Atatürk Türkiye’sinde bir “Butto” olamamak

Şöyle bir geçmişe gittiğimizde kadının Türk siyasetinde esamesi okunmuyor, kadının adı güçlü bir şekilde geçmiyor. Zaman içerisinde erkek hegemonyası içinde yaşayan bir kadın oluşturulmuş ve toplum da buna göz yummuş!.. Peki siyasette yer alabilmesi için kadın ne yapmalıdır?

atatürk türkiyesi türk kadını tansu çillet benazir butto afet inan

Atatürk Türkiye’sinde Butto olamamak

Az çok Cumhuriyet’ten sonraki Türk siyasetini çeşitli kaynaklardan okuduğumu düşünürüm. Geriye baktığımda da siyasette bir eksiklik, bir zayıflık var diyebilirim…

Şöyle bir geçmişe gittiğimizde, kadının Türk siyasetinde esamesi okunmuyor, kadının adı güçlü bir şekilde geçmiyor. Zaman içerisinde erkek hegemonyası içinde yaşayan bir kadın oluşturulmuş ve toplum da buna göz yummuş!..


Daha önceki yazılarımda örneklerle kadının sosyal hayat içerisindeki yerini anlatmaya çalıştım. Kadına, aslında doksan küsur yıllık Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında gereken özen gösterilmiş, hayat içerisinde kendisine bir çok görev verilmiş. Bu hem sosyal yaşamda hem de Türk siyasi yaşamında geçerliliğini korumuş…

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk diyor ki:

“Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüteceğimiz yol vardır. Bu yol, Türk kadınını çalışmamıza ortak yapmak, ilmi, ahlaki, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekleyicisi yapmak yoludur.”

Meselede budur zaten! Kadını, bu hayata ortak yapamamak; her anlamda bir ortaklıktır bu… Gazi, bu sözüyle olması gerekeni onlarca yıl önce kendisi söylemiş, ifade etmiş. Kendisi de bu sözünü sözde bırakmamıştır. Gerekli olan adımları teker teker atmıştır…

Ne yapmıştır?

1930 ve 1934’de kadına siyasal haklar vermiş, kadının siyaset içinde yer almasını arzulamıştır. Bunun çalışmaları için Mustafa Kemal manevi kızı Afet İnan’ı da görevlendirmiştir.

Afet İnan, Atatürk’ün isteği üzerine 3 Nisan 1930’da Türk Ocağı’nda, Türk kadınlarının seçim haklarına ilişkin bir konferans vermiştir. Bu çalışmalar 1935 seçimlerinde de etkisini göstermiştir…

Öyle ki 1935 yılı seçimlerinde seçilen kadın milletvekili sayısı (ara seçim sonrası) 18’dir. Bu milletvekillerinden 11’i eğitimli kadınlardı…

Türkiye'nin ilk kadın milletvekilleri
Türkiye’nin ilk kadın milletvekilleri

Örneğin, Benal Nevzad İstar Anman; 1903 yılında İzmir’de doğmuş, 1921 yılında Paris Sarbonne Üniversitesi Edebiyat bölümünden mezun olmuş ve daha sonra yurda dönerek CHF (Cumhuriyet Halk Fırkası) milletvekilliği yapmıştır…

Huriye Öniz Baha; 1887 yılında İstanbul’da doğmuş, Londra Üniversitesi’nde pedagoji okumuş eğitimli bir kadındı…

Ortaokul mezunu yok muydu? Olmaz olur mu?..

Şekibe İnsel; Bursa milletvekiliydi. Atatürk’ten 5 yaş küçük bir İstanbul hanım efendisiydi. Ortaokul mezunu olmasına rağmen Almanca bilen bir Cumhuriyet kadınıydı…

Aslında Cumhuriyet tarihinde kadınlara gereken önem verilmişti, iyi de başlamıştık doğrusunu söylemek gerekirse…

Ancak Büyük Önder’in ölümü birçok şeyi değiştirdi. 1939 ve 1943 yılı seçimlerinde meclise giren kadın milletvekili sayısı 16’yı geçemedi!

1946 seçimlerinde 9’a düştü bu sayı…

1983 seçimlerine kadar da kadın sayısı 10’u geçemedi…

Köy Enstitüleri ile bir dönem açılacaktı ki bir anda o dönem kapandı…

Tansu Çiller

tansu çiller türkiyenin ilk kadın başbakanı
Tansu Çiller

O kadar yıl geçti, kadının sandalye sayısı minimumlarda kaldı… Etkili kadınlar siyasette olmadı! Bir kadın çıktı sadece, o da 1990’lı yıllarda isminden bir hayli söz ettiren Tansu Çiller

Çiller, gerçekten Türk siyasetinde önemli bir rol aldı. Koca Cumhuriyet tarihinde en etkili Türk kadını oldu. Hem güzel hem de karizmatik duruşu olan bir kadındı. Türkiye’nin ilk ve tek kadın başbakanı oldu. Güçlü bir kimliği vardı…


Bu güçlü kimliğine örnek vermek gerekirse eşi Özer Uçuran’a soyadını verdi ve soyadı Çiller oldu…

Renkli bir kişiliği vardı. Bu kişiliğini de zaman zaman yaptığı gaflarla gösterdi…

“Cenab-ı Allah’ı size emanet ediyorum.”

Döneminde Büyükşehir olan Samsun halkına hitaben “Samsun’u Büyükşehir yapalım mı?”

“Akdeniz’in incisi Trabzon…”

“Ölü kaybı olmamıştır”

Bu gaflar da hafızalarda kaldı…

Bu tür gafları olmuş olsa da siyasette omurgalı duruşu vardı. Seçimlerde DYP (Doğru Yol Partisi) ile % 10’un altında kalınca “Benden bu kadar!” dedi ve siyaseti bıraktı.

Onunkisi muazzam bir başarı; % 70’i muhafazakar olan bir ülkede Türk siyasetinde bir çığır açmıştı diyebiliriz. Müslüman bir ülkede kadın olarak siyasete yön verdi. Evet, o Müslüman bir ülkenin ilk Başbakanı değildi…

Benazir Butto

Müslüman aleminin ilk kadın Başbakanı olan Benazir Butto kadar olmasa da onu anımsatmıştı…

Benazir Butto pakistan başbakanı ilk müslüman kadın başbakan
Benazir Butto

Evet, Butto apayrı bir kişilikti. O gerçek bir devrimciydi. Güce karşı çıkmış, erkeğin siyasetteki gücünü kırmış, 19 Kasım 1988’de Pakistan’da Müslüman dünyasının ilk Başbakanı olmuştu. Evliydi ve 3 çocuğu vardı…

Seçimlerin ardından göreve başladıysa da “yolsuzluk” iddiaları üzerine askeri güç tarafından devrildi. 1993 yılında yeni bir seçimle tekrar iş başına geldi ve sonuç yine hüsran oldu, kendisine yönelik yeni bir “yolsuzluk” iddiası öne sürüldü…

Yolsuzluk iddiaları kanıtlanamadı… Neden kanıtlansın ki? Çünkü Sermiyan Midyat’ın filminde söylediği gibiydi… Midyat, “Hükumet Kadın” filminde “Kadından belediye reisi olur mu?” sorusu ile düşündürüyordu; Pakistan’da da “Kadından Başbakan olur mu?” sorusu yaşanıyordu!..

Aslında Butto’nun sadece kadın olması değil; aynı zamanda Butto ülkede çok ciddi reformlar yaparak Pencap bölgesindeki zengin toprak sahiplerine ve bölgenin seçkinlerine meydan okumuştu! Bu elit, kodaman kesimin, reformlarla birlikte ülkede politik güçlerini yitirmeye başlamasıyla bu insanların Butto’yu sorgulaması başladı…

Ve olan oldu kendisi siyasetin dışında kaldı. 2007 yılında tekrar Başbakan olabilecekken 27 Aralık 2007 yılında bir bombalı suikasta kurban gitti…

İşte bir başarı öyküsü…

Kadın olarak yapılması gereken şey; savaşmak, mücadele etmek, kararlı olup her sıkıntıya karşı göğüs germek…

Tıpkı, bugün Meral Akşenir‘in erkek hegemonyası içinde olan MHP’de yaptığı gibi; torununu bir kenara bıraktı ve MHP’de demokratik, politik bir savaşa başladı…

Atatürk Türkiye’sinde kadının mücadelesi de o yüzden bir “Butto” olmalıdır!..

İlgili yazılar

Meral Akşener MHP Genel Başkanlığı’na Aday mı?


Halide Edip: Kendi doğrularında yalnızlaşan güçlü bir kadın


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…