Akışın Aşk Hali

Kendimi onun varlığına teslim ettiğimde, evren hal değiştiriyor. Ne zaman var ne mekân ne yer çekimi ne kuyruklu yıldız etkisi… Sadece aşk var!

Aşkın yalnızlığına düştünüz mü hiç? Hani deli gibi âşık olup da tüm hücrelerinizle, boşlukta salınmak gibi. Enerjisi var, duygusu var, salınıyor dört bir yanınızda ama maddesi yok. Maddede tezahürü yok. Beş duyun boşlukta kalıyor. Duyamıyorsun sesini, dokunamıyorsun tenine, göremiyorsun gözlerindeki derinliği ama için biliyor, aşk var hayatında.

aşkİşte tam bu noktadayım. Izdırap çekiyorum. Ortada adam madam yok ellerini tutacağım. Beni koruyacak, kollayacak, şefkatini hissedeceğim. Şöyle oturup gün batımında iki gülüp, bir söyleyerek iki kadeh atacağımız adam yok ama aşk var! Hissediyorum dolu dolu.


Ağlamak geliyor içimden, katıla katıla ağlamak. Yalnızlığıma acıyarak. “Yalnız değilsin ki!” diyor biri. Maddesi olmayan biri. “Ama ben etimle, kanımla, canımla maddeyim. Madde maddeyi çeker, bilir, ister. Madde olmayan birinin neresinden tutayım? Neden ete, kemiğe bürünmüyorsun?”

“Pardon, istediğin aşk sanmıştım.” diyor. “Evet, aşk!”

“Aşk dediğin duygu değil mi? Akışta olan, seni saran, besleyen, canlandıran bir duygu hani. Neden onun beden almasını istiyorsun? Aşka ikna olmak isteyen madden mi? Hani şu bırakıp gideceğin, iki karışlık toprağa dönüşecek olan? Hem diyelim ki ete kemiğe büründüm. Paket oldum, bırakıldım kapına. En güzel süslerle bezeli, kırmızı kurdeleli bir paket halinde. Paketin içinde, kıskançlık, sahiplenme, kaygı, kaybetme korkusu ve daha bir sürü duygu daha olacak, aşkın değerini yok edecek kadar güçlü. Bunları da mı istiyorsun?”


Madde tarafım yalnız, duygu tarafım âşık!

Hakkını yememem lazım, maddede görünür değil ama beni kollayan bir tarafı var. Evreni ihtiyaçlarıma göre tanzim ediyor ve beni sıkıntıda bırakmıyor. Olmam gereken yere, tam zamanında gitmemi sağlıyor. Görmem gerekenleri, gözümün içine sokuyor. Canımın acıması gerekiyorsa, en iyi kimin acıtacağını biliyor.

aşk ağacı

Sadece aşk var!

Ve en önemlisi belki, onu unutursam, hatırlatmak için yalnızlığın en koyusuna batırıyor ruhumu. Tıpkı bugün gibi ve hatırlıyorum varlığını. Görünmeden saran, söylemeden bilen, istemeden yapan, her anı dolduran biri var. Kendimi onun varlığına teslim ettiğimde, evren hal değiştiriyor. Katı madde halinden, akış haline geçiyor ve bu yeni âlemde eski yasalar geçerli değil. Ne zaman var ne mekân ne yer çekimi ne kuyruklu yıldız etkisi… Sadece aşk var!

Dönüşüm zamanı dedikleri, maddeyi bırakabilip, aşkın akışına teslim etmek kendini olsa gerek. Ama o kadar güçlü ki mübarek, elimde değil, bırakamıyorum. Bir dargın, bir barışık gidiyorum maddeyle şimdilik. Değişmeyen tek şey var, o da hâlim: hep âşık!


Hangimiz bu halde değiliz ki?