Dünyaya es kaza geldiğimizi düşünmüyorsak yaşama gelişimizin bir anlamı olmalı. “Ben tek başıma ne yapabilirim? Dünyayı ben mi kurtaracağım? Nasıl değişecek bu dünya?” diyen bir insanın asıl değişiminin kendi içinde başlayacağını düşünüyorsanız aşağıdaki soruları birlikte düşünelim derim…
• Yaşam amacımız ne? Bulduk mu?
• Yaşamda kendimizi nasıl ifade ediyoruz?
• Ya yaşamda ifade etmek istediklerimizi yapabiliyor muyuz?
• Buna engel olan ne? Şey ya da kim?
• Peki, kendimizin en yüksek versiyonunu yaşama geçirebildik mi?
• En büyük versiyonumuzu yaşama geçirmek için ne bekliyoruz? Kimi?
• En büyük halimizi yaşamak için attığımız bilinçli adımlar var mı? Secimler? Planlama?
• Peki, bu bizi mutlu ediyor mu? Etmiyorsa?
• Yaşam tutkumuzda mıyız?
• Her yeni güne umutla bakabiliyor muyuz?
• Her güne uyanışımız, bizi yaşam amacımıza daha da yaklaştıran harika çalışma anları mı?
• Bolluk ve huzurun dışarıdan gelebileceğini mi sanıyoruz?
• Bolluk ve huzurun kendisi olduğumuzu bilsek ne yapardık?
• Güne nasıl başlardık?
• Anı yaşıyor muyuz? Veya geçmiş, gelecek korkularının içinde su anı da kaçırıyor muyuz?
• Endişeler taşıyor muyuz? Endişe içinde bir zihin ne yaratabilir ki? ‘Yaratıcı mıdır?’
• Ya seçimlerini yapmış, teslim olmuş bir kalp neler yaratır? (Seçimlerini tüm olanla, tümün hayrına gerçekleştireceğinin bilincinde!)
• Endişesiz duru bir zihin nasıl elde edilir? Beklentisiz olma, çalışma! (Şükür, Dua, Meditasyon)
• Kalbin aklı, ‘zihini’ teslim alabilir mi?
• İnsan egosunu eğitebilir, dengeleyebilir mi?
• Merkezde miyiz?
• Teslim miyiz? ‘Tüm olana, her şeyin en yüksek hayrımıza gelişeceğine olan inan!’
• Peki ya sevgi, sevinç, neşe, gülümseme, paylaşma, hoşgörü, şefkat? Bunlara “sahip miyiz” değil? Tüm bunlar biz miyiz?
Yaşamı birlikte yaşıyor ve her an birlikte yaratıyoruz. Yaşamda bolluk isteyip te bunu yaratamayan her insan, dünyadaki kaosa, savaşlara, küresel ısınma ve ekonomiye, kıtlığa bir baksın! Dünyanın bilicini değiştirmek için her birimiz neler yapabiliriz? Kendi içimizde dengelendik mi? Nelere tutunuyoruz? Affedebiliyor muyuz? Yoksa kendi küçük dünyalarımızda hırslarımızın, öfkelerimizin, korkularımızın, sevgisiz yaşamlarımızın altında kalıp da; “Neden?” mi diyoruz… “Neden bunlar bizim başımıza geliyor?”
Simdi soralım bakalım bir içimize; “Neden?”