CHP Kurultayı: Demokrasi mi Kazandı?

Cumhuriyet Halk Partisi’nin 35. Olağan Kurultayı Ankara’da yapılıyor… Kurultayda Muharrem İnce, Umut Oran adaylıktan çekildiler; Mustafa Balbay ise yeterli delegenin oyunu alamadığı için genel başkanlığına aday olamadı! Kurultay’da Kemal Kılıçdaroğlu tek başına aday… CHP’de demokrasi mi kazandı?

chp kurultayı kemal kılıçdaroğlu muharrem ince mustafa balbay umut oran cumhuriyet halk partisi

Cumhuriyet Halk Partisi’nin 35. Olağan kurultayı yapılıyor… Kurultay, Ankara Arena Spor Salonu’nda ‘Demokrasi, Değişim ve Kardeşlik Kurultayı’ sloganıyla delegelerin karşısına çıktı…

Cumhuriyet Halk Partisi kendi vizyonunu yenilemek için delegelerinin karşısında… Karşısında ama partinin bu kurultayı; inandığı, savunduğu, beklentilerinin büyük olduğu değerlere taban tabana zıt. Kurultay birçok öz değeri ile CHP’nin kendisine yakın kavramlardan uzak… Kullanılan slogan oldukça güzel ve anlamlı diyebiliriz; ama slogandaki kavramlar “demokrasi”, “değişim”, “kardeşlik” gibi özgürlüğü içinde barından, niteleyen kavramlar. Peki bu kavramlar şu an için gerçekten tam anlamıyla CHP’yi karşılıyor mu?


Bu cevabı ararken biraz da geçmişe gitmekte fayda vardır. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlarına baktığınızda: Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Hikmet Çetin, Altan Öymen, Deniz Baykal gibi isimleri görürsünüz.

Hakikaten her biri de partiye birçok şey kazandırmış önemli isimler. Her birinin ayrı bir yoğurt yiyişi vardı.

Hikmet Çetin ve Altan Öymen’in başkanlıkları kısa sürse de CHP tarihinde de isimleri kendine has özellikler kazandırmışlardır.

Başkanların her biri zorlu demokrasi mücadelesinden geçmiş, CHP’ye büyük emekler vermiş, büyük kazanımlar sağlamış dersek yanlış olmaz.

Bülent Ecevit, Milli Şef İsmet İnönü ile demokrasi sınavına girmiş; sadece CHP tarihinin değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en büyük ikinci ismi, İstiklal Savaşı’nın lider kadrosundaki Paşa’sını seçimle devirmiş ve ülkenin “mavi gömlekli”, “beyaz güvercinli” Karaoğlan’ı CHP’nin başına geçmişti…

1980 darbesi sonrasında açılan 1992 yılındaki kurultayda da Deniz Baykal, Erol Tuncer ile yarıştı ve yarışı Baykal kazanarak CHP’nin son 20 yılındaki en büyük ismi oldu.

Şimdi arkamızda bıraktığımız 15 yıla bakıldığında CHP’nin demokrasiyi tam anlamıyla veremediğini görebiliriz… Çoğulcu demokrasi anlayışını savunan CHP, bunun gereklerini sadece ‘sözde‘ gerçekleştiriyor.

Deniz Baykal, daha sonra Mustafa Sarıgül ile karşı karşıya geldi; ancak kurultaydaki karşılaşmaları CHP tarihine yakışmayacak şekilde oldu ve mücadeleleri devam etti; Sarıgül kaybetti, Baykal kazandı.

Bir süre sonra kim tarafından yapıldığı hala belirlenemeyen “kaset skandalı” ile koltuğundan oldu. Herşeyi ortaya çıkaran (!) hükümet, hala bu olayı ortaya koyamadı!


2014 yılında olağanüstü kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu ile yarışan Muharrem İnce yarışı 415’e karşı 740 oyla kaybetti. Bu gerçekten demokrasi şöleniydi…

Kılıçdaroğlu partinin tekrar başına geçti. Dürüstlüğünden şüphe duyulmayacak Kılıçdaroğlu’nun demokrasiye karşı ödün vermeyen şahsiyeti önemlidir diyebiliriz; ancak bu son 35. olağan CHP kurultayındaki partinin bu durumu tartışmaya açılmalıdır!

Umut Oran, Muharrem İnce ve Mustafa Balbay gibi isimler Kılıçdaroğlu’nun karşısında yer alamadılar!

Kurultay öncesinde delegelerin % 90’ının değiştiğini belirten Umut Oran seçimlerden neden çekildiğini özetler gibiydi… Bunun yanında 2014’teki cesur çıkışı ile adından söz ettiren Muharrem İnce de seçimlerde yer almayacağını belirtti. CHP’de genel başkanlığa aday olmak için 200 imzaya ihtiyaç var; ancak Mustafa Balbay da 92 imzada kalınca o da liderlik yarışında yer alamadı; onun da partiye yönelik olumsuz iddiaları oldu…

Sonuç itibari ile tek kişinin adaylığı ile Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkanlık koltuğuna oturuyor. Bu siyasal – politik çekişme kısır bir döngü içinde sadece kendisini yeniliyor! Yani slogan içinde yer alan “değişim” sadece simgesel kalıyor, demokrasi ise değişimin sadece gölgesi oluyor!

Değişim yok, demokrasi ise sadece kavramda…

Bu sloganlarla yola çıkan Cumhuriyet Halk Partisi, bu şartlarda sadece tekerleği patlamış aracın hızı ile gidebileceği yol kadar yol alabilecek gibi görünüyor!

İlgili yazılar

SSK’yı kim batırdı?


Bir Kemal Kılıçdaroğlu belgeseli


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…