Bu yazı, sürekli bizim dergide okuduğunuz yazılardan biri; az biraz farklı da olsa nihayetinde bir yazı…
Bu yazı neden boş?
İşte efendim bu yazıda harfler var, harflerin birleşiminden oluşan kelimeler var, kelimelerin, hadi o zaman biz de boş durmayalım, bir şeyler yapalım deyip de oluşturduğu cümleler var, dikkat ederseniz aralarda çeşit çeşit noktalama işaretleri var. Bakın, bu cümlenin sonuna nokta koyacağım mesela. Gördünüz değil mi? Hemen bunun öncesinde de bir soru işareti göründü! İşte hiçbir masraftan kaçınılmadı, her şey düşünüldü.
Unutmadan, olmazsa olmaz bir de başlığı var, bakınız “boş yazı.”
Başlıktan da anlaşılacağı üzere hiçbir şey ifade etmiyor bu yazı!
Herhangi bir eleştirisi yok.
Size bir şey kazandırmayacak.
Herhangi bir konuda yorumu, yönlendirmesi, önermesi, yok.
Siyasi bir tarafı yok; iktidar partisi, zamanında şunları şunları yaptı, muhalefet partileri bunları bunları yaptı falan demiyor; ne iktidar partisi ağzı ile konuşuyor, ne de herhangi bir muhalefet partisi ağzı ile, ne sağ tarafta, ne de sol; “aha şimdi bize ekmek çıktı, buradan saldırabiliriz” demeyin sakın, orta tarafta da değil; dedim ya işte bomboş bir yazı.
Orada bir şeyler olmuş, burada bir şeyler olmuş demiyor.
Falanca televizyon programında olanlardan bahsetmiyor; falanca dedim dikkat ettiyseniz, isim dahi vermedim, bakınız o kadar boş.
Magazin, evlendirme, eğlendirme, “giydirme,” doktor şov, din ve akla gelebilecek bir dünya televizyon programından bahsetmiyor.
İşçilerin emekçilerin sıkıntılarından, geçim sorunundan, evde yenebilecek bir somun ekmeğin dahi hesabının yapıldığından bahsetmiyor… −Aman pardon! Burada sanki azıcık da olsa bir konuya girmiş gibi oldum, ama yol yakınken özürümü dileyeyim de mevzu olmasın.−
Ezilenler, üzülenler, yok olanlar bir taraftayken, karşı taraftaki ayrıcalık sahiplerinden; bunlardan da bahsetmiyor.
Böyle yazı mı olur peki, bu neyin nesi şimdi?
Olur tabii olur.
İnsanların ötekileştirilmesinin, hain, düşman ilan edilmesinin, linç edilmesinin, kin beslemenin, nefret kusmanın, etiketlenmenin artık son derece kolay olduğu, insanlığın fena halde ucuzladığı bir dönemde ancak böyle bir yazı olur!
Yani ne anlatılır, ne okunur, ne söylenir, ne yazılır?
Hiç!
İşte buyrun; bu da tam ortama uygun tertemiz bir hiç.
İlgili yazılar
Son Zenne: Ötekileştirdiğimiz hayatlar
Medyamız ve Kanıksadığımız Şiddet
Türkiye’de Kutuplaşma Politikası