“Bir söyle on dinle” demiş atalarımız. Bizlerse genellikle tam tersini yapıyor, on söyleyip bir dinliyoruz. İletişimde dinlemenin önemi oldukça yüksek. Etkin dinleme sadece “dinlemek” olarak algılanmamalıdır. Bu aynı zamanda karşı tarafı anlama, onun değerlerini benimseme olarak ta düşünülmelidir.
Günümüzde sorunların bir çoğu etkin dinleme yapamadığımızdan kaynaklanıyor. Dinlemek kolay gibi görünse de oldukça zor ve irade isteyen bir eylemdir. Aksine konuşmak ise kolaydır.
Mikroda yani küçük alemlerde ne oluyorsa, makroda yani büyük alemlerde de o olmaktadır. Bu çıkarımdan yol alırsak iki yada daha fazla insan arasında sadece dinleme eksikliğinden kaynaklanan iletişim sorunları, makro objektifinden bakıldığında ülkeler arasında çatışmaya dönüşebiliyor. Deneyini yapmak hiçte zor değil aslında. Bugün TV kanallarında yayınlanmakta olan açık oturum programlarının sizce hangisinde gerçekten etkin dinlemeyi başarabilen konuklar misafir oluyor? Ülkeler arası diplomasi sizce olması gerektiği gibi mi? Olumsuz cevaplar verdiğinizi tahmin edebiliyorum. Elbette sorunların tamamının etkin dinleme ile alakası yok. Ancak dinleme noksanlığı, beraberinde bir çok sorunu tetikleyebiliyor. Bunu gözardı edemeyiz.
Basit bir oyun vardır: “Kulaktan kulağa.” Aranızda bu oyunu oynamayan sanıyorum yoktur. “X” kişisinin söylediği kelime “Y” kişisine ulaşıncaya kadar şekilden şekle girer.
Örneğin X kişisi yanındakinin kulağına “Klavye” der. Kelimemiz kulaktan kulağa aktarılarak Şövalye, Sürahiye, Kurabiye, Nuriye, Huriye gibi farklı kelimelere dönüşür. Oyunda görüldüğü üzere, bir kelime yanlış aktarım sonucu anlamından oldukça uzaklaşabilmektedir. Çok kritik askeri bir emrin, yanlış anlaşılması sonucu doğurabileceği problemleri hiç düşündünüz mü? İşte etkin dinleme bu ve benzeri durumlarda önem kazanıyor.
Nedir bu etkin dinleme?
Yanlış anlamaların sebepleri çeşitlidir. En önemlisi etkin dinlememektir. Öte yandan konuşan tarafın ne kadar doğru konuştuğu ise ayrı bir konudur. Aşağıda dinlerken sıkça yapılan hataları sıraladım. Siz bu maddelerden kaçını farkında yada farkında olmadan bir başkasını dinlerken yapmaktasınız?
Yanlış dinleme biçimleri:
- Konuşmacının sözünü kesmek.
- Dinlerken başka şeyler düşünmek.
- Konuşmacıyı dinlemek yerine onun görünüşü ile ilgilenmek.
- Dinlerken başka şeylerle ilgilenmek. (Telefon, kalem, anahtarlık, tv vb.)
- Dinleme esnasında kendi söyleyeceği şeyleri tasarlamak.
- Konuşmacı kişinin aleyhine olacak çıkarımlar bulmaya çalışmak. (Genellikle açık oturum programlarında olan yada karşıt görüşlü kişiler arasında gerçekleşen dinleme şekli. )
- Sabırsız olmak.
- Dinlemek yerine yargıda bulunmak.
- Tüm konuşmacıları genellemek. (Örneğin bir paneldeki ilk konuşmacıyı beğenmeyen bir dinleyici, panelin genelini daha en baştan olumsuz olarak etiketleyebilmektedir.)
- Seçerek dinlemek. (İlgi alanınıza göre olan kısımları cımbızla ayırıp gerisi hiç umursamamak.)
Doğru dinleme biçimleri:
- Susmak.
- Etkin dinleme yapılacağının farkında olmak. (Gün içerisinde gerçekleşen spontane iletişimlerde bunun farkında varmak zordur. Özel bir toplantı öncesi ise etkin dinlemeye hazırlıklı olmak oldukça kolaydır.)
- Ortamın uygunluğunu sağlamak. (Isı, gürültü vb. yönlerden iletişime müsait bir ortamın olmasını sağlamak.)
- Konuşmacının yüzüne bakmak. (Gözleri dikip rahatsızlık vermek anlamında algılanmamalı.)
- Karşıdaki kişinin neden konuştuğunu anlamak.
- Dinlemeye hevesli olmak.
- Ön yargıları bir kenara bırakmak.
- Odaklanmak. (Başka şeylere olan ilgili sıfırlamak. Günümüzde en çok cep telefonları ilgi dağıtmaktadır.)
- Empati kurmak. (Karşıt görüşlü bile olsanız kendinizi karşınızdakinin yerine koyarak dinlemeye çalışın.)
- Söz kesmemek. (Konuşmacının söylediği cümleler mutlaka sizde bazı şeyleri tetikleyecektir, ancak konuşmanın bitmesini beklemek etkin dinleme için önemlidir.)
- Not tutmak. (Bir komşu sohbetinde yapılması gerekli bir şey değil elbette. Önemli görüşmeleriniz için tercih etmenizde fayda olacaktır.)
- Duyguları kontrol etmek. (Dinleme esnasında öfke, üzüntü, kin, haksızlık vb. duygular sizi etkisi altına alabilir. Bunun doğal bir süreç olduğunu ve iletişimin size ayrılan bölümünde düşüncelerinizi ifade edebileceğinizi unutmayın.)
- Soru sormak. (Etkin dinlemenin en önemli unsurudur. Soru sormak aynı zamanda bir geri bildirimdir. “Sizi dinledim, şu konuya takıldım ve soru sormak istedim” diyebilmek önemlidir.
- Beden dili ve mimik kullanmak. (Etkili dinleme esnasında konuşmacıya ilginizi göstermek adına başınızı sallayabilir, çeşitli beden ve mimik hareketlini kullanabilirsiniz. Bu konuşmacıyı hem rahatlatır hem sizinle olan iletişimini kolaylaştırır.
- Özetlemek. (Konuşmacıyı verilen aralarda özetlemek yanlış anlaşılmaları ortadan kaldıracaktır.)
- Konuda kalmak. (Geri bildirimler esnasında aklınıza gelen çeşitli konuları cümleye dökebilirsiniz. Fakat bunlar konunun dışındaysa hem konuşmacıyı hemde kendinizi konunun dışına itersiniz. Bu zaman kaybına sebep olduğu gibi algı ve odak kaybına da zemin hazırlayacaktır. Özellikle eğitimlerde sık karşılaşılan bir sorundur.)
- Sözcüklere odaklanmak. (Karşıdaki kişi yavaş yada hızlı konuşuyor olabilir, sıkıcı veya çekici konuşuyor da olabilir. Nitelikler konuşmacıyı dinlemekten sizi alıkoymamalıdır. Okullarda öğrenciler bazı öğretmenlerini sevmezler. Dersi sıkıcı bulur, anlatılanları dinlemezler. Sonuçları önceden tartabilmek önemlidir. Aktarıcıdan çok sözcükler önem kazanmalıdır.
- Hemen sonuca varmamak. (Çoğu dinleyici konuyu biran evvel kapatıp yargıya varmak ister. Konuşmacının sözünü tamamen bitirmesini beklemek önemlidir.)
- Uygun ses tonunu kullanmak.
- Tarafsız olmak.
- Saygı göstermek.
İşitmek ve dinlemek arasındaki fark:
Sağlıklı kulakları olan herkesin etraftaki sesleri anlama, algılama ve yorumlama faaliyetine işitme denir. Orta beyinde gerçekleşen rutin bir faaliyettir.
İşitilen bir sesten anlam çıkartma, konu hakkında sorular sorabilme, konunun bütününü kavrayabilme, dikkatle konuşmacıya odaklanma ve mantık yürütme ise dinleme faaliyetidir. Dinleme üst beyinde gerçekleşen, çaba ve efor gerektiren bir faaliyettir.
Etkin dinleme sadece “dinlemek” olarak algılanmamalıdır. Bu aynı zamanda karşı tarafı anlama, onun değerlerini benimseme olarak ta düşünülmelidir. Dünya genelinde bunu başaran insan sayısı arttıkça gerginlikler, çatışmalar ve savaşlar azalacaktır.