Kişisel bütünlük yelpazesi

Bütünlük kavramını kabul etmek gerçekten güç iş… Ele geçirmek ise kabul etmekten hayli ağır bir yük. Ben kendi adıma bunu başardığıma inanıyorum ve önce evreni bir bütün olarak, daha sonra da kendimi bu bütünün bir parçası olarak kabul ediyorum.

bütünlük kişisel ihmal isyan yelpaze evham paranoya evren beden doğa

Diğer bedenlerin çoğunda hatta doğada bile bana ait bir takım parçaların olduğuna inanıyor, bunları keşfetmek için çabalıyorum. Eksik bir yanım olduğu için değil, daha iyiyi sağlayabilmek, standartlarımı yükseltebilmek için bunu yapıyorum. Bir başka bedende kendime ait bir şeyler bulduğum zaman heyecanlanıyorum. Usul usul önce neler olduğunu idrak ediyorum, daha sonra ondan, bunları nasıl alabileceğimi düşünüyor, karşılığında ise onu mutsuzluğa salıvermeden, aldığım enerjilerin yerine ona ne verebileceğimi tasarlıyorum. Böylece çok güzel soyut bir alışveriş yapıyoruz. Hem de zihinlerimizi arkadaş kılıyoruz.

Bahsettiğim şey aslında bir bakıma; sorumluluk denen şey. Yani karşımızdaki soyut somut her şeye karşı bir yükümlülük hissetmek. Angarya bir durum olduğuna inanmıyorum. Simsiyah kalemin, zıt renkteki kâğıdı karalaması gibi, her şey aslında uyumlu. Bütünlük böyle bir kavram işte; çift yönlü düşünebilmemizi hayata geçiriyor. Zıt yönleri, aksi durumları da düşünmemizi sağlıyor. Düşünürken, ihmal kurbanı olmamızı engelliyor.


Bu durumu evham yapmadan, paranoyaya ulaştırmadan başarabiliyorsak çok ta yararlı oluyor bence. Bir olayın aksi sonlanmasını da, en az mutlu sonlanması kadar olağan karşılamalı ve buna hazırlıklı olmalıyız. Peki, bu hazırlık nasıl yapılacak? Güzel ve özel beyinlerimiz, bize eğer istersek bu konuda yeteri kadar yardımcı oluyor. Hedeflerimizi oluştururken çift yönlü düşünme olayını harekete geçirmeliyiz.

Bu bizi, ikinci hatta üçüncü bir planı tasarlamaya itiyor. Adım adım hedefe yürürken, doğru yolda olup olmadığımızı görebiliriz. Buna göre yanlış yoldaysak, diğer planlara kayabilir, şayet doğru yoldaysak da; diğer planlara ayırdığımız kuvveti, doğru yolda giden planımıza dayatabiliriz.

Peki, bütünlük kavramı sadece düşüncelerimizde mi olmalı?

Bununla mı sınırlı kalmalı? Tabi ki hayır! Hayatımızın her aşamasına bunu sığdırmalı, değerli kılmalıyız. Mesela; karşımızdaki bireyi, kendimizle eş değer görmeliyiz. Bunun bilinci ile davranmalıyız. Aksiliklerinde, en az güzellikler kadar bizim sorumluluğumuz altında olduğunu bilmeliyiz.

Güneşli bir havanın bizi karşılayacağını düşünerek kurduğumuz bir planın ardından, bizi yağmurlu bir gün karşılar ise; hemen ona göre farklı bir aktivite icat edebilir, bu olayı doğanın bize sunumu olarak değerlendirebiliriz. Ne de olsa güneşin bizi aydınlatması kadar, yağmurunda bizi ıslatması, doğanın hakkı. İkisinin de bizim için var olduğunu kavramalıyız bu noktada.


Bütünlük: İsyanı ıslah etmek

Olan bitene iki yönden bakabilme yeteneğimizi kullanabilirsek, yavaş yavaş göreceksiniz ki, sinirlerimiz yumuşamaya başlayacak. İsyankâr tavrımız bastırılacak. Zaten ben bütünlük kavramını elde etmeyi; “isyanı ıslah etmek” olarak görüyorum. Her şeye hazırlıklı olmak, bizi hayatın içerisinde sürekli dinamik tutuyor. Dinamik olmak ta; tersliklere göğüs germemize ve düzlüklerde hızlanmamıza yarıyor.

Art niyetlerimiz, iyi niyetlerimiz, düşlerimiz, düşleyemediklerimiz, hislerimiz ve hissedemediklerimiz, hepsi bizim bütünümüzün birer parçası. Başkalarından, bu olguları harekete geçirmek için aldığımız enerjide bütünlüğün görevdeşliği (sinerjisi). İmkânlar tam anlamıyla bizim bütünü yaşamamıza yönelik. Fakat seçimi özgür ruhlarımız yapıyor.

Kimimiz bütünü yaşamaktansa, bireyseli kovalamaya devam ediyor. Hayatımızı ona göre yönlendiriyoruz. Kimimiz de bütünü yaşayıp, bir kez yerine üç kez sevinebiliyoruz. Bahsi geçen bütünlük, grup psikolojisi gibi değil. Daha farklı, daha yararlı bir sürümü. Arkaya sığınma içgüdüsü yok bunda. Tam aksine kendini öne atma var.

Fedakârlık gereksinimi var. İkisini de yaşamak bizim elimizde. Hatta bence en mantıklısı, aynı oranda ikisinden de yararlanmak. Hep bireysel yaşamak, dışlanmayı şart kılar. Sürekli bütünmüş gibi yaşamak ta, suiistimalleri aktif tutar. O yüzden ikisini de doğru yerlerde doğru zamanlarda kullanmalıyız.  Etrafımızdakilerin yaşadıklarına, çektiklerine duygudaşlık (empati) ile yaklaşmaktan başlayabilir, onlara yardım ederek devam edebilirsiniz.


Göreceksiniz ki bütünlük içimizdeki duyguları, mantığı, beyini bir arada tutmaya kadar uzanan büyük bir yelpaze. Bu koca yelpazenin ürettiği serinlik, siniri ıslah ediyor, bizi iyileştiriyor, evreni bütünleştiriyor! İşte bütünü nerede ve nasıl kullanmanıza yol gösterecek ufak ipuçlarınız. Sizi de aramızda görmek isteriz. Hepinize eş değer saygılar, bütün bütün sevgiler…

Ayrılıkta Olmayınız Birlikte Olunuz Kavuşunuz