Ölümleri ve terörü kim yaratıyorsa bilinmeli ki, kendi stratejisi ve gücünü koruma adına yapmaktadır. Kendi haklılığı için kendi insanlarını feda edebilir, sivilleri hedefe koyabilir.
Kentin sokaklarında beni koruyamayan devlet de sorumludur. Hamaset edebiyatı yapmadan, ötekileştirmeden, milliyetçi ve mezhepçi kavgalara tutuşmadan önce bunu aklımızın bir tarafında tutalım sevgili okur.
İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda bir patlamanın meydana gelmesi neticesinde manzara yine onlarca ölü ve yaralı…
Patlamada ölen ve yaralananlar arasında Alman, Norveç ve Peru vatandaşlarının olması, saldırının Türkiye üzerinden dünyaya mesaj verilmesi olarak görülmelidir. “Patlamanın nedeni, patlayıcının cinsi, olayın fail veya failleri hakkında incelemeler sürdürülmektedir” denilmesi ne kadar gerçekçi olacak?
“Milli güvenliğin açıkça gerekli kılındığı hallerde veya kamu düzenin ciddi şekilde bozulmasının muhtemel olduğu durumlarda” Patlamaya ilişkin yayın yasağı getirilmesinin gerekçesi yine aynı cümleler ile duyuruldu. “12 Ocak 2016’da İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda meydana gelen patlamanın anılan hüküm çerçevesinde olduğu değerlendirildiğinden söz konusu olayla ilgili geçici yayın yasağı getirilmesi uygun görülmüştür.”
Ak Parti’nin Afyon kampında bazı milletvekilleri, ülkenin Doğusundaki çatışmalar ile ilgili olarak, İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı eleştiri yağmuruna tutarken, “Örgüt bu işleri yapana kadar devletin nasıl haberi olmadı, önlemler neden zamanında alınmadı” sorularını yöneltirken, bugün bu soruyu biz de İstanbul için sorabiliriz?
Bakan Ala, çözüm sürecinde ‘müsamaha’ gösterildiği, örgütün de bunu kötüye kullandığını belirterek kendini savundu. Ala, operasyonların bitiminin ardından Ankara ve İstanbul’un da aralarında bulunduğu bazı büyükşehirler ile bölge illeri ve ilçelerinde “tahkimatı güçlü, kalıcı karakol gibi güvenlik merkezi kurulacağını” belirterek kalekolları işaret etti ve birkaç gün sonra Sultanahmet bombası patladı. Ak Parti’li bazı vekiller terör örgütünün şehirlerde örgütlenmesi konusunda gerekli önlemlerin zamanında alınmamasını eleştirerek, “Devletin nasıl haberi olmadı, istihbarat neredeydi? Zamanında neden önlem alınmadı?” görüşlerini dile getirmesinin yanıtını da patlayan bomba verdi. Devletin haberi yok. İstihbarat zayıf. Parlamento, iktidarın kalıcı olması üzerine kilitli.
Suruç, Ankara ve şimdi de İstanbul patlaması. Kan ve gözyaşlarının ardından gelecek olan yeni ve ağırlaştırılmış baskı düzeni. Patlamaların ve eylemlerin irdelemek yerine, muhalefeti susturacak, kitle üzerinde yeni korku dalgaları yaratacak atmosferi yeniden oluşturarak çözümsüzlüğü çözüm diye sunacak iktidar teorisyenleri.
Suriye ile devam eden husumet, Rus uçağının düşürülmesi, Ortadoğu’da mezhepsel siyasetin içine girilmesi, Irak yönetiminin istememesine rağmen Başika’da kalma ısrarı, mültecilerin geçiş güzergahında olmak, IŞİD ile mücadelede inandırıcı olmamak, terörle mücadele adına kendi topraklarında sivil ölümlerinden şüpheli görülmesi Türkiye’nin içinde bulunduğu ateş çemberidir. Kibriti de kendi elleri ile çakmıştır.
Yozlaşan ve gerçekleri irdelemeyi umursamayan ana akım medya patlama ile ilgili haberleri ve yorumları nasıl verecek? İntikam aracı olarak kullanılan büyük ve tekelleşen bir medyanın yönlendirmesi ile kim hedef gösterilirse, kitle ona düşmanlaşacak. Suçlamalar, ihbarlar, dedikodular, tutuklamalar toplum mühendislerinin oluşturacağı kaosun içini dolduracaktır hiç kuşkusuz. Bu bulanık ortamdan faydalanmak, kendilerine çıkar sağlamak isteyenler, sevmedikleri kim varsa tutuklanması gerektiğini ortaya atıp, yargısız infazlar yaparak ortamı gerdikçe gerecekler! Bu patlamanın ardından da, tamamen bir “rövanş” havası eseceğini öngörmek için falcı olmaya gerek var mı? “İntikam tamtamları” çalmaya hazırlanan bazı medya tetikçilerinin, içlerindeki kini kusmaya ve bir kısım meslektaşlarını tekrar hedef göstermeye devam edecekleri saat geldi!
Batı’da çocukların ve insanların öldürülmeye başlanması demek, doğudaki sivil ölümlerinin haklı görülmesi demektir. Bebekler terörist, yaşlılar işbirlikçi olduklarından ölümleri hak olacaktır. Ülkenin gen haritasındaki ayrıştırma başarıya ulaşmak üzeredir.
Bu son patlamada suçlu kimi gösterecekler? Ölüm ve terör Batı’nın kapısını çaldı ve görmeyen gözlerimiz ile kendi acılarımıza bakacağız. IŞİD, Kürt Siyasetçileri, Kürt ve sol terör örgütlerini, Rus – İran ve Suriye ajanlarını, gazetecileri ortak bir eylem yapmakla mı suçlayacağız? İktidar, kendi çıkarına hangi korkuyu kullanabilirse onu kullanacaktır. “Ölümler olmasın” demenin dışında ufku geniş tutmanın zamanı gelmedi mi? Çetin Altan ustanın “Enseyi karatmayın” umudu bitmek üzere. Ama yok bir yıl içinde nasılsa Avrupa’ya vizesiz girebileceğiz değil mi?
İlgili yazılar
Sultanahmet’te patlama: Türkiye artık güvenli değil!