Haydi şimdi dışarıya çıkın ve bahar mevsiminin yaşadığınız yerdeki tezahürünü seyredin. Onu taklit etmek sizi diri tutacak, enerjinizi kalbinize akıtan kanalı açacaktır.
Doğanın kendi döngüleri içindeki akışına kendimizi bırakmış olsaydık, hastanelere gerek olur muydu bilmem. O yüce aklı içinde her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesaplamış, bağlantılarını kurmuş ve bizim kullanımımıza teslim etmiş evreni. Gel gör ki hırslarına, arzularına yenik düşen insanoğlu bu akışın dışına çıkmış, kenarında kalmış, okside olmuş, pas tutmakta.
Kış günü akışa geçen hormonların domatese hiç mi hiç ihtiyacı yokken, biz cam seralarda hormonlarla, ilaçlarla beslediğimiz, sobalarla ısıttığımız domatesleri, petrol parası da ödeyerek uzak yollardan getirtip, ille de masamızda bulundurmakta ve hücrelerimize yüklemekte ısrarcı olup, doğaya egemen olmakla da gurur duymuşuz. Oysaki taze domates bedeni serinletir. Kış günü beden serinletmenin nesi gurur duyulacak bir iş acaba?
Sözü bahara getirelim en iyisi. 21 Mart gündönümü ile girdiğimiz yeniden doğuş mevsimi enerjisini 21 Haziran gün dönümüne kadar taşıyor. Daha zamanımız varken neler yapabiliriz bir bakalım.
Bahar mevsiminin elementi ağaç
Bir önceki mevsim olan kışın elementi ise su, kendinden sonraki mevsime hazırlık yapıyor; ağaçları besliyor, büyümelerine yardımcı oluyor. Ağaç elementinin bedenimizdeki organı ise karaciğer ve safrakesesidir. Tırnaklarımız, tendonlarımız, liflerimiz, hatta görüşümüz de bu elemente bağlı. Bahar ile ilişkimiz ise bu organlarımızın sağlığını belirliyor.
Bu mevsim etrafımızda gördüğümüz her şey dışarıya fırlama telaşı içinde. Ortaya çıkmak boy göstermek istiyorlar. Gövdelerden dallar; dallardan ise yapraklar, tomurcuklar fırlıyor. Tarlalar, yol kenarları nice körpe otla dolu.
İçimizde büyüyen ne varsa onlarda fırlamak istiyor ortalığa, öfke gibi, sevda gibi, dile dökülmemiş şiirler gibi… Sınırlarımızı aşma arzusu, yollara düşme arzusu… Sosyal statüler gereği ortalığa fırlayamayanlar ise bizi hasta ediyor. Depresyon, içe kapanma, bir konu üzerine odaklanamama hepsi bahara uyum göstermemekten kaynaklanıyor.
Bu nedenle karaciğerimizi ve safra kesemizi güçlendirmemiz lazım bahar mevsiminde. Kendimizde sıçrama gücü bulmak için. Öfkemizi bize zarar vermeyecek şekilde taşımak ve ifade etmek için. Sevdanızı dile getirme enerjisini yüreğinize akıtmak için.
Yeşil görmek beynimizi sakinleştirirken, yeşil koklamak, ağaç koklamak, burnumuz yoluyla beynimize, oradan kan dolaşımımıza, hormonlarımıza direk etki ederek bizi sıçratır merak etmeyin. Her yaşın kendi içinde sıçraması vardır hem de. Çocukken bedenimiz sıçrar, gençken düşüncelerimiz, ileri yaşlarda ise ruhumuz sıçrar ileri boyutlara. Böylece hep gelişerek yol alırız.
Yeşil koklamak yetmiyor tabi ki. Etrafımızı saran yeşil filizlere dikkatle bakın. Hindiba, kuzukulağı, su teresi, nane, kekik, labada, ebegümeci… Toplayamazsanız, köylüler yerel pazarlara nicesini getiriyor. Büyük kentlerde artık organik pazarlarımız da var, oralarda da nice körpe yeşillik bulabilirsiniz. Alırken sorun, böcek ilacı kullanmışlar mı? Bu ilaçlar böceklerin sinir sistemlerini ya da üreme sistemlerini harap etmek üzere hazırlanıyor. Zararlı ot diye niteledikleri, hindiba, kuzukulağı, papatya ve benzeri nicesini öldürmek amacıyla ilaç kullanmışlar mı? Bu otlar aslında toprağın derinlerindeki mineralleri üste çıkartarak ordaki diğer canlıların bu minerallerden faydalanmasını sağlar. Onları öldürerek toprağımızı fakirleştiririz sadece ve o topraktan elde etmek istediğimiz, örneğin domatesi de fakirleştirmiş oluruz. Bizim üstümüzde nasıl etki yapacağından emin olmadığımız hiçbir şeyi tüketmeyin. Seçim size ait. Beden de sizin!
Ekşi tada sahip bitkiler ağaç elementinin enerjisini damarlarınızda taşımaya yardımcı olur. Kuzu kulağı bu açıdan muhteşem bir kaynak. Bulabildiğiniz tüm yeşillikleri bir kaba doğradıktan sonra taze sıkılmış limon suyu ekleyerek, hem ekşi tadından hem muhteşem kokusundan yararlanabilirsiniz. Zeytinyağını unutmayın sakın.
Baharın sunduğu taze filizler
Karaciğer ve safra kesesinde ki tıkanma öfke, derin depresyon, sıkıntı yaratır. Bahar mevsiminin bize sunduğu taze filizler ise bu organları temizlerken içindeki öfkeyi de yıkar.
Bunları yaparken, bedeninizin bir bütün olduğunu diğer besinlere ve elementlere de ihtiyaç duyduğunu sakın unutmayın. Tatlı, acı, tuzlu tatları da sofranızdan eksik etmeyin.
Haydi şimdi dışarıya çıkın ve bahar mevsiminin yaşadığınız yerdeki tezahürünü seyredin. Onu taklit etmek sizi diri tutacak, enerjinizi kalbinize akıtan kanalı açacaktır.
Taze yeşilin tadı ve kokusu cümlemize şifa olsun!
İlgili yazılar
İklim Politikaları: 1 Ekolojik Denge
Bir Girişim Hikayesi: İpek Hanım Çiftliği
Küresel Isınma ve İklim Değişikliği Dünyayı Nasıl Etkileyecek?
