Bitkiler sadece orada kesilmeyi veya yenmeyi bekleyen can sıkıcı ve pasif organizmalar olarak düşünülmemeli. Birçok bitki içsel iletişim şebekeleri oluşturuyor ve etkili bir şekilde bilgi değişiminde bulunabiliyor.
Bitkilerde kablosuz iletişim ağı
Radboud Üniversitesinden Josef Stuefer’in son araştırmaları bitkilerin birbirlerini uyarmak için kendi kablosuz iletişim sistemlerini kullandıklarını ortaya koyuyor.
Bitkiler sadece orada kesilmeyi veya yenmeyi bekleyen can sıkıcı ve pasif organizmalar olarak düşünülmemeli. Birçok bitki içsel iletişim şebekeleri oluşturuyor ve etkili bir şekilde bilgi değişiminde bulunabiliyor. Böcekler, ışık, kuşlar ve rüzgâr, bitkiler arasındaki iletişimi kablosuz olarak sağlıyorlar ve bir taşıyıcı reseptör görevi görüyorlar.
Sarmaşık, çilek, yonca, kamış gibi birçok bitki doğal olarak şebekeler oluşturur. Bireysel bitkiler birbirleri ile belli bir zaman periyodunda bağlantılı kalır. Bu bağlantılar bitkilerin içsel kanallar aracılığı ile birbirleriyle bilgi paylaşmasını sağlar. Bundan dolayı bilgisayar şebekelerine çok benzerdir. Ama bitkiler birbirleri ile ne hakkında konuşmak isterler?
Son zamanlarda Stuefer ve çalışma arkadaşları eğer düşmanlar yakında ise bitkilerin birbirlerini şebeke hatları aracılığı ile uyardığını ilk kez gösterdiler. Eğer bitkilerden birine tırtıl saldırırsa, şebekenin diğer üyeleri içsel sinyaller ile uyarılır. Bunu Kızıl ağaçlarının yaptığı bilimsel olarak tespit edilmiş durumdadır, Uyarıldıklarında, el sürülmemiş, sağlam bitkiler yaklaşan tırtıllar için daha az çekici olmak için kimyasal ve mekanik dirençlerini güçlendirir, acıtonel adlı acı bir esans salgı salgılarlar ve rüzgar yardımıyla bunu diğer çevredeki ağaçlara iletilmektedir.
Bu erken uyarı sistemi sayesinde, bitkiler saldırganların bir adım önünde durabilir. Deneysel araştırma bunun bitkilerin zarar görmesini önemli ölçüde sınırladığını ortaya koydu.
Virüs etkisi: Çiçeklerde ve ağaçlardaki enfeksiyon neden çok hızlı yayılıyor?
Madalyonun öteki yüzü var. Bu sadece İnternet için geçerli değil, bitkiler için de geçerli. Bitki virüslerinin bağlantılı bitkilerde hızla yayılmaları için altyapımı sistemini kullanabildikleri görünüyor. Bu nedenle bir bitkideki enfeksiyon, şebekedeki tüm bitkilerin enfeksiyonuna ve hastalığa yol açıyor, ayrıca Küf mantarları da buna neden olmaktadır.
Bu araştırma, bitkilerin genel imajının realitenin zayıf bir yansıması olduğunu gösteriyor. Etrafımızdaki birçok bitkinin sürekli birbirleri ile iletişimde olduğundan kim şüphelenirdi ki?
Işık
Daha önceki köşe yazılarımda defaten belirtmişimdir, bitkiler ışık ve ısıyı algılamaktadırlar en büyük enerji kaynakları bizde de olduğu gibi Güneş’tir; hem ısı hem de ışık içermektedir. Bitkiler, ışıktan sadece enerji kaynağı olarak faydalanmazlar. Filizlenme, büyüme dönemlerinde ki hareketlerinde ve tomurcuk oluşturma esnasında ışığın hedef gösterici özelliğinden de faydalanırlar. Bitkilerin siniri olmadığından toprakaltı haberleşmeyi ışık sağlar. Tohumların dokularında bulunan ışık tünelleri bu iş için özellikle bu şekilde meydana gelmiştir. Bu ışık tünellerinin en nazik kılcal köklere kadar ışık geçirdikleri tespit edilmiştir.
İnsanlar ışık sinyalleri sayesinde çok eski zamanlardan beri haberleşmektedir. Nakil maksadıyla geliştirilen cam lifli kablolar sayesinde ışık dalgalarını çok uzaklara arızasız olarak nakletmek mümkün olmuştur. (Takviye olmaksızın 30 km’ ye kadar). Tohum ve bitki dokularına çok ince hesaplarla yerleştirilen ışık tünellerinin toprak üstü şartlarla bitki kökleri arasındaki haberleşmeyi sağlaması bilime bu konuda yol gösterici bir rol oynamıştır.
Bitki de bile filiz verme, büyüme, tomurcuk açma, özel tünellerden gelen ışık olmadan gerçekleşmemektedir.
Bitkilerin dişilik hormonu
Progesteron hormonunun bitkilerde olduğu kesinleşti. Yumurtalıklar tarafından sentezlenen hormonun, şimdiye dek yalnızca memelilerde olduğu düşünülüyordu. Bitkilerde progesteron benzeri kimyasalların olduğu bulunduğu daha önce öne sürülmüş, ama progesteron varlığı kanıtlanmamıştı. Guiodo F. Pauli ve ekibi, nükleer manyetik rezonans ve kütle spektroskopisi teknikleriyle ceviz ağacı yapraklarında pregesteron varlığını saptadı, bir düğün çiçeği (Ranunculus) türünde de progesteronla ilişkili beş yeni steroid ( bir nevi kortizon) keşfetti. Progesteronun bitkilerde ne görev üstlendiği bilinmiyor ama bitkilerde var olması ileride bitkilerde organ veya insan bitki karışımı akıllı ağaçlar üretilebileceğinin sinyalleri olabilir bunlar, tabi ki aynı zamanda hormonun evrimdeki yeri konusundaki bilimsel görüşler yeniden şekillendireceğe benziyor. Bitkilerde her gün yeni şeyler çıkmakta keşfedilmekte, edilmeye de devam edecek.
İlgili yazılar
Organik Ev’de Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Atölyesi
Yıldönümünde can çekişen Tarım Eğitimi
Katil Mısır: Ne yediğinizi biliyor musunuz?