Başarıya giden yolda kendi iç tehditlerinizin yanı sıra dış çevrenin söz ve davranışları da olumlu ya da olumsuz roller üstlenir. Gerçek şu ki; bir şeyler için çabaladıkça saldırıya uğrayacağınız muhakkaktır. Aslında bu da doğru yolda olduğunuzun bir kanıtıdır. Başarının başlangıç noktası nedir? Neden başarılı olmak isteriz?
Başarı için amacın içeriğini iyi doldurmak gerekir. Ne için isteriz? Neye sahip olmak için? Hangi duyguyu tatmak için? Nelere basamak oluşturmak için isteriz? Başarının kurulacağı zeminin özünü inanç teşkil eder. Her noktası hesaplanmış bir hareket planıyla iskelet oluşturulur ve hayal gücüyle şekil verilir.
“İnanın başaracaksınız…”
“Başlamak bitirmenin yarısıdır…”
“Azmedin kazanacaksınız…”
Nasihat ambalajlarına sarılmış bu incileri, çevremizden hep duymuşuzdur. Kimileri gerçek bir samimiyetle dile getirilir, kimileri ise göstermelik teşvik çabalarının söylemleri olarak kalır.
Asıl olan özüdür cümlenin, süsüne bakılmaz. Fakat o öz de kuru kuru inandırıcı olmaz. O halde ne yapmalı? Artık sığ kalmış motivasyon sözcüklerinin haricinde neleri duymaya ihtiyacınız var? Ne yapmalı kısmına yer vereceğim fakat önce duyma gereksinimi hissettiğiniz sözlere ilişkin kısacık bir not düşeyim: “Başarı içten gelir.” Kimse kimseye vurduğu kırbaçla atılım yaptıramaz. Hele hele de kendi başarısızlıklarını referans göstererek nutuk atma yeteneğini geliştirmiş bir çevrenin şevklendirme fısıltılarıysa bunlar, asla…
Acaba, bu yapabilirsin’ leri duymaya ne kadar ihtiyacımız var? Ne kadarı bizim başarımızda pay sahibi olur? Belki egolarımızın gururunu okşar ancak hedefi tutturmada ne tür bir destek sağlar?
Gerçekten, neden başarmak isteriz? Daha iyi bir hayat standardı için, gurur duyulan olmak için, alkışlanmak için, kendimizi kanıtlayıp saygınlık kazanmak için belki de… Nedenler, her zihinde farklı kapsam ve açılımda olsa da temelde tüm niyetler aynıdır: Mutlu olmak…
Bir eylemde muazzam bir inanca, kusursuz bir plana sahip olsanız da nihayetinde çabanızın ne uğruna olduğunun idrakinde değilseniz, süreciniz ya yavaş işler ya da muhtemelen bir süre sonra çabanızın devamını getiremezsiniz. Elbette ki pek çok insan eylemlerini farkında olarak seçer. Ancak güçlü bir “neden” konusunda kendimize ve çevremize samimi davranmalıyız.
İnsanların başarmayı istedikleri şeyler farklı olsa da başarıya giden yol her zaman aynıdır. Bir sınavı kazanmak, bir müşteriyi ikna etmek, hayallerinizdeki bir işin patronu olmak, farklı bir ürün ya da hizmeti insanlara benimsetmek, bir beste yapmak, bir kitap yazmak, kitlelere liderliğinizi kabul ettirip bağlılıkla peşinizden yürütmek yahut üstün başarıdan ötürü bir alanda ödül almak… Kısaca bir zamanlar düşlediğinizi yaşıyor olmak… Neyi başarırsanız başarın, temelinde mutlak bir inanç ve emek vardır.
Başarıya ruh halinizle hazır olmalısınız. Bundan kastım; söz konusu süre zarfında içsel ve dışsal gidişatınızın farkındalığını sık sık gözden geçirmeniz. Bu uğurda kat edilen yolun belirli dönemlerde durup düşünülmesi, güdülenmenin pekiştirilmesi adına büyük önem taşır. Özellikle uykuya dalmadan önceki zaman dilimlerinde kendinize telkinler verin. Bilinçaltına yerleştirilecek hedefin açık ve net olması gerekir. Bugün artık biliyoruz ki; beyin komutlarla hareket eder. Herhangi bir isteğe odaklandıktan ve bu yönde işlemeye başladıktan sonra yapabileceklerinin bir sınırı olmadığını gelişen bilim ve teknoloji açıkça kanıtlamaktadır.
Olumlu yönleriniz üzerine yoğunlaşın, kendinizi nasıl hissettiğiniz önemlidir. Ancak yapılan araştırmalara göre de beden dilimizin duygularımızı değiştirebildiği ispat edilmiştir. Buna göre bedenimizdeki değişiklikler beyne mesajlar gönderir ve vücudun kimyasal salgıları değişir. Bu muhteşem, öyle değil mi?
Kişiliğinizdeki derme çatma özelliklerinizi bulun. Kişilik dediğimiz olgu, zor zamanlarda ortaya çıkar. Haksızlıklar karşısında sabırsız mısınız? Her ortama uyum sağlama çabanız ne kadar verimli?Güvenilir misiniz? Empati yeteneğinizi ne oranda kullanabiliyorsunuz?Adalet duygunuz yeri geldiğinde kendinizi de eleştirecek güçlü mü?Beden diliniz iletişiminizde yapıcı etkiler bırakabiliyor mu? İkna gücünüzü evvela kendinizden başlayarak doğru kullanabiliyor musunuz? Bunların tümü zor zamanlar dediğimiz anlarda başarı eşikleri olarak çıkar karşımıza… Normalde ne isek nasıl isek bu dönemlerde tavırlarımız daha hassas ayarlar ister.
Çok değil verimli çalışın, küçük şeylere enerji harcamayın. Çalışmalarınızda istikrarlı olun. Dengeyi koruyun. Sabırlı ve telaşsız biri olun. Hatalarınız varsa kabul edin, etmemek zaman kaybıdır. Yüzleşmeler her zaman bir sonraki adımı teminata alır.
Başarıya giden yolda kendi iç tehditlerinizin yanı sıra dış çevrenin söz ve davranışları da olumlu ya da olumsuz roller üstlenir. Gerçek şu ki; bir şeyler için çabaladıkça saldırıya uğrayacağınız muhakkaktır. Aslında bu da doğru yolda olduğunuzun bir kanıtıdır.
İnsanları ne kadar iyi tanırsanız onların güçlü ve zayıf yönlerini o kadar iyi bilirsiniz. Düşünce sistemlerini iyi çözersiniz ki bu da teçhizatlarınızın neler olacağını öğrenmenizi sağlar. Mutlaka destek aldığınız kişiler ve dönemler olsa da bu yalnızca duruşunuzdaki kararlılığı pekiştirebilir. Hepsi bu… Eğer ilerlediğiniz yolda hiçbir engel yoksa hayatınız yeterince gürültülü değilse planlarınızı gözden geçirmeli ya da bakış açınızı değiştirmelisiniz.
Başarıya uzanan süreci bir bütün olarak görmek gerekir. Sadece takdire değer bir çaba yahut korkunç bir arzu yeterli olmaz. İçinizde bir ışık varsa ya da istemli olarak siz yakmışsanız, bu ışık eninde sonunda bir yol bulup dışınıza akacaktır. Doğru bir duruşla, yeterli donanım ve yüksek bir bilinçle bu ışığa yön verirseniz bu çaba daha anlamlı olacaktır. Hatırlatırım: Tarih, kendisine söylenilen yapamazsın’ lara kulak tıkayan kişilerin başarılarıyla doludur.
AYIN İNCİSİ:
“Hayatta en büyük eğlence başkasının ‘yapamazsın’ dediğini yapmaktır” (Walter Bagehot).