2015’te Dünya Gündemi: Mutlu Çocuklar

Yakın tarihin belki de en dokunaklı fotoğraflarından biri… Kevin Carter’a Pulitzer Ödülü getiren, ama kısa sürede intihara sürükleyen fotoğraf amacına ulaştı mı?

Kevin carter- pulitzer ödülü-akbaba ve çocuk-indigodergisi
Kevin Carter’a Pulitzer Ödülü getiren foto: Akbaba ve çocuk

1994’te fotoğraf dalında Pulitzer Ödülü kazanan Kevin Carter`ın çektiği fotoğraf, zayıflıktan ölmek üzere olan siyah küçük kız çocuğu ile yakınında tüneyen akbabayı yansıtıyor. Kızın, birkaç kilometre ilerideki  Birleşmiş Milletler yardım kampına gitmek istediği sanılıyor.

26 Mart 1993 yılında ilk defa New York Times bu fotoğrafı bastı. Fotoğraf bir sene sonra Pulitzer Ödülü aldı. Fotoğrafı gören herkes şu soruyu sordu: Çocuğa ne oldu? Açıkçası çocuğa ne olduğunu kimse bilmiyor. Kevin Carter fotoğrafı çektikten sonra oradan uzaklaşmış.


Bu yüzden yoğun eleştirilere maruz kalan Carter; profesyonel fotoğrafçı olduğunu, yardım görevlisi olmadığını söyleyerek kendisini savundu. O dönemde, gazeteciler ve fotoğrafçılar, bulaşıcı hastalıklar nedeniyle hasta insanlara dokunmamaları konusunda sıkı biçimde uyarılıyorlardı.

Bu fotoğrafın yardım örgütlerine büyük miktarda maddi kaynak sağladığı ifade ediliyor.

Bir fotoğraf bir insanın hayatından önemli midir?

Kevin Carter fotoğrafın Pulitzer Ödülü’nü aldığı yıl 27 Temmuz 1994’te Johannesburg’un bir banliyösünde park ettiği kamyonetinin içine egzoz basarak intihar etti. Yanında çevresine yazılmış çok sayıda mektup bulundu.

İntihar notunda ise aşağıdakiler yazıyordu:


“I am depressed … without phone … money for rent … money for child support … money for debts … money!!! … I am haunted by the vivid memories of killings and corpses and anger and pain … of starving or wounded children, of trigger-happy madmen, often police, of killer executioners … I have gone to join Ken if I am that lucky.”

Manic Street Preachers da Kevin Carter’a ithafen bir şarkı yazdı:

Pek çok meslektaşı Kevin Carter’ın yaşadıklarını anlayabildiklerini; savaş ve açlığın bütün acımasızlığıyla hissedildiği bir bölgede, böylesine vurucu bir ânı görüntüleme fırsatı bulan bir meslektaşlarının, zamanı durdurduğu bu anda büyük olasılıkla aklında olan tek şey bu fotoğrafın dünya kamuoyunda yaratacağı tepki ve bunun sonucunda dünya ülkelerinin Sudan’a yönelik yardım girişimlerinde bulunma ihtimali…

O anda, o fotoğrafı gerekli yerlere ulaştırma güdüsü olduğunu söylese de pek çok insan da orada yaşanan o dramın sonunu merak etti. Bu ve benzeri dramlar hala yaşanıyor dünyada. Ve pek çoğumuz sıcak evlerimizin konforunda büyük adam oldukları iddia edilen pek çok (sözde) devlet büyüklerinin siyasi ve iktidar oyunlarına alet olmaya devam ediyoruz. Ve onların savaşçılık, güç – iktidar oyunlarını izlemeye devam ediyoruz. 3. Dünya Savaşının çıkma ihtimalleri üzerine konuşulan şu günlerde 7 yıl içinde dünya savaşının çıkması konuşuluyor. Ekonominin ve Euro’nun çökmesi halinde, savaşın Avrupa’da çıkacağı ya da Tel Aviv’in İran’ın nükleer tesislerine saldıracağına yönelik bir askeri operasyon üzerinde de savaş senaryoları konuşulmaya devam ediyor. Veya İsrail’in İran’ı vurduğu gün, Türkiye de Suriye’yi vurabilir. Suriye iç savaşa sürüklenebilir. Ve bunda etken ülkenin Türkiye olduğu; Türkiye’nin Suriye’deki rejimi değiştirmek istediği yönünde. İşte yıl 2015 ve savaş, bunlar ve benzeri pek çok senaryolarla dünya gündemini hala meşgul ediyor. Hatta 2050’li yılların savaş senaryoları bile hazır. Tüm senaryolar güç ve savaş üzerine. Dünya barışı, uyum, anlaşma, dünya çocuklarının mutluluğu gibi konular gündemde ne yazık ki yine yok!

Yardım edilen yoksulluklar değil, yoksullukların olmadığı bir yaşam olsun yeryüzünde.

Bu çocuklar bizim çocuklarımız. Her biri bu dünyada yaşayan insanların bebekleri, masum çocuklar. Peki tüm dünya ne yapıyor? Hala aynı liderleri seçmeye, aynı güçlü liderlere oy vermeye devam ediyor. Yaşanan dramlara ‘ah vah’ edip bilinçsiz uyuyan, güdülen toplumlar olarak dünya insanları daha ne kadar yaşamaya devam edecek? Çekilen acılar yetmedi mi? Yine savaş senaryoları, yine güç oyunları. Peki ya masumlar, çocuklar?


Orada yaşanan dram bizim dramımız! Bir tek insan bir stadyum dolusu insana, bir stadyum dolusu insan dünyaya etki edebilir. O bir kişi olmaya ne dersiniz? Harekete geçmek için ne bekliyorsunuz? Ya savaşlarda üzerlerine bombalar atılan, yanan çocuklar sizin çocuklarınız olsaydı? Ya fotoğraftaki akbaba ile başbaşa olan çocuk sizin çocuğunuz olsaydı?..


Hale Karaarslan
İndigo Dergisi’nde Yazı İşleri Müdürü ve Yayıncı olarak görev yapıyor. İndigo Dergisi’ni kendisi ve yazarlar için bir okul olarak görüyor. Yaşama ve insana dair pek çok şey öğrenerek, yürekleri sonsuz güzellikle çarpan bir sevgi ailesinin içinde her gün biraz daha maskelerinden arınarak, özünü, kendi olanı buluyor. İki harika çocuğunun öğretmenliğinde ve eşinin her konuda kendisini destekleyen sevgisi eşliğinde öğrenmeye devam ediyor. İstanbul ve Marmaris'te yaşıyor.