Türkiye’nin doğusu kan gölüne döndü!.. Bir zamanlar masaya oturulan PKK ile bugün doğuda çatışıyoruz, şehitlerimiz geliyor; “düşman” ilan ettiğimiz İsrail’i dostumuz ilan ediyoruz; ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz. Türkiye’nin bu iç ve dış politikası nasıl değerlendirilmeli?
Türkiye’nin Zeytinyağı Siyaseti
Bugün Şırnak’tan, Diyarbakır’dan neden şehitler geliyor? Bu soruyu hiç sordunuz mu kendinize?
Eminim herkesin bir yorumu, bir cevabı vardır bu soruya…
Konuya iktidar, “Kalleş PKK şehirlerimize girdi ve askerlerimizi, polisimizi şehit etti. O yüzden biz de onlarla çatışıyoruz!” diyor.
Muhalefet ise “İktidar, yani AKP yanlış iç siyasetinden dolayı ülkemizde çatışma ortamı oluşturdu.” diyor.
Son günlerde Türkiye’deki şu siyaset ortamını da dikkate alıp biraz konuşalım, düşünelim ve yazalım bakalım…
Bu yazdıklarım AKP taraftarı olan, AKP’ye gönül vermiş okuyucuları biraz kızdırabilir ama ben de ‘seyir için değil hak için’ bunları yazmakla mükellefim…
AKP yıllar önce…
AKP’nin ne kadar yıldır iktidarda olduğunu görebiliyor musunuz, nasıl başladım cümleye? “Yıllar önce” diyerek…
Masal gibi değil mi? Keşke olanlar da masallar gibi olsa, yaşanmışlıklar hiç yaşanmamış gibi olsa; ama maalesef öyle olmuyor işte… Kırmızı başlıklı kızın hikayesi gibi, AKP’nin hikayesi…
Kırmızı başlıklı kızın; kurdu, anneannesi görmesi gibi… PKK’yı da, AKP iktidarı böyle gördü yıllarca…
Türkiye’nin doğusu Allah’a emanetti! Sınırlar öyle bir hale gelmişti ki yıllardır; tabiri caizse kevgire dönmüştü…
Acaba nasıl anlatsak bu durumu?
Hadi kaldığımız yere geri dönelim…
AKP yıllar önce bir proje başlattı ve sürece hızlı girdi!
ABD, “Ilımlı İslam” dedi ve Türkiye, siyasette AKP ile tanıştı; AKP, “süreç, proje” dedi; Türkiye PKK ile siyaseten tanıştı…
“PKK, AKP’den önce yok muydu?”
Olmaz olur mu? 30 yıldır vardı; ama daha önce “bebek katili” ile masaya oturmamıştı, “kan emici”yi siyaseten tanımamıştı!
Proje güzel… Benim yazılarıma baktığınızda bu projenin demokratik ayağını desteklediğimi görebilirsiniz! Örneğin Kürtçe kanalların açılmasını, cezaevlerinde Kürtçe konuşabilmesi, mahkemede Kürtçe konuşmaya izin verilmesi gibi…
Bunlar gerçekten güzel ve bir o kadar da önemli adımlardı; ancak PKK veya İmralı muhatap alınarak sürecin yürütülmesi asla kabul edilebilir bir şey değildi!
“Eeee nasıl yapacaktı bunu kardeşim?!” diyenler olabilir. Bunun çözüm yolu, halkın seçtiği kişiler olmalıydı. Çözüm buradan geçmeliydi… Bunları daha önce çok kez yazdığım için açmayacağım!
Şaşılacak konu ise bu % 50 dediğimiz kesim…
AKP, “Barış süreci” dedi; % 50’lik kesim “Holeeey” dedi!
AKP, “Demokratikleşme süreci” dedi; “Yaşaaa!” dedi!
AKP, “Çözüm Süreci” dedi; “Helal sanaaa!” dedi!
AKP, “Bu ülkede bir sorun var, o da ‘Kürt Sorunu’. Onu da biz çözeceğiz!” dedi; bizim % 50 de “Büyüksün, çöz baba” dedi. Alkışladı…
AKP, “Ne Kürt sorunu kardeşim, bu ülkede böyle bir sorun yok!” dedi; bizim % 50’nin gözleri yaşardı, ağlamaklı oldu, duygulandı ve yine alkışladı; bu kez de “Arkandayız, vur baba” dedi…
Ona da “evet”; buna da “evet”…
Yüzde 50, “bertaraf” olmamak için herhalde “bitaraf” oldu ve üstad Neşet Ertaş’ın da dediği gibi “Gelene paşam, gidene paşam; gelene ağam, gidene ağam” dedi!
İşte, en tehlikesi de budur bir ülke için!.. Eğer bugün olanı görüp, görmezlikten; duyduğunu duymazlıktan gelirsen ülke andropoza uğrar, kısırlaşır, çoraklaşır ve bir süre sonra da tükenmeye mahkum olur!
Konuyu fazla dağıtmadan şunu söylemeliyim ki Öcalan PKK’yı kurduğunda Marksist- Leninist bağımsız bir Kürdistan hayali ile yola çıktı. Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani de 1976 yılında ABD’ye gidip orada vefat etmeden önce oğlu Mustafa Barzani’ye “Bağımsız Kürdistan” kurulmasını vasiyet etti.
Mustafa Barzani hayatını ABD’de kaybetti; “BOP”un sahibi, “Ilımlı İslam”ın mimarı olan ABD’de…
Bununla ilgili yorum sizin…
Kürt siyaseti ile ilgili aynı olayı İsrail ile yaşanan krizde de gördük!
Önce biz Davos’da aslan (!) olduk…
O dönem Filistin’de Türk bayrakları sallanır oldu. Türkiye Avrupa’da büyüdü; AKP Türkiye’de büyüdü. Yüzde 50 yine ortaya çıktı ve yine “Helal Olsun!” dedi.
“Alçak Koltuk Krizi” ve “Mavi Marmara Saldırısı” ile İsrail, bizi tabiri caizse kediye çevirdi…
Olaydan yıllar geçti, İsrail ile kavgamız “masal” oldu!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim İsrail’e ihtiyacımız var!” dedi, ardından AKP sözcüsü Ömer Çelik “İsrail devleti ve halkı Türkiye’nin dostudur” dedi.
Yüzde 50 çıktı ve…
Sizce ne dedi?..
Siz ne dersiniz bilemiyorum ama Türkiye, hem iç politikada hem de dış politikada suyun üzerine çıkıp zeytinyağı siyaseti uyguladı, uygulamaya da devam ediyor!
Eh, ne diyelim; biz de ‘kolay gelsin’ diyelim madem!
İlgili yazılar
Türkiye’de toplumsal barış: Çıkmaz sokak
Dilek Doğan: Yeni Türkiye’de pisi pisine ölmek
Türkiye’de ahlaki tezatlıklar ve adalet anlayışı