Atatürk Diktatör Müydü?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyeti ilan eden Mustafa Kemal Atatürk diktatör müydü?

atatürk diktatör müydü

Atatürk Diktatör Müydü?

Gazi Mustafa Kemal…

Diğer bir deyişle Atatürk…


Yıllardır, özellikle 2000’li yıllardan sonra daha fazla tartışılan bir konudur “Gazi”nin ülkesine diktatörlük yapıp yapmadığı konusu…

Gelin isterseniz Mustafa Kemal Atatürk’e birlikte bakalım; diktatör müydü, değil miydi birlikte analiz edelim…

Yıl: 1 Kasım 1922

Mustafa Kemal bu tarihte Saltanatı kaldırıyor. Bu tarihten, yani saltanatın kaldırılmasından 1 yıl 3 ay önce Meclis, 5 Ağustos 1921 yılında Başkomutanlık yasasını çıkarıyor… Yasama, yürütme, yargı, erkleri de birleştirilerek Mustafa Kemal “tam yetki” ile donatılıyor.

Bu yetkiyi daha sonra Meclis, 30 Ekim 1921, 4 Şubat 1922, 6 Mayıs 1922’de olmak üzere üç kez uzatıyor. En sonunda da 20 Temmuz 1922’de süresiz uzatıyor…

Ülkede diktatörlük yapmış olsa; Meclis, bu yetkileri vermezdi herhalde?

Şimdi burada akla gelen soru şu: Mustafa Kemal “tek adam” olmak gibi bir düşüncesi olsa 1921’de aldığı olağanüstü bir yetki olan Başkomutanlık yetkisini sürdüremez miydi? Sürdürebilirdi ve 1 Kasım’da da saltanatı kaldırmazdı! Bırakın saltanatı kaldırılmayı; daha da güçlendirip diktatörlüğünü ilan edebilirdi ve böyle bir şey isteseydi, kimse de önüne geçemezdi…

Gazi, bu radikal değişiklikle de yetinmedi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temeli Cumhuriyet’i 29 Ekim 1923’te ilan etti.

Peki Cumhuriyet nedir?

“Cumhur”un yani halkın, egemen olduğu; özgür, eşit olduğu; ülkede; demokrasinin, laikliğin kabul edildiği sistemdir. Mustafa Kemal bu kadar güçlüyken neden demokrasiyi seçsin, Cumhuriyet’i ilan etsin?

Büyük Önder, Cumhuriyet’i ilan ettikten sonra önemli bir karara daha imza attı. O da 1924 yılında Halifelik makamının kaldırılmasıydı. Diktatörlük düşüncesi olan biri, bırakın sadece kendi ülkesinde lider olmayı, İslam alemine önder olabileceği makamı elinin tersiyle itmiş, bu makamı kaldırmıştı.

cumhurbaşkanı atatürk meclis cumhuriyet diktatör değildi

Bir düşünün o yıllarda Mustafa Kemal’in ülkenin her yerindeki üstün başarısını, koca devletleri tek tek dize getirmesini… O halifelik makamını alıp, devam ettiğinde bırakın ülkede, Ortadoğu’da ilan ederdi diktatörlüğünü…


Burada bazılarının aklına şu soru gelebilir: “Madem halifeliği kaldıracaktı; neden Cumhuriyet’ten önce kaldırmadı?”

Bunun tek sebebi mecliste hala halifelik makamının varlığının devamlılığını savunan kişilerin olması ve ülkeyi “din” baskısından kurtarmış siyasal bir sürece hazırlamaktı…

Mustafa Kemal’in diktatörlük kavramını hak etmediği diğer bir unsur da kendi isteği ile kurdurduğu partilerdi…

Gazi, önce Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı (17 Kasım 1924); ardından da Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı (12 Ağustos 1930) kurduruyor. Daha sonra da bu partiler kapatılıyor…

Burada da akla şöyle bir soru gelebilir: “Madem partileri açtırdı; sonra neden kapatıldı?

Çünkü Kazım Karabekir’in kurduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kendi içerinde Hilafet ve Saltanat yanlılarını toplaması; partinin tüzüğünde “Parti, dini düşünce ve inançlara saygılıdır” ifadesi Atatürk tarafından “iyi niyetli olmayan bir açıklama” olarak tanımlanmıştır. Bunlarla birlikte Şeyh Sait isyanı bu partinin sonunu hazırlamıştır…

Serbest Cumhuriyet Fırkası ise Menemen Olayı’ndan bir süre önce parti lideri Ali Fethi Bey, partinin saltanat yanlıları ile dolmasından dolayı Fethi Bey’in kendisi tarafından kapatılmıştır…

Bu ülkeyi kuran kişinin ilke ve inkılaplarından, kadınlara seçme ve seçilme hakkına kadar birçok yeniliğini daha da yazmadım… Bunları yazmaya kalkarsak ne zaman yeter, ne de kelimeler…

İşte Mustafa Kemal, diktatör olmayacak, olamayacak kadar büyük bir lider!.. Kimisinin sevgisi bir “reklam arası” kadar olacakken; kiminin sevgisi, dünyada kalacak son Türk’ün son nefesi kadardır!..

Bugün ismini telaffuz edemeyenlere, etmek istemeyenlere inat ben; Büyük Önder ATATÜRK diyorum…

Bu ülke tarihini Yılmaz Özdil’in de dediği gibi “Maraş dondurmacısı gibi kafasında fesle dolaşan tarihçi”lerden değil; Atatürk’ün ne yaptığını bilen ve gerçekleri anlatan Halil İnalcık, İlber Ortaylı gibi tarihçilerden öğrenmelidir, dinlemelidir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yaşadığı sürece “sen” de olacaksın… O yüzden bu ülkenin kurucusu “Büyük Önder”, sen; hep var olacaksın!..

***


Bu yazıya bilgisi, düşüncesi ve yorumları ile destek olan tarihçi arkadaşım Sn. Caner BATI‘ya teşekkür ederim…


 

Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…