Tecavüz bedenimize değil yaşam tarzımıza!

Kadıköy’de, 19 yaşındaki bir kadını bıçakla tehdit ederek tecavüz eden ve yakalandıktan sonra şeytana uyduğunu söyleyen zanlının, rutin bir çapkınlık macerası yaşamış gibi, evine dönüp hayatına devam etmesi, dehşetin sorgulanmasını değil, yeni bir kültür veya yeni bir inanç/ ideoloji yolunu bulmamızı gerektirmektedir. Gecenin herhangi bir saatinde tek başına sokakta olan bir kadını “Yollu” olarak gören zihniyetimizin fay hatları kırılmadan, tecavüzler, kadın cinayetleri, tacizler devam edecektir.

tecavüz şiddet ırza geçme bağdat caddesi

Tecavüzcü Güçsüzlüğünü Gizler

Tecavüzü kılık kıyafet, mini etek, dar pantolon, kırmızı palto tahrikliğine indirgemek, dehşeti olağanlaştırmaktan başka nedir ki? Siz hiç tecavüze uğradınız mı? Binlerce kadının, çocuğun, cinsel ihtiyaç için nesne haline getirilmesi ve ruhlarında açılan yaraların acısını bilebilir misiniz? Cinsel ihtiyaç değil bu! Güçlünün her daim kendini kanıtlama çabasıdır aslında.

Toplumun sanayileşme sürecine girmesi, insanlar arası yabancılaşmayı, empatiyi sonlandırdı. Kadınların, savunmasız çocukların, aile içi bireylerin üzerinde güç gösterisi, istismar bu yabancılaşmaların sonucunda zirve yaptı. Dost canlısı görünmelerinin yanı sıra sorunlar karşısında pasif kalan ve sorunları başkalarına yansıtan tecavüzcülerin bilinçaltında ise doyumsuzluk, güçsüzlük ve karşı taraftan öç alma isteği yatmaktadır; Utangaçlık ve aşırı nezaket ile bastırılmış bir saldırganlığa da sahip olan bu tür kimselerin sağlıklı insan ilişkilerinde uyumsuz, çekingen ve güvensiz oldukları da bir diğer özellikleridir. Uzmanlar, korku ve endişe içinde olan bu tür kimselerin korkularından kurtulması ile birlikte saldırganlığa ve şiddete yöneldiklerini, bu nedenle de tecavüzün dışında kurbanlarına karşı yöneldiklerini belirtmektedirler.


Uzmanlar tecavüzü üç kısma ayırıyor

1-Güç kanıtlamaya yönelik ırza geçmedir (tecavüz) ve en sık olarak görülenidir. Tüm olguların % 50’sinden biraz fazlasını oluşturur. Irza geçen saldırgan, genellikle gelişim bozukluğu gösterir ve çoğunlukla 18 yaşın altındadır. Saldırı önceden tasarlanır. Bu tür saldırganlar yetersizlik ve güçsüzlük hislerini düzeltmek amacıyla suçu çok kere tekrar işlerler.

2- Öfke ve intikam amacına dayalı ırza geçmedir (tecavüz) ve olayların % 40’ını oluşturur. Diğer gruba nazaran saldırganlar kurbanlarına daha ağır derecede bedensel kötü muamelede bulunurlar. Psikolojik olarak amaç, saldırıya uğrayan kimsenin yıkıma uğratılmasıdır. Önceden planlanmaz, haksızlığa uğradıkları şeklinde bir hisse kapıldıkları zaman harekete geçerler.

3- Sadistçe ırza geçme (tecavüz) başlığındadır ve tüm saldırıların % 5’ini oluşturur. Genellikle kurban ölür ve kayıtlara cinayet kurbanları olarak geçerler. Bu nedenle belki bu grup oranı çok daha fazladır.

Bereket Tanrısı Değil, Tanrıçası

Yunan mitolojisinde Bağlar Tanrısı olarak isimlendirilip, bereketi temsil eden Priapos, Lapseki kentinin koruyucusu ve hakimiydi. Devasa penisi ile gücün simgesiydi. Başlangıçta toprak bereketini simgeleyen tanrıya daha sonra sürüleri, balıkları, arıları koruduğuna inanılarak, kırların ve denizlerin de krallığı yakıştırıldı. Malikanelerin giriş yerlerine, kötülükleri uzaklaştırıp, huzuru sağlaması için onun bir ithyphallos resmi konurdu. Roma döneminde fiziki aşkı ve erkekliği simgelediğinden müstehcen şiirlerin de kaynağı gösterildi. Tıp literatüründe Bereket Tanrısı Priapos’tan esinlenerek adlandırılan, Priapizm hastalığı vardır. Penisin istemsiz olarak erekte olması ve sürekli o halde kalması, iktidar tutkusu dorukta olan biz erkeklerin en büyük ölümcül düşüdür. MS 1. yüzyılda Vezüv’ün patlamasından sonra ayakta kalan en ünlü yapılardan olan Vettii Evi’nin giriş salonunda bulunan duvar resmi, bereket tanrısı Priapus’u erekte ve şişkin bir penise sahip olarak betimliyor. Fakat Ürolojiye göre ise bu bereket ve erkek cinsel gücünün göstergesi olan fallus gösterişi betimi, aslında kısırlık ve cinsel hayatta zorluklara neden olabilecek bir hastalığın belirtilerini taşımaktadır.
tecavüz şiddet ırza geçme kadın bağdat caddesi
Penisi büyük Tanrının aksine, Tanrıça Kybele, doğayı, bereketi, toprağı, canlılığı ve verimliliği simgeler. Kendi kendine doğurur. Hem ana, hem bakiredir. Bu nedenle ayrımsız tüm Tanrıların anasıdır. On iki göğsünden besler doyumsuz doğayı. Yaşamın da yaşamı doğuran ölümün de kraliçesi olma kültü içinde, yayıldığı her yerde Kara Hanım denmiştir kendisine ve kara bir göktaşı onun değişmez simgesidir. Ana Tanrıça, Pessinus yakınlarında koyunlarını otlatan, Attis ( Ateş) adındaki bir delikanlıya aşık olur. Attis, Tanrıça uğruna, bir kaya üzerinde erkekliğini kurban eder ve bunun sonucunda ölür. Ancak ilkbaharda Kibele’nin gözyaşlarıyla tekrar dirilir. Bu yeniden dirilişi yaşatmak için, kendileri de hadım olan Pessinus Tapınağı rahipleri Galloslar büyük tören düzenlerler.

Atis’in, altında erkekliğini feda ettiği çam ağacından kesilmiş bir dalı, tapınağa getirirler. Bütün dindaşlar ve rahipler, matem içinde göğüslerini döverek, çam kozalakları ile bedenlerini kanatırlar. Aşka gelen erkek müritlerden bazıları taş bir bıçakla, mihrabın üstünde penislerini keser ve Gallos olup Ana Tanrıça ile birleşmiş olurlar. Attis tekrar dirilmiştir. Çocuklar ve genç kızlar beyaz elbiseler giyerler. Bu bayramdır. Attis’in penisini kesip, kurban etmesi ve kanını toprağa akıtması, kendini aşkı uğruna Kibele’ye adamayı simgeler. Bundan sora Kibele’ye aşık olan her erkek, penisini kesip çam ağacına asar ve bu şekilde kendini Kibele’ye adayıp onunla birlikte sonsuz aşka ulaşacağına inanır. Çam ağaçlarının her mevsim canlı kalmasının nedeni olarak bu törenler gösterilir.

tecavüz şiddet ırza geçme bağdat caddesi priapos hastalıklı penis

Sonuç

Priapos’un hastalıklı penisini bereket olarak görmekte ısrar eden bir erkek kültür sisteminde, Kybele’ye duyulan aşkın ne anlamı olabilir ki? Kadınların aşkı için metafor olarak bahsedilen penis kesme ritüelini bugün hangi güç sahibi erkek kabul edebilir?


Aşk, toplumsal cinsiyetsizliğin egemenliğini ilan etmesi ile ortaya çıkacaktır. Miteloji erkek zihniyeti tarafından işgale uğradığında gerçek bereket Tanrıçasını seks kölesi haline getiren kültürümüz, hastalıklı bir penise tapınmıştır. Bu kültür bugün kendini güç ile yenileme ihtiyacı duymakta, daha çok ve savunmasız kadınların istemleri dışında içine girilmeyi ritüel olarak kabul etmektedir. DNA’larımıza kodlanan yanlış bir kültürün etkilerinden kurtulmamız için yapılması gereken insancıl duygularımızın varlığını yeniden keşfetmektir.

Kadına ve cinselliğe bakış açısı bu suçlarda çok etkili. Cinsel suçlar, hakimiyetin ve kontrolün o kişi üzerinde kurulmasından ibaret. Cinsellik unsuru varmış gibi gözükür ama temelde bir şiddet unsurudur. Tecavüz cinsellik değil şiddet içerir. Cinsellik konusunda araştırılması, sorgulanması, yanıtlanması gereken bir çok soru var. En başta ahlak anlayışımızı sorgulamamız gerekmektedir. “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek; kadına şiddet abartılıyor; kız mıdır kadın mıdır bilemem; örtüsüz kadın ya satılıktır ya da kiralıktır; kadına şiddet azaldı fakat haberleri arttı; kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak; kadın ve erkeğin eşit olması fıtrata ters; kadının tek kariyeri annelik olmalı” tarzı söylemleri değiştiremediğimiz ve içselleştirdiğimiz sürece tecavüz her zaman kaçınılmaz son olarak kabusumuz olmaya devam edecektir.

İlgili yazılar

Bağdat Caddesi: Namuslu saatlerinizi ayarlamayı unutmayın!

Özgecan ve Ölü Çocuklar

Avrupa’da Özgecan Olmak

Özgecan’ımız Yandı, Suç Kimin?


Özgecan’ım Ben…