemsel olarak da daha sağlıklı tutuyor olabilir. Bütün bu nedenlerle polis kayıtlarının dışında yardımcı istatistiki verilere ihtiyaç vardır.
Batı toplumlarında, adli kayıtların (polis-mahkeme-cezaevi) yanı sıra, periyodik olarak mağdur anket çalışmaları da yapılarak suçların ne kadar yaygın olduğu ve suçların hangi alanlarda hangi türlerde tezahür ettiği aydınlatılmaya çalışılır. Bizim ülkemizde yapılan mağdur anket çalışmaları ise hem sayıca çok yetersiz, hem de nitelik bakımından sorunludur. Pek çok anket çalışmasında örneklem toplumun genelini yansıtmaz. Örneğin, bir veya birkaç okulda öğrenciler arasında yapılan anket sonuçları toplumun bütününe genellenemez. Genellenebilen anketlerde ise pek çok suç türüne ilişkin soru sorulmaz. Örneğin, cinsel istismarla ilgili soru sormak yürek ister. Bu nedenle, ‘mağdur anket’ çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Bu daha çok akademisyenlerin işidir.
İhbar aldığınız andan itibaren, mağdur çocuk için geçen sürecin nasıl işlediğini anlatabilir misiniz?
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü olarak biz şunları yapıyoruz:
- Çocukları önce psikolog veya sosyal çalışmacılarımız dinliyor. İlçelerimizde de Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne bağlı kurumlarda çalışan sosyal hizmet uzmanlarından ve psikologlardan faydalanılıyor. Ayrıca okullarda rehber öğretmen görevi yapan arkadaşlarımız da bu tür çalışmalara katılabiliyorlar.
- Mağdur çocuğun yaşadığı ciddi travmadan dolayı psikolojik desteğe ihtiyacı vardır. İşin ilk aşamasında mutlaka çocuk psikolojisinden anlayan uzman kişi çocuğu dinler. Çocuğa bu desteği sağlamadan Adalet sisteminin içine sokmak, çocuğu tekrar travmatize edecektir. Bu görüşme sağlandıktan sonradır ki “bu çocukla görüşme sağlanabilir ya da görüşülemez” denilir. Yani “şu anda ifade vermek için uygun değil” denilirse o çocukla görüşülmez. Uygun olduğu kanaatine varılırsa ifade sürecine geçilir.
- İfade alınırken yanında avukat, sosyal hizmet uzmanı ya da psikolog bulunur. Eğer hadise aile içinde meydana gelmemişse, ailenin bulunmasında bir mahsur yoksa aileden biri bulunur. Çocuğun tekrar tekrar ifade vererek daha fazla travmatize olmasını engellemek adına, ifade ayrıntıları ile tek seferde görüntülü ve sesli olarak CD’ye kaydedilir, bu kaydın ikinci bir kopyası alınmaz, tutulmaz.
- Yazıya geçirilmiş ifade ve bu CD, savcılığa gönderilir. Savcılık bu kaydı büyük bir hassasiyetle inceler. Çocuğun mutlaka tekrar ifadesinin alınmasına kanaat getirirse, tekrar ifade alınmasını ister.
- Çocuğun korunmasında aile ortamının bir risk teşkil ettiği anlaşılırsa, sosyal hizmet uzmanımız bunu tespit eder. Savcı ve Sosyal Hizmetlerle görüşülerek, çocuk yurda yerleştirilir veya akrabalarından birine teslim edilir.
- Çocuğu koruma altına aldıktan sonra yaşadığı travmadan dolayı rehabilitasyon süreci başlar ki, Sosyal Hizmetler bunun için vardır.
- Çocuk devlet korumasına alınmamış, yani yurda yerleştirilmemişse çocuğun yasal sorumluluğunu taşıyanlar çocuğa ihtiyaç duyduğu rehabilitasyon hizmetini sağlamalıdır. Maddi durumu iyi olan insanlar bu anlamda profesyonel yardım alabiliyorlar. Ama maddi durumu kötü olan insanların, bir profesyonelden ücretsiz yardım alması konusunda sıkıntılar oluyor.
İstanbul Valiliği olarak bu konu üzerinde de pilot bir çalışma başlatıldı ve halen devam ediyor. Özellikle cinsel istismar vakalarında öncelikle ailelere çocuk polisi birimlerinde soruyoruz; “çocuğunuz ve sizin için eğer yardım almak istiyorsanız, Valilik bünyesinde size ücretsiz psikolojik destek verebilecek bir birim mevcuttur, eğer isterseniz telefon numaranızı oraya bildirebiliriz” diyoruz. Aile talep ederse işlemler yapılıyor ve psikolojik yardım almaları sağlanıyor.
Bununla birlikte, çocuk polisinin aracılığı olmadan, ailelerin ücretsiz ya da düşük ücretle hizmet almak için bireysel başvuru yapabilecekleri yerler de bulunmalıdır. Çeşitli kurumların bünyesinde açılan ailelere yönelik rehberlik ve danışmanlık hizmetleri bulunmakla birlikte, buralarda travma terapisi hizmeti verebilecek uzman bulmak zor. Travma terapileri konusunda eğitim almış klinik psikologu ve çocuk psikologlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Üniversitelerimizin bu konu üzerinde de çalışmalar yapması gerekmektedir.
İhbar ve dava süreci arasında ifade vermek, muayene olmak ya da psikolojik destek almak için farklı birimler kullanılıyor. Tek bir birim üzerine oluşumlar mevcut mu?
İstanbul’da, özellikle vahim vakalarda adli görüşmelerin çok disiplinli ekipler eliyle yürütülmesi amacıyla böyle bir birim üzerine çalışmalar var. Şu anda bunun yerini söylemeyi doğru bulmuyorum çünkü oraya biz yönlendiriyoruz. Sürecin doğru işlemesi gerektiği için, ailenin doğrudan oraya gitmesini uygun görmüyoruz.
Örnek bir uygulama olarak, Ankara’da bu konuyla alakalı ‘Çocuk İzlem’ merkezi açılmıştır. Adli tıp uzmanlarının da bulunduğu bu merkezde, mağdur çocuklarla adli görüşmeler yapılıyor. Fiziki muayene için doktorlar, kadın doğum uzmanları, psikologlar ve sosyal çalışmacılar mevcut. Hatta Ankara’daki modelde savcı da orada bulunuyor. Bu bir açılımsa eğer, evet çok güzel örnek bir açılım.
Çocuk Suçlarını Engelleme Derneği ile birlikte yaptığınız çalışmalar nelerdir?
Bizler gerek Çocuk Suçlarını Önleme Derneğinin www.cocukder.org.tr sitesinde, gerekse İstanbul Çocuk Şube’nin www.kanka.com.tr adresinde çocukları ve aileleri bilgilendirme anlamında bir takım bilgiler veriyoruz.
Bunlar arasında İlköğretim okullarına yönelik ‘on beş güvenlik kuralı’ çalışmamız bulunmaktadır. Bu çalışmalar, İstanbul’daki okulların panolarına da asılmasını sağladığımız, eğitici afiş ve broşür çalışmalarıdır.
Çocuk Suçlarını Önleme Derneği ile birlikte okullarda ailelere, öğretmenlere ve çocuklara yönelik seminer çalışmaları yapıyoruz. Bu çalışmalarda söz konusu çocuklar olunca azami hassasiyet gösteriyoruz. Örneğin, çocuklar cinsel istismarın adını bile duymaz. Bu başlık kullanılmadan ne yapmaları gerektiği konusunda bilgiler verilir. Okul idarecileri ve rehberlik öğretmenlerine ise, görevleri sırasın da kötü muameleyi nasıl anlayabilecekleri ve bunu anladıktan sonra ne yapacakları konusunda bilgi veriliyor. Bu tür seminerleri alan görevlilerden bize geri dönüşler oluyor, ihbarlar gelmeye başlıyor.
Batı ülkelerinde kamu görevlilerine yönelik ‘Zorunlu İhbar Kanunu’ adı altında bir kanun bulunmaktadır. Bu kanuna göre kamu görevlileri çocuğa yönelik kötü muameleyi nasıl anlayacaklarını öğrenmek mecburiyetindedirler ve öğrendikleri kötü muameleyi de, görevleri ne olursa olsun yetkili mercie bildirmek zorundadırlar. Ayrıca, bu kanunla yetkili merci olarak tek bir ihbar hattı ihdas edilir ve ihbar hattındaki görevlilere yetki ve sorumluluk verilerek uygulanacak prosedürler kurumlar arası (emniyet, sağlık, sosyal hizmet vs.) protokollerle belirlenir. Dahası, bu kanunda ihbarcıların kimliğinin bütün adli süreç içerisinde gizli tutulması için alınabilecek tedbirler (gizli duruşma gibi) belirtilir.
Bu mecburiyet bizde de mevcut, fakat hepsi bu kadardır. Çoğu zaman kamu görevlisi bu mecburiyetini ve bunu nasıl yerine getireceğini, sürecin nasıl işleyeceğini bilmez. İşte bu yüzden kamu görevlileri tüm bu süreç için eğitilmelidir. Üniversitelerde lisans programlarına mutlaka bununla ilgili dersler eklenmeli, önceden mezun olanlara da sertifikasyon programları uygulanmalıdır.
Çalışmalarını sürdürdüğümüz seminerlerimiz için “görev yapmak istiyorum, çalışmak istiyorum, öğrenmek istiyorum” diyecek gönüllülere de ihtiyacımız var.
Gönüllü olmak isteyen kişiler, Çocuk Suçlarını Önleme Derneği Başkan Yardımcısı Gülhan Şişman Hanımefendi ile (E-posta : [email protected]) irtibata geçerek bu tür seminerlere aktif olarak katılabilirler.
Kanka Çocuk Polisi
Sempatik bir maskotu ve ismi olan ‘Kanka’ projenizin amacını anlatır mısınız?
İlk olarak İstanbul Polisi tarafından, 2008 yılında başlatılmış olan KANKA 1550 Kısa Mesaj Hattı (SMS) projesi, polis ile çocuklarımız arasındaki sevgi ve güven bağlarını güçlendirmeyi hedeflemektedir.
Çocuklarla sohbet amacıyla kurulan ve onların güvenlik hizmetleriyle ilgili sorularının cevaplandırıldığı mesaj hattı zamanla polise ihbar etmekte, tereddüt yaşanan konuların da ihbar edilebildiği bir mesaj hattına dönüşmüştür. Bunun için GSM şirketi ne olursa olsun, cep telefonuna yazılan mesajın 1550’ye gönderilmesi gerekmektedir. Mesaj hattının kurulması, işitme ve konuşma engelli çocuklarımızla irtibat noktasında da kolaylık getirmiştir.
Bununla birlikte, şunu belirtmemde fayda var ki, 1550 SMS hattı acil durumlarda kullanılabilecek, yani polis yardımının hemen gerekli olduğu durumlarda başvurulacak bir ihbar hattı değildir. ALO 155 Polis İmdat Hattı bu tür durumlar için tek çağrı merkezimizdir.
Çocukların mağduriyetlerini önlemek için neler yapılmalı?
Birincisi, ebeveynlere, çocuk sahibi olmadan önce çocuk yetiştirme konusunda eğitimler verilmelidir. Çocuklara en fazla kötü muamelede bulunanlar onların aileleridir.
İkincisi, ebeveynlerin yabancı tehlikelere karşı farkındalıklarını artıracak programlar oluşturulmalıdır. Ebeveynler çocuklarını tehlikeli ortamlardan uzak tutmalı, korunmaları gereken ortamlarda bir yetişkinin gözetimi altında olmalarını sağlamalı, internet ortamındaysa, BTK’nın geliştirdiği Güvenli İnternet Hizmetinden faydalandırmalıdır. Suçların varlığını izah eden fırsat teorileri vardır. Çocuğu korumak için esas yapılacak olan şey; çocuğun mağdur olmasına sebebiyet verecek fırsatları minimize etmektir.
Üçüncüsü, çocuklar eğitim çağına geldiklerinde, anaokulundan itibaren, tehlikeli ortamlara girmemeleri, girdiklerinde ise kendi kendilerini koruyacak refleksler geliştirmeleri hususunda eğitilmelidirler.
Dördüncüsü, etkin bir ihbar sistemi geliştirilerek, kötü muameleye maruz kalan çocuğun korumaya alınması sağlanmalıdır. Bu ihbar sisteminin etkili olabilmesi için toplumsal duyarlılığın artırılması ve çocukla ilgili kamu hizmeti veren, özel-resmi bütün kamu çalışanlarının eğitimden geçirilmesi, bunlara yönelik zorunlu sertifikasyon programlarının hazırlanması gerekmektedir.
Çocuğa yönelik kötü muamelenin ihbarını nereye yapmalıyız?
ALO 155 Polis İmdat hattının yanı sıra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ait ALO 183 aile, kadın, çocuk, özürlü ve sosyal hizmet danışma hattı var. Ayrıca çeşitli sivil toplum kuruluşlarına ait danışma hatları bulunuyor. Polis yardımının gerekmediği durumlarda ALO 183 hattının aranması gerekiyor. Bununla birlikte, vatandaş çoğu zaman hangi konunun hangi birimi ilgilendirdiğini bilemiyor. Ayrıca çoğu zaman multi-disipliner çalışmaların yapılmasına ihtiyaç duyuluyor. Bu nedenlerle, benim kanaatim, çocuğa yönelik kötü muamele konusunda tek bir ihbar ve danışma hattın acilen kurulması gerekiyor.
Genelde ebeveynler olarak çocuklarımız korkmasın diye, istismar hakkında gerçekçi bilgiler vermekten çekiniriz. Bizlere hangi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Ebeveynler tarafından çocuklara bazı kabiliyetlerin kazandırılması gerekiyor. Çocukların güvenlikleri adına bilmeleri gereken bilgileri onlara öğretip güvenlikleri tehlikeye girdiğinde ne yapmaları gerektiği konusunda eğitmek gerekiyor.
Bu konular hakkında çocuğa eğitim verirken sonucu göstermek veya anlatmak yerine, günlük davranışlarında ve alışkanlıklarında onu yönlendirmek gerekiyor. Mesela; yüzmeyi öğretirken “gitme boğulursun, ölürsün” tarzında eğitim vermek yerine, suda nasıl yüzeceğini, nasıl kulaç atacağını, suyun üzerinde nasıl duracağını öğretmek gerektiği gibi, çocukları korkutmak yerine doğru davranış modellerini öğretmek en uygun yoldur.
Değerli vaktinizden zaman ayırıp bizi bilgilendirdiğiniz için çok teşekkür ederim. İndigo Dergisi ve şahsım adına her zaman destekçiniz olmaktan gurur duyacağımızı bilmenizi isterim.
Sadece bizlerin yaptığı çalışmalar ile bu sorunları çözmek mümkün değil. Bizlere destek vermek amacıyla burada bulunduğunuz için ben teşekkür ederim. Toplumu bilinçlendirmek adına sizler gibi destekçilere her zaman ihtiyacımız olacaktır.
***
Evet, sevgili dostlar!
Röportajımız şimdilik burada bitmiş olabilir ama yapacağımız işler henüz yeni başlıyor. Çocuğu korumak; toplumun görevidir. Görevimize insan olmanın getirdiği özelliklerden dolayı sahip çıkmalıyız.
Bu yazıyı okuyanların neredeyse tamamı yetişkinler olacak. O zaman şöyle bir şey yapalım; birkaç dakika çocukluğumuza gidip “keşke şöyle olsaydı” diyebileceğimiz durumları hatırlayalım. Ve şu anda çocuk dediğimiz küçük insanların, gelecekte “keşke” dememeleri için bizler büyük olalım!
İndigo Dergisi Nisan 2012 sayısında yayınlanan “Bir Çocuğun Çığlığı” videosundan alıntı:
Çocuk der ki; Siz büyük olun ki, ben de çocuk olayım!