İletişim Meselesi (3)

İletişimimizi sekteye uğratan önemli konulardan biri de kişilerin sahip oldukları ve/veya üstlendikleri  rollerdir. Üstlendiğimiz rollerin bize uyumu ya da uyumsuzluğu çoğu ilişkimizi etkiler. Toplum, rollerin gereğini bizden bekledikçe bizler de toplumun kafasında ilgili rolün gereğine göre kalıplara girmek zorunda kalırız.

iletişim rol roller

Eğer  kanaatkar bir kişiliğimiz yoksa ve bu rolü kendi kumaşımıza göre dokumak istersek bu takdirde de iletişim çatışmaları doğabilir. Örneğin, çocuğunu kendi değerlerine göre yetiştirmeye çalışan birine, “Sen ne biçim annesin?” denilir ya da beklenen fedakarlığı göstermeyen bir kardeşe “sen ne biçim ablasın!” diye çıkışılabilir.

Özel hayatın pek çok yerinde toplum beklentileri bizi rollerimiz çerçevesinde gerer. Aynı zamanda bu rolleri yine de sürdürmek ve beklenene göre davranmak istediğimizde de rollerin hamallığını yapmaya başlarız. Bu rollerin bazıları sırtımıza bir yük gibi biner. Hatta tam olarak sahip olmadığımız rolleri, toplum bizim üzerimize diktiyse, bu sefer de ‘rol maskelerini’ takar ve bu maskelerin hamallığını yapmaya  başlayabiliriz. Karakterimizle, düşüncelerimizle  hayatımızı “Ben” diyebilerek yaşamak çok önemli ve özel bir durum. Eğer bunu diyebiliyorsanız, şanslı azınlıktasınız demektir.


Rol Meselesi

Rol konusunu iletişim literatüründe bulunduğu haliyle biraz irdeleyelim. Üzerinde en çok uzlaşılan rol tanımı; grup içinde bir pozisyonda bulunan kişiden beklenen işe -yani davranışlara- rol adı verilir (Shaw ve diğerleri, 1970). Rolleri, mesleki ve sosyal olarak iki grupta toplayabiliriz. Komşuluk sosyal bir rol, öğretmenlik ise mesleki bir roldür. Bir insan büyük bir ihtimalle hem mesleki hemde sosyal rolleri aynı anda üstlenir. Söz gelişi, Nilsu Hanım, gün boyu grafiker rolünü üstlendikten sonra akşam markete uğradığında müşteri rolüne girer; evine geldiğinde kardeş rolündedir. Eğer gece evine misafir gelirse Nilsu Hanım, o andaki rollerine ilaveten bir de ev sahibi rolünü üstlenir.

Rol sınıflaması

Yukarıda mesleki ve sosyal olarak rolleri ayırırken, esasında yapılacak işin niteliğini ölçüt almış olduk. Burada ise kişilerin rollerini sergileme becerilerini temel alan bir sınıflama yapmak istiyorum.

1-) Rol uyumu:  Yukarıdaki Nilsu Hanım örneğinde de görüldüğü gibi, her insan birden fazla role sahiptir. Eğer bir kişi,  sahip olduğu rolleri yerinde ve zamanında sergileyebilirse, o kişinin “rol uyumu” içinde bulunduğunu söyleyebiliriz.

2-) Rol uyumsuzluğu: Bir kişinin, üstlendiği rollerini yerine ve zamanına göre kullanamadığı durumlara “rol uyumsuzluğu” denir. Bunu iki şekilde görebiliriz.


Rol bulaşması

Sahip olduğumuz rollerden en az ikisini, bu rollerin kalitesini düşürecek şekilde birlikte kullandığımız durumlarda bu rollerin, birbirine bulaştığını söyleyebiliriz (Dökmen, 1994). Böyle durumlarda rollerin hakkını vermekte zorlanırız ve bir takım iletişim çatışmaları ortaya çıkabilir. Örnekse; bir öğretmenin kafasındaki “öğretmen” ve “anne” rolleri arasındaki sınır belirgin değil ve birbirine karışıyor olsun. Bu durumda okulda, okulda “akılcı davranan bir öğretmen” olmak yerine “yumuşak kalpli bir anne” olup, öğrenciler sıkılmasınlar diye az şeyi öğretir, üzülmesinler diye herkesi geçirir. Yani rol buluşması yaşayan biri, okulda “anne gibi öğretmen”, evinde ise öğretmen gibi anne” olur. Çok sık görülen bu duruma bir örnek daha verelim; bazen mağazadaki tezgahtarın, bir malın fiyatını söylerken “sizin için…lira” dediğine tanık olursunuz. Tezgahtar  bu tavrıyla “sen öteki müşterilerden farklısın, bizim dostumuzsun” mesajı vermektedir. Tezgahtar bu davranışıyla, alıcı-satıcı ilişkisi ile dostluk ilişkisini birbirine bulaştırmaya çalışmaktadır. Böyle bir bulaşma, ilk bakışta gönül alıcı gözükse bile sonuçta müşterinin aleyhine olacaktır. Dilimizdeki, “dostluk başka, arkadaşlık başka” deyişi,  sanırım farklı rollerin birbirine karıştırma tehlikesine dikkat çekmektedir.

Rol katılığı

Eğer bir kişi, belli bir rolünü kendisine ait pek çok role bulaştırıyorsa, yani fazlaca benimsediği bir rolü, hemen her ortamda sergiliyorsa, bu durumu rol katılığı olarak adlandırabiliriz. Yani bir öğretmenin, okulda da öğretmen, sokakta yol soran birine de öğretmen,  pazarcıya nasıl konuşmasını gerektiğini anlatarak yine öğretmen, misafirlere politika hakkında konuşurken ve hatta ev düzeninde yine öğretmen gibi davranması durumunu örnek verebiliriz. Tabi giriş bölümündeki toplumun takındırdığı rol ve maskeler de zaman zaman kişiyi bir role özellikle yoğurabilir. Örneğin, “sen albaysın, sana da bu yakışır”, “hemşehrine bir kıyak yaparsın” artık, şeklinde bizi beğendikleri bir rolün tesirinde tutmaya çalışan toplum, bir maskede daha ısrarcı olmamız yönünde bizi güdülüyor olabilir.

Rol uyumsuzluklarından farklı olarak, iletişim sıkıntıları, aynı zamanda rollerin niteliğinden de kaynaklanıyor olabilir (Sabrin & Allen, 1968). Bu tip çatışmalardan en belirginleri “kişinin rolle çatışması” ve “kişilerin rollerden ötürü, birbiriyle çatışmaları” şeklinde adlandırılır.

Kişi – rol çatışmasında; kişilerde, yetenekler, hayaller, duygular, beklentiler ile üstlendikleri rollerin uyuşup uyuşmaması durumu söz konusudur. Canlı ve hareketli bir kişinin, muhasebeci olması durumunda gireceği iletişim çatışmalarında kuşkusuz ki benlik- rol çatışmasının tesiri olacaktır. Keza askeri bir doktorun zaman zaman önce asker mi yoksa önce doktor mu olduğu konusunda bazı iç çatışmalar yaşayabilir. Nedir ki, mesleki uyumsuzluklar  sık olarak iletişim çatışmalarının kaynağını teşkil eder. Rollerden kaynaklı kişiler arası çatışmalarda ise;  toplumun taktığı maskelerin kişi ile uyumsuzluğu bir sebep olabilir. Yani ya kişinin takmasını istediği maskenin kişi ile uyumsuzluğu rolün hakkını verememesine sebep olmuştur ya da rolü üstlenen kişinin kendi iç çatışmaları rolün hakkının verilememesine sebebiyet vermektedir. Yeri gelmişken, kendini tanıma meselesinin ne kadar önemli olduğu da vesile ile vurgulamak istediğim başka bir nokta. Söz gelişi  bir resmi dairede, elindeki evrakla iki masa arasında gidip gelen bir vatandaş, muhtemelen memurlar arasındaki rol çatışmasının bir kurbanıdır.

[divider]


Kaynak:
.  Dökmen, Üstün, İletişim Çatışmaları ve Empati, 1994
. SARBİN, TR. and ALLEN, V.L. Role theory, The handbook of social psychology, 1968
. SHAW, M.E. and COSTANZO, P.R. Theories of social psychology, 1970


 

Umur Çalıkoğlu
İşletme bilim dalında lisans, Eğitim Bilimleri ana bilim dalında yüksek lisans eğitimi aldı. Romanya'da sinerji iletişimi ve takım çalışması, Almanya'da ve İrlanda'da kariyer ve yetenek yönetimi konularında araştırmalar yaptı. İki adet AB projesinde kolaylaştırıcı olarak görev aldı. Türkiye Etik Değerler Merkezi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi. Bu kapsamda çeşitli üniversitelerde etik üzerine konferanslar verdi. Firmalarda ve iş profesyonellerinde etik bilincinin arttırılmasına yönelik uygulama ve seminerler geliştirdi. Çeşitli eğitim ve danışmanlık firmalarında proje müdürü olarak, İstanbul'da iki farklı vakıf üniversitesinde Kariyer Uzmanı ve Kariyer Ofisi Sorumlusu olarak görev aldı. Görev yaptığı üniversitelerde kalite komisyonu ve topluma katkı komisyonlarında yer aldı. İstanbul İşletme Enstitüsünde Liderlik ve Eğiticinin Eğitimi eğitimleri veriyor. Çeşitli kurumlarda da motivasyon, markalama, kurumsal iletişim, etik, kurumsal dizayn, satışta bütünlük sistemleri gibi eğitimler veriyor. Ayrıca, yazar olarak yönetim meselesi adlı köşesiyle İndigo Dergisi künyesinde yer almaktadır. Kısaca, etkili yönetim alanına gönül veren bir konuşmacı, kariyer ve eğitim uzmanı .