Öfke, diğer bütün duygularımız gibi insani bir duygudur. Fakat tüm anne babalar çocuklarına öfkelendiklerinde kendilerini suçlu hissederler. Çocuklarına bu kadar öfkelenen tek anne babanın kendileri olduğunu düşünürler. Çocuklara karşı öfke kontrolünde neler yapılabilir?
İşte şimdi size rahatlamanız için bir şey söyleyeceğim. Aslında öfke, çocukların büyümesinde, en az popo silmek kadar normaldir. Hepimiz çocuklarımızın poposunu silmeyi beceririz. Çocuğumuzu giydirmeyi, banyo yaptırmayı, yemek yedirmeyi bile! Ama konu sinirlerimize hakim olmaya gelince, oturup nefes almayı değil, tek seçeneğimizin, çocuğumuzun ellerini, kollarını, ayaklarını bantlamak olduğunu düşünürüz.
Çocuklarımıza karşı öfke kontrolünde ilk adım onların “çocuk” olduğunu hatırlamaktır. Emin olun çocuklarınız sizi delirtip delirtemeyeceğini merak ettiği için o şekilde davranmıyor. Peki neden bazen sizin (zaten halihazırda patlamak için bekleyen!) sabır damarlarınıza basıyor?
Bunun birçok sebebi olabilir.
Dikkatinizi çekmek. İlgiye ihtiyaç duyan bir çocuk, size yaptığınız işi bıraktırabilecek şeyleri sırayla deneme sabrına sahiptir. Ama biz işimizi erteleyip 10 dakikamızı çocuğumuza ayıracak kadar sabırlı değiliz. Çünkü o iş hemen yapılmazsa dünyanın sonu gelebilir!
Çocuğunuz, onu anlamanızı istiyor olabilir. “Empati kurma” kuralını heryerde uygulamaya çalışırız. Partnerimizle ilişkilerimizde, iş ilişkilerimizde, arkadaşlık ilişkilerimizde… Çocuklarımızda da uygulamanın vakti geldi. Unutmayın. Onlar henüz anne baba olmadı. Ama siz çocuk oldunuz!
Bazen de hedefsizdir. Çünkü o bir çocuk. Bazen de sadece durun, nefes alın, sayın. Eminim ki bunu daha önce çok fazla duydunuz ya da okudunuz. Sebebi işe yarıyor olması.
Öğretmen olmaya karar verdiğimde kendimi bir masa ayağıyla hiç hayal etmemiştim.
Serbest oyun saatinde çocuklar ısrarla bahçeye çıkmak istiyordu çünkü tek başı ağrıyan bendim. Onlara çıkamayacağımızı söyledim ve onlar da “tamam” dediler.
Tabi ki öyle olmadı.
Çıkamayacağımızı söylediğim anda sorular yağmaya başladı. “Ama neden?” “Neden bahçeye çıkamıyoruz?” “Bu haksızlık!” “hiç istediklerimiz olmuyor!..”
Onlara sakince neden bahçeye çıkamayacağımızı tekrar anlattım.
Hayır, böyle olmadı.
“Yeter!” diye bağırarak masaya vurdum ve masanın ayağı kırıldı. Müdür içeri girdiğinde masanın ayağı elimde korkuyla bana bakan çocuklara bakıyordum.
Bazen sakince bir sorunu çözebileceğimizi bilmemize rağmen kendimizle ilgili bir durumdan dolayı (baş ağrım!) öfkelenmeyi tercih ediyoruz. Kendi kendimizi öfkelendiriyoruz.
Öfkenizle baş etmeyi öğrenmezseniz, ileride hayatınızın en büyük suçluluk duygusunu yaşayabilirsiniz. Elinizde bir masa ayağıyla!