Afra’ya Karamsar Bir Mektup

Haber bültenleri ‘Şok şok şok!’ diyordu. Sunucunun elleri titriyordu. Rengi atmış, dili lal olmuştu: ‘Arabeski bu sabah kaybettik, çok üzgünüz sayın seyirciler’ dedi, feryat figan ağlamaya başladı.

box of letters 2

Sevgili Afra,

Meymenetsiz bir postacı kapımı kırarcasına çaldı geçen sabah. Bitap düşmüş haldeydi. ‘Nen var?’ diye sordum. ‘Şiir öldü.’ dedi acıklı bir ifadeyle. Şaşırdım, daha dün mest oluyorduk Necip Fazıl’la, Atilla İlhan’la ve daha nice şairle… Sahi ne hakla öldü bunca gerçek şair? Hangi hakla kendilerini bizden, bizim neslimizden mahrum bıraktılar? Postacı kahırla baktı yüzüme, muhtelif mimikler sergiledi, ‘Bu daha ne ki?’ der gibiydi, anlayamadım. Sonra da çekip gitti.


Öğleye doğru telefonum çaldı, hattın ucunda telaşlı bir ses, arkadaşım olacak bir münasebetsiz: ‘Haberin var mı? Aşk ölmüş, başın sağ olsun.’ dedi. Tüylerim ürperdi, kalbim Ramazan davulu gibi ritimsizleşti. ‘Nasıl olur?’ dedim. İnsanlık tarihi aşk destanlarıyla dolu değil mi? Kleopatra’nın intiharını duyan Antonius kılıcının üzerine atlamadı mı? Peki ya Ferhat, mazoşist olduğu için mi dağları deldi? Ya Mecnun? ‘Öldü işte birader, şu anda cenazeye gidiyorum, yalan borcum mu var?’ dedi telefondaki ses. Ardından kapadı telefonu suratıma. Çok sinirliydi, çok.mektup

Yutkunamıyordum. İnsan bir günde kaç ölüm kaldırabilir? Haberleri izlemek üzere televizyonu açtım. Haber bültenleri ‘şok şok şok!’ diyordu. Sunucunun elleri titriyordu. Rengi atmış, dili lal olmuştu: ‘Arabeski bu sabah kaybettik, çok üzgünüz sayın seyirciler’ dedi, ağlamaya başladı. Ardından malum feryat görüntüleri… Gözlerden akan yaşlar birer Niagara şelalesi… Sonra adli tıptan bilirkişi açıklama yaptı: ‘Hepimiz üzüntülüyüz, onu kurtarmak için tüm gayreti gösterdik ama olmadı. Arabeskçiler artık pop söyleyecek.’

Kapattım televizyonu. Köselelerimi ivedilikle giydim. Köşedeki bayiiye gidip günlük gazeteleri inceledim. Hepsinin sürmanşeti aynıydı: ‘Akıl öldü.’ Haberin devamını okudum, aynen şöyle yazıyordu: ‘Akıl dün gece sokak ortasında vurulmuş halde bulundu. Fazlasıyla kan kaybetmişti. Trafik sıkışıklığı ve çarpık gecekondular dolayısıyla ambulans olay yerine zamanında ulaşamadı. Ulaştığında ise çok geçti. Polis olayla ilgili derin bir soruşturma başlattı. Failler arasında kapitalizm, egoizm, sadizm, mazoşizm, emperyalizm, nihilizm, erotizm, pragmatizm, fanatizm ve şerefsizm var. Polis sorgusunun ardından kesinleşmesi öngörülen suçlular mahkemeye sevk edilecek.’

Öfkeden çılgına döndüm, bünyem bir vefata daha dayanamazdı. Sinir nöbeti geçirip gazeteleri parçalamaya başladım. Aslında parçalanan gazeteler değil körpecik ruhumdu. Ansızın yutkunamadım, soluğum kesildi, veremli gibi öksürüklere boğuldum. Bakkal ağabey koşarak geldiğinde, kapaklanmıştım beton zemine. Avazı çıktığınca bağırmaya başladı bakkal: ‘Bu gazetelerin parasını vereceksin deyyus!’. Cevap veremedim, çünkü insanlık da ölmüştü.


Gözyaşları içinde haneme dönerken düşündüm tüm merhumları. Ah sevgili Afra, felsefe bu topraklarda hiç doğmadı zaten. Tiyatro yıllardır can çekişiyor, bir ziyaretine gidemedik. Masalın kırkı bile okundu, artık kimse çocuğuna masal anlatmıyor. Mektup nalları dikeli oldu epey, o meşhur pul koleksiyoncuları neredeler? Peki ya ailecek oynanan sessiz sinema? Allah rahmet eylesin, seslisi varken, sessizine ne hacet… Sana bir sır vereyim mi? Komşu komşunun da külüne muhtaç değil artık. Komşuluk öleli, oldu birkaç sene.

Şimdi diyeceksin ki, ‘İsmailciğim, hiç mi umut kalmadı?’. Çok şükür ki umut halen yaşıyor Afra. Fakat yoldan çıktı adeta; karaborsaya düştü, ulaşabilene aşk olsun. Hepimiz onun peşindeyiz ama malımız mülkümüz, dayanağımız, hamili kartımız olmayınca kaçıyor bizden. Ha, lafı açılmışken, umutla ilgili bir şiir yazdım. Seninle paylaşmak beni bahtiyar edecek ceylan gözlüm:  13mektup

Umut nedir diye sordum kendime,
Fakir fukaranın ekmeği midir?
Yoksa züğürdün kof tesellisi mi?
Bazen önsezidir, ruhun gözüdür,
Bazen de bir ütopyanın özüdür.
 
Umut nedir diye sordum kendime,
Dedim, çarşıdan alınır bin tane,
Eve gelene dek kalmaz bir tane!
Hele memleket Anadolu ise,
Şansını git de piyangoda dene.
 
Tatlı sözle yılan delikten çıkar,
Umutsa bizi her deliğe sokar.
Zengin fakirin çenesini yorar.
Susma konuş demek isterdim ama,
Umuda zam geldi, karaborsada.
umut
 
Yarası olanlara merhem olan,
Pek dertli olanlara derman olan,
Yalnız olana ise yaren olan,
Tek servet umuttu aslında ama,
Umuda zam geldi, karaborsada.
 
Umut nedir diye sordum üstada,
Orhan Veli cevapladı usulca,
Bedava yaşıyoruz biz bedava!
Hava toprak deniz bedava ama,
Umuda zam geldi, karaborsada.

(Umarım şiirimi beğenmişsindir ki eğer beğendiysen bir nebze teselli bulacağım.) Zamanını fuzuli alınganlıklarla çarçur etmek istemem. Özetle sevgili Afra; cenazelerden başımızı kaldıramaz olduk. Her şafak, bir değerimizi hakkın rahmetine uğurluyoruz. Geriye umut kaldı ama o da haysiyetsizin teki oldu. Neyse… Sana böyle ruh karartıcı bir mektup yazmak istemezdim, ama idare et işte.

Kendine çok iyi bak.


İsmail.


İsmail Pişer
İzmir’de doğdum, Denizli ve Eskişehir’de büyüdüm, Mersin ve Ankara’da okudum, Konya’da ve birçok şehirde yıllarımı geçirdim. Belki biraz göçebe ruhlu olduğumdan, kendimi hiçbir vilayete ait hissetmedim. Hepinizin aşina olduğu o boşluk duygusu, bana yazma tutkusu olarak sirayet etti. Bolca öykü ve deneme yazdım. Yazmak para kazandırmıyor çoğu zaman ama akıl sağlığı için gerçekten hayati olabiliyor.