İletişim çatışmaları bazen iletişimi tamamen engeller, şaşar kalırız. “Ben onun ciğerini bilirim.” Şimdi bu şu demek: Eğer karşınızdaki kişinin ciğerini biliyorsanız, artık zahmet edip onu bir kere daha dinlemeniz gerekmez. Tabi önyargınızı değiştirmeniz de gerekmez.
Sevgili okuyucular, bir önceki yazıda iletişim meselesini temelden ele almaya çalıştık. İletişimin önemine vurgu yapmıştık. Günümüzde iletişim dilinin biraz da “ihtiyaçlar dili” üzerinde şekillendiği ve söz üretimin keyfinden uzakta olduğunu konuşmuştuk. Bu ihtiyaçlar dilini kullanırken birisi bize “Siz iletişim kuruyor musunuz?” diye sorarsa, esasında “derdimi anlatacak kadar” dememiz gerekir. Nedir ki bu bizi söz üretiminin keyfinden uzaklaştıran etkenlerin esas oğlanı. Yine geçtiğimiz yazıda, iletişimi temelden alarak, kendimiz ile iletişim kurma yöntemlerini konuşmuştuk. Bu yazımda ise iletişim çatışmalarını -sınıflandırarak- sizlerle paylaşmak istiyorum.
İletişim çatışmaları, hepimizin hayatında olan ve farkında olarak ya da olmayarak kişiler arası ilişkilerimizi ve her iletişimimizi etkilemekte. Ön kabuller, tecrübeler, yaşanmışlıklar, beklentiler gibi etkenlerin tetiklediği bu çatışmalar, zaman zaman iletişim kanallarını tıkamakta ve her zaman iletişimimizi sekteye uğratmakta…
Bilincimizden farklı, herhangi nesneye temas etmek ve bunun nabzını tutmak çok hoş bir şey olmasına rağmen, bu bizim bebekliğimizde kaldı. Bebekleri hatırlayın bir kediye, bir oyuncağa, ona bakıp hareketler yapan birine nasıl da güler, keyiflenir; çünkü iletişim keyiflidir. Ancak ihtiyaçlar dili ve iletişim çatışmaları bizi bebekler gibi gülümsemekten alıkoyuyor. Şimdi hepimize tanıdık gelecek bu çatışmaları daha yakından inceleyelim mi?
1. Kötü Adam Ne Söylese Kötüdür (Aktif Çatışma)
Karşı karşıya gelen kişilerin, birbirlerinden hoşlanmamaları, birbirlerine kızmaları durumunda aktif çatışma ortaya çıkar. Aktif çatışma içinde olduğumuzda karşımızdakinin ne söylediğine aldırmadan eleştiriler yöneltir, kavga ederiz. Aktif çatışmaların belirgin ya da örtük sebepleri olabilir. Örnekse, daha önce bizi üzen birine bugün ilgisiz bir olayı bahane ederek intikam almaya çalışırız. Diyelim ki o kişi basit bir pot kırdığında “Sen zaten hep…” sözünü kullanırız. Bu tarz genellemeler suçlayıcı ve kötüdür. Bunun yerine “Şu davranışın beni üzmüştü” diyebilir ve o kişiye yönelik öfkenizin, ilgisiz bir olayla patlak vermesini engellemiş olabiliriz. Bazen bu sebepler görünür olmayabilir.
Karşımızdaki kişi için “Yıldızımız barışmadı” ifadesini kullanırız. Bu durumu onlarla aynı ortamda bulunmayarak ve bulunduğumuzda fazla iletişime geçmeyerek ya da sözsüz iletişimle (kötü kötü bakarak mesela) hissettiririz. Böyle durumlarda karşı tarafta gördüğümüz bazı özelliklere öfkelenmekten çok, kendimize de öfkeleniyor olabiliriz. Çünkü bir başkasına öfkelenmek, kendimize öfkelenmekten daha ekonomiktir ve daha az acı verir.
2. Küsler Diyaloğu (Pasif Çatışma)
İnsanların birbirleriyle küs oldukları ya da çekindikleri için iletişim kuramamaları da bir iletişim çatışmasıdır. Diyelim ki iki kişi var. Bunlardan 1. kişi, 2. kişi tarafından çağrılmayı bekliyor. İkinci kişi de birinci kişiyi davet etmek istiyor fakat “ya kabul etmezse” diye düşünerek sessiz kalıyor. Birinci kişi ise “beni davet et” derse ayıp olacağını düşünerek sessiz kalıyor. İletişimsizlik böylece sürer ve davet gerçekleşmez. Tabi bu sessizlik hali kendi içimizde bir iç çatışmaya yol açabilir. “Konuşsam mı? Sussam mı? Gitsem mi? Almasam mı?” gibi düşünceler beynimizi yer durur.
3. Varoluş Çatışması (Ben sandım ki…)
Bir insan karşısındakinin sözlerini yanlış anlar ya da onun sözleriyle ilgisiz bir mesaj verirse, bu duruma varoluş çatışması denir. Bu çatışma türünde kişinin dikkati karşısındakine değil, kendisine yönelmiştir.
Örneğin:
Nilsu: Çok mutluyum; sonunda o konsere bilet buldum.
Ataberk: Kitabımı gördün mü? Yarın sınavım var.
Nilsu: Hem de en önde.
Ataberk: Kaybettim galiba, şimdi ben ne yapacağım?
Bu örnekte iki kişi sadece kendisi ile ilgilendi. Bu tarz ego-santrik yaklaşımlarda olduğu gibi aynı zamanda imalı iletişimler de varoluş çatışmasına örnektir. Bazen mesaj sahibi tarafından esas hedeflenen kişi, üzerine alınmayabilir. Aynı zamanda bazı kişiler başkalarına verilen mesajı kendi üzerine alınıp bir varoluş çatışması doğurabilir.
4. Ön yargılı Çatışma (Ben Kararımı Çoktan Verdim)
Bir konuda tartışmaya başlamadan peşin hükme sahipseniz, bu çatışma türünü sık sık yaşıyorsunuz demektir. Tartışmalarda, kararlarda çatışmanın sürmesinin temel nedeni; ön yargılı kişinin ön yargısını test etmek niyetinde olmamasıdır. Ön yargı test edilmeyince bu yargıyı değiştirecek yeni bilgilere kulak kapanır ve çatışma devam eder. Bu durum, zaman zaman o kadar ileri götürülür ki şöyle deriz, “Ben onun ciğerini bilirim.” Şimdi bu şu demek: Eğer karşınızdaki kişinin ciğerini biliyorsanız, artık zahmet edip onu bir kere daha dinlemeniz gerekmez. Tabi ön yargınızı değiştirmeniz de gerekmez.
5. Yoğunluk Çatışması (Haklısın Ama…)
Karşımızdaki kişinin görüşleri ile kısmen uyuşmamız durumunda yaşadığımız çatışma türüdür. Örnekse bir kişinin çok güzel bulduğu bir film için diğeri “güzeldi ama o kadar da değil” derse, bu bir yoğunluk çatışmasıdır. Farkında olmadan ayrıştığımız kişiler için sonradan, “zaten o benim yaptığımı beğenmez, her şeye ekleyecek bir sözü var” gibi düşüncelere girebiliriz.
6. Kısmi Algılama Çatışması (Bunu da mı Demiştin)
Karşımızdaki kişi söylediklerimizin bir bölümünü algılar, kalan bölümünü algılamazsa buna kısmi algılama deriz. Örneğin, arkadaşınıza telefonda “yoruldun bugün, çok geç kalırsan hiç gelme” dediğinizde karşı tarafın bunu “hiç gelme” demişsiniz gibi algılarsa bu iletişim çatışması türü ortaya çıkmış demektir. (Blair, M.C. & Fretz, B.R., 1980)
7. Tümden Reddetme (Hiç..)
Ben bu çatışma türü için “En Büyükçülük” demeyi severim. “En büyük bizim takım”, ” Tek çözüm X partide” gibi diğer seçenekleri tümden reddetme durumudur. Bir sanatçıya eseriyle ilgili bazı olumlu ve olumsuz eleştiriler geldiğinde, olumsuz eleştirilere odaklanarak “Eserimde hiç bir kusur yok” diye savunması, tümden reddetmeye iyi bir örnektir.
8. Alıkoyma Çatışması (Anlatamadım Galiba)
Bize bir kaynaktan gelen bilgiyi aktarırken kendi anladığımızın daha azını aktardığımız durumlar olabilir. Örneğin, okuduğu bir kitabı doğru olarak anlayan bir öğretmen, edindiği bu bilgiyi öğrencilere aktarmakta güçlük çekiyorsa, alıkoyma çatışması sergiliyor sayılır. Benzer şekilde, öğretmenin anlattıklarını doğru anlayan bir öğrenci, bu bilgileri sınav kağıdına doğru geçiremezse alıkoyma çatışması ortaya çıkmış olur. Alıkoyma çatışmasını yaşayan kişi, bunun farkında ise iletişim kolaylaşacaktır. Diğer durumda alıkoyma çatışması yaşayan bir kişi bunun farkında değilse, buna bir varoluş çatışması eklenebilir. Öğretmen, öğrenciye “şunu eksik yazmışsın” dediğinde öğrenci ben-merkezci davranarak “Fakat ben sizin bunu bildiğinizi düşünerek yazmadım” dediğinde bu söz ile bir varoluş çatışması ortaya çıkar. (Dökmen, 1994)
Hepimize tanıdık geldiğini düşündüğüm, en bilindik iletişim çatışmalarını sizler ile paylaştım. Takip eden yazılarda görüşmek üzere…
[divider]
Kaynak:
• Blair, M.C. & Fretz, B.R. Interpersonal skills training for premedical students. Journal of Counseling Psyhology, 1980
• Dökmen, Üstün, İletişim Çatışmaları ve Empati, 1994
[divider]
İlgili yazı:
İletişim Meselesi – Mayıs 2015