Düşünmeyi Unutturan Televizyon Kültürüne Dikkat!

Normalde televizyon izlemekten hiç hoşlanmam. Haberleri bile gündemden kopmamak için izliyorum. Çünkü programların reklamları bile sinirlerimi bozmaya yeterken tamamını bünyem kaldırmaz diye düşünüyorum.

reyting-televizyon kültürü-indigodergisi

İzinli bir günümde, miskinlik yapasım geldi. Aldım battaniyemi yastığımı, kuruldum koltuğa. Televizyonu açtım. Açmaz olaydım.

Bir kanalda abuk subuk bir evlendirme programı. İnsanlar habire kendilerini övüp, eş adayında aradıkları özellikleri sıralıyorlar. Birileri telefonla bağlanıp kadına  ya da erkeğe talip oluyor. Sonra eş arayan kadın ya da erkekle programın sunucusu pazarlığa giriyor. Şuyun var mı buyun var mı? Maaşın ne kadar? Falan filan bir sürü zırva.


İzleyici koltukları hıncahınç dolu. Dahası onlar da yorum yapıp bu beraberliğin olurluğu ya da olmazlığı konusunda ahkam kesiyorlar. 15 dakikadan fazla dayanamayıp kanal değiştirdim.

[quote]Muhakeme yeteneği gelişmiş yetişkin insanları bu kadar etkileyen programlar çocukların taze bilinçlerine neler yapar hayal edebiliyor musunuz[/quote]?

cocuk-televizyon-izleyici-kültür-indigodergisi

Biz neden böyleyiz? Bu programlar izlenmese yapılmaz, yani arz talep meselesi diye düşünürken bir dedektiflik programına çattım. Dedektiflik derken benim tabirimle yani anlayın.

Ortada bir cinayet var. Avukatı, psikoloğu, sunucusu bu cinayetin failini bulmak için tarafları sorguya çekiyorlar. Onlar da ne var ne yok ortaya döküp kendilerini haklı çıkartmak için birbirleriyle tartışıyorlar. Programa gelemeyen şahitler de telefonla bu ummalı çalışmaya katılıyor. Ortalık alevlenince sunucu programa reklam arası veriyor. Reklam sonrası herkes sakinleşmiş bir şekilde programdaki yerini alıyor ve ulvi görev devam ediyor.

tv 3İzleyen insanlar bazı suçluların yakalanmasına bu programların ön ayak olduğunu ballandıra ballandıra anlatırken, bu sonucun televizyon programlarının başarısı değil, emniyet güçlerimizin ve hukuk sistemimizin başarısızlığı olduğunu akıl edemiyorlar mı?

Yarışma programlarının hemen hepsi asıl amacından uzaklaşıp, birbirine sataşan, kötü davranan, kıskanan, sahte sevgi gösterilerinde bulunan insanların, çocuklarımıza kötü örnek oluşturan durumların ön plana çıktığı tuhaf  programlar oldu.

Örneğin yarışma konusu moda diyelim. Jüri yarışmacıları aşağılar, yarışmacılar birbiriyle saç baş kavgaya tutuşur ve sonra hiçbir şey olmamış gibi abartılı sevgi gösterileriyle devam eder program. Eeeeee? Moda bu programın neresinde?


Bir başka örnek; Yarışmanın konusu ‘Zor doğa koşullarında hayatta kalmak’ diyelim. Yarışmada performanslar yapılır. Halk oylamasına sunulur. En çok sesi çıkan, vara yoğa konuşan, kültürümüze aykırı davranışları olan kim varsa o yarışmaya devam eder. Bu gerçekten halkın tercihi midir? Yoksa planlı programlı bir reyting avcısı sonucu mudur? Cevabı muamma.

Televizyon dizileri ise insanımızın en tehlikeli bağımlılıklarından biri. Tüm programını izlediği dizilere göre ayarlayan, o gün dizisi varsa misafir kabul etmeyen, hiçbir şey yapmayan insanlar var. Yani elinden gelse hasta olmayacak dizisi kaçacak diye.  🙂

Hele bir de yıllardır devam eden diziler var ki müdavimleri artık dizi kahramanlarını evlerinden bir üye gibi kabul ediyor ve arkadaşlarından iyi tanıyorlar.

tvGerçekten kaliteli, topluma güzel mesajlar veren, duyarlılığı arttıran yarışma programları ve diziler yok mu? Var tabi ki? Ama yukarıda saydığımız özelliklerdeki programlar kadar izlenmiyorlar ve reyting kaygısıyla, yayından kaldırılmaları kaçınılmaz oluyor ne yazık ki.

Muhakeme yeteneği gelişmiş yetişkin insanları bu kadar etkileyen programlar çocukların taze bilinçlerine neler yapar hayal edebiliyor musunuz?

Televizyon izlemek bir kültürdür. Bu tür abuk subuk programlar izlenmezse yani bize arz edilene talep olmazsa, televizyon kanalları da daha kaliteli programlar yapmaya mecbur kalırlar.

Biz  seçici davranmadığımız zaman, farkında olmadan bize dayatılan, önümüze sunulan ve algımızı kontrol eden programlara alıştırılıyoruz. Düşünmeye programlanmış beynimizi tembelleştiriyoruz.Ve artık düşünmeyi düşünmeyen bir toplum haline getiriliyoruz.


Şimdi düşünmeyi hatırlayıp bu konu hakkında düşünmeye değmez mi sizce?


Özgül Süsler
Falanca yılın, filanca ayının, bilmem kaçıncı gününde doğmuşum. Kutu kutu pense, yakan top ve misket oynamışım. Komşuların zilini çalıp kaçmışım. Balkondan sarkan komşu teyze “kimdi o? “ diye sorunca, “Bilmem” demişim...