Rahibe Teresa Temiz Bir Su Damlası

Rahibe Teresa: Bakın, ben asla dünyayı değiştirebileceğimi düşünmedim! Tanrı’nın sevgisini yansıtabilecek temiz bir su damlası olmaya çalıştım sadece. Sizce bu az mı? Siz de temiz bir su damlası olmaya çalışın, böylelikle iki kişi oluruz. Eğer evliyseniz eşinize de söyleyin, böylece üç kişi oluruz. Çocuklarınız varsa, onlara da söyleyin böylelikle çoğalırız…

rahibe teresa mother teresa

Geçen gün Rahibe Teresa hakkında bir kitap okudum. Okuduklarımdan etkilendim ve bunun hakkında yazmaya karar verdim.

Rahibe Teresa, bugünkü Arnavut topraklarında doğdu. Ölümünden altı yıl sonra “Kutsal Kişi” olarak ilan edildi. Rahip arkadaşına yazdığı mektupların, ölümünden sonra ortaya çıkmasıyla Teresa’nın inancıyla ilgili birçok yorum yapıldı. “Teresa, yoksa Tanrı’ya inanmıyor muydu?” “Dini inancı aslında yok muydu?”


Onun hisleri ya da düşünceleri, bildiğimiz kalıplar dahilinde incelenecek olduğunda; belki öyleydi belki de değildi? Ancak, Teresa’nın sözlerine kulak verildiğinde ve onun tüm yaptıklarına bakıldığında şu çok iyi anlaşılır: Onun Tanrısı: Sevgi, inancı: Sevmek ve ibadeti: Sevgiyle yapılan her şeydi! Rahibe Teresa’yı, diğer rahibelerden ayıran en önemli özelliklerinden birisi şudur: Teresa, diğer birçok rahibe gibi manastıra kapanarak sadece dua edip, ibadet etmemiş; kendi deyimiyle İsa’nın çağrısını dinlemiştir. Bu çağrı neticesinde, neredeyse tüm dünyayı dolaşarak evsizlere, hastalara, fakirlere ve cüzamlılara yardım etmiştir.

Ben de, Teresa gibi insanlığa hizmetin önemine inananlardanım. Bu dünyaya sadece aşık olmak, yemek, içmek, mal-mülk sahibi olmak, eğlenmek, kendimiz için ve sadece kendi hayatımızı yaşamak için gelmiş olduğumuzu düşünmek; sınırlı bir bakış açısıyla yaşanan, sınırlı bir yaşam gibi geliyor bana… Elbette tüm bunları yapmanın, dünyasal güzellikleri yaşamanın hiçbir sakıncası yok. Ancak, hepimiz yapabildiğimiz oranda karanlık zamanlarında, birilerinin yaşamlarına fener tutabilmeliyiz. Hiçbir şey yapmak elimizden gelmiyorsa bile; en azından güzellikleri, güzel anları paylaşarak insanların yüreğine ve ruhuna dokunabilmeliyiz.

rahibe teresa mother teresaKarşılıksız sevgiyle; kimseyi ırkından, cinsiyetinden ya da inancından dolayı ayırmadan, Tanrı’nın tüm kullarına yardım elini uzatmak! Bundan daha büyük bir ibadet olabilir mi?

Hepimiz zaman zaman zorluklar yaşayabiliriz. Bazen her şey üst üste gelir. Birçok üzüntü ve keder bir araya geldiğinde ve bu durum uzun sürdüğünde -ister istemez- kendi kendimize sorarız “Acaba Tanrı beni görmüyor mu?” veya “Yoksa Tanrı beni unuttu mu?” diye. Rahibe Teresa insanın acısının, belki de yalnızlığının en son noktasında; ulaşabildiği kimsesizlere, düşkünlere el uzatmış birisidir. Onların, yalnız ve sevgisiz kalmış kalplerine tekrar sıcaklık vermiştir. Uzattığı yardım eliyle, bir anlamda onlara: “Üzülmeyin, Tanrı sizi unutmadı. Yalnız değilsiniz ve seviliyorsunuz. Benim elim aracılığıyla, Tanrı size elini uzatıyor” mesajını vermiştir.

rahibe teresa mother teresa

Şimdi biraz da Teresa’nın kendi sözlerine kulak verelim. İtalya’da gazetecilerden birinin: “Rahibe, siz yetmiş yaşındasınız! Öldüğünüz zaman dünya aynı kalacak. Bu kadar çabanız neyi değiştirdi ki? Dinlenin! Bu kadar yorulmaya değmiyor: Dünya değişmiyor!” söylemine karşılık Rahibe Teresa, yüzündeki gülümseyişiyle şöyle cevap veriyor: “Bakın, ben asla dünyayı değiştirebileceğimi düşünmedim! Tanrı’nın sevgisini yansıtabilecek temiz bir su damlası olmaya çalıştım sadece. Sizce bu az mı? Siz de temiz bir su damlası olmaya çalışın, böylelikle iki kişi oluruz. Eğer evliyseniz eşinize de söyleyin, böylece üç kişi oluruz. Çocuklarınız varsa, onlara da söyleyin böylelikle çoğalırız…”


1979 yılında Nobel Barış Ödülü’nü alan Rahibe Teresa, ödülü kendi namına kabul etmediğini bildirdi. Kendi şerefine düzenlenen şaşalı Nobel yemeğini geri çevirerek, yemek için harcanacak parayla birçok fakire Noel’de yardım yemeği düzenledi. Barış ödülüne ve Noel ruhuna ne uygun bir davranış!

rahibe teresa mother teresa

Rahibe Teresa’nın Sözleri

  • “Eğer insanları yargılarsan, onları sevecek vaktin kalmaz.”
  • Gözlerim mutlu çünkü ellerim birçok gözyaşını kuruluyor.”
  • “Beklentisiz sevmek gerek. Sevginin kendisi için bir şeyler yapmak gerek, karşılığında alabileceklerin için değil… Eğer herhangi bir karşılık bekleyecek olursan, bu sevgi değildir. Gerçek sevgi, kayıtsız şartsız ve beklentisizdir. Bedeli ne olursa olsun, vermelisin. Sevmek; kendini ölçüsüz, şartsız ve pişmanlık duymaksızın vermektir.”
  • “Her insan; Hindu, Musevi, Müslüman, Hıristiyan… Herkes sevmek ve sevilmek için yaratılmıştır. Hangi ırktan, ya da hangi dinden olduğu önemli değildir. Her adam, her kadın, her çocuk Tanrı evladıdır ve O’nun imgesinde, benzerliğinde yaratılmıştır. İnsan kardeşimizde gördüğümüz Tanrı’dır. Tanrı’nın sevgisi sonsuzdur, şefkat ve anlayış doludur. Tanrı, dünyayı sizin ve benim aracılığımla; insanlara dokunuş biçimimiz, başkalarına bir şeyleri sunuş şeklimiz, birbirimizi sevme biçimimizle seviyor. Sevgiyi bizim aracılığımızla hayata geçirmek, O’nun üslubudur. Sevgi eyleme geçmelidir.”
  • “Sınırsız sevgiyle yapılan küçük şeyler değerlidir. Ne yaptığımız değil, yaparken ne kadar sevgiyle yaptığımız önemlidir. Ne verdiğimiz değil, verirken ne kadar sevgiyle verdiğimiz önemlidir ve Tanrı için hiçbir şey küçük değildir…”
  • “Sana gelen hiç kimse; yanından, eskisinden daha kötü ve daha mutsuz ayrılmasın!”

Bir insana sevgiyle söylenmiş bir söz ya da küçük bir yardım, o insanın hayatında büyük ve güzel bir iz bırakabilir. Bunun güzel örneklerine hep birlikte bir göz atalım.

Melbourne’de rahibeler, zavallı bir alkol bağımlısını yoldan aldılar. Bu adam isimsiz, işsiz, yersiz yurtsuzdu ve tam anlamıyla toplum tarafından dışlanmıştı. Rahibeler adama günlerce baktı ve onunla ilgilendiler. Aradan günler geçip de, adam kendini toparladığında; rahibeye giderek: “Şimdi iyiyim ve artık eve döneceğim. Bir daha da asla içmeyeceğim. Tanrı’nın beni sevdiğini anladım.” dedi. Evine, eşine ve çocuklarına döndü; yeniden çalışmaya başladı. Bir ay sonra ilk maaşıyla geri geldi ve rahibelerden birine elindeki parayı uzatarak: “Bu parayla; bana yaptığınız gibi başkalarına da, Tanrı’nın sevgisini göstermek için faydalanın.” dedi.

Hepimizin sevilmeye, sevgiye ve yaşamın kendisine inanmaya ihtiyacı var. Bir küçücük sevgi adımıyla, daha büyük sevgiler yaratılabilir. Sevgi gülleri, kendi kalbimizden başka kalplere doğru halka halka açılabilir. Bir Çin Atasözü derki: “Size gül veren elde, her zaman biraz gül kokusu kalır.”

Tanrı’nın sevgisi hep üzerinizde ve içinizde olsun!


Hikayeler ve sözler, Angelo Comastri’nin: Rahibe Teresa- Temiz Bir Su Damlası kitabından alınmıştır.

Cemalnur Sargut ile Tasavvuf Üzerine


Figen Karaaslan
İstanbul’da doğdu ve İzmir’de büyüdü… Mersin Üniversitesi Seyahat İşletmeciliği, Yakındoğu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık mezunu. İletişim Fakültesi’ni bitirdikten sonra reklam ajanslarında, birçok büyük firma için reklam kampanyaları hazırladı, reklam ve metin yazarlığı yaptı. Bir bilişim firmasında Editörlük yapıyor. Seyahat etmeyi, insanı içsel yolculuklara taşıdığını düşündüğü için seviyor. Bu sebeple fırsat buldukça bir seyyah gibi yolculuk yaparak; gördüklerini ve yaşadıklarını kendi sitesi; Seyyahca'da (www.seyyahca.com) yazarak, insanlarla paylaşmaktan keyif alıyor. Modern dans ve Latin danslarının yanı sıra Psikoloji ve Yaşam Koçluğu eğitimlerine katıldı. Almış olduğu bilgileri, şimdi diğer insanlarla paylaşıyor ve Yaşam Koçluğu eğitimleri veriyor. Doğada olmayı, tarihi yerleri gezmeyi, yolculuk yapmayı, okumayı, öğrenmeyi, araştırmayı, denizi, dansı ve dil öğrenmeyi seviyor. Hayatın, paylaşarak güzelleşeceğini ve anlam kazanacağını düşünüyor.