Türkiye’de yaşanan acı gerçekleri kanıksadık mı?

Yandı bitti kül oldu!.. Hu – hu komşu – komşu oğlun geldi mi? Geldi, ne getirdi? İnci boncuk… Kime – kime ? Sana bana? Başka kime ? Kara kediye. Kara kedi nerede? Ağaca çıktı. Ağaç nerede? Balta kesti ? Balta nerede? Suya düştü. Su nerede? İnek içti. İnek nerede? Dağa kaçtı… Dağ nerede? Yandı bitti kül oldu.

kül oldu yandı bitti patlama canlı bomba ankara-diyarbakır

Her bir cümle kendinden önce gelen sorunun cevabı ve nedeni şeklinde ve tekerleme ve şaka gibi ve gerçeklikten uzak ve gerçek artık!

Bu çocukluğumuzdan kalma kahkahalara eşlik eden ve ezberlemek için yarış halinde olduğumuz oyunun cümleleriydi sadece…


Ya şimdi ?

Şimdi ise yetişkinliğimizin en dalavere cümleleri iken gerçekliğine sorular bile sormadığımız, soramadığımız bu oyunun bir parçasıyız artık.

Neredeyiz, neresindeyiz bu senaryonun hiç sordunuz mu bunu kendinize, milleti millet yapan ey yüce kudret?

Kudret kanıksıyor!

Kirli siyasetin en kirli olgularından sadece bir tanesidir kanıksamak ve çokça tekrarlanan durumlar karşısında insanoğlunun verdiği tepki yani tepkisizliktir kanıksamak!

Ülkemizin acı gerçeklerini bir film senaryosu gibi izlememiz kanıksamış olmamızdan, sosyal medya hesaplarımızdan bir iki resim paylaşıp ağır gelen haberler yerine apar sapar bir kaç program seyredip hop uyuyor hep uyuyor ve daima uyuyor olmamız da kanıksamış olmamızdan…

Kanıksadık!

Kirli siyasetin kanlı sonuçları nedeniyle her gün gelen şehitlerimizin haberleri, alçakça saldırılar, barışa patlayan bombalar, selle boğuşan şehirler, kara kışa teslim olan köyler, kadın cinayetleri, çocuk istismarı, esrarengiz kayıplar, günde onlarca iş kazları, yangınlar, açlıktan ve soğuktan ölen insanlar, fakirlik, cehalet, eğitimsizlik, kaybolan değerlerimiz, yitip giden geleceğimiz … Ve yanı başımızda vatansız topraksız bayraksız darma – duman milletler… Tıpkı tekerlemedeki gibi yandı bitti kül oldu!

Toplumsal güç ve birliktelik

İşte en önemli noktadan vurulduk, terörle, açlıkla, kargaşa ve kaosla mücadeleler yalnızca güvenlik kollarını ilgilendiren bir olay değildir, psikolojik ve sosyolojik sonuçları da beraberinde getiren bütünler toplamıdır.

Ve bu haberlerin zamanla gündelik haber içeriği taşıması ve toplumun buna sessiz kalaya başlaması ve milli değerler uğruna ateşin sadece düştüğü yeri yakması, o toplumun milli değerler dahilinde yok olma yolunda hızla ilerlediğinin göstergesinden başka bir şey olabilir mi?


[1] ‘Emperyalistler sinsi savaşlarında psikoloji bilimini kullanırlar. Burada izlenen yol, ABD’nin tehdit olarak gördüğü ulusların, ulusal bilinçlerinin, tarihlerinin ve benliklerinin sorgulanması, aşındırılmasıdır. Kısacası, milli duygunun yok edilmesidir etnik psikiyatrinin görevidir. Bir ulusun ulusal bilincini, ulusal duygusunu ve reflekslerini nasıl yok edersiniz? Bunun denenmiş yöntemi vardır; o ulusun tarihsel varlığını sorgulamaya açarsınız. Yani o ulusun tarihini yeniden tartışırsınız. Mesela, Türkler kendilerini kahraman bir ulus olarak mı görüyorlar? Onlara ne kadar korkak bir ulus olduklarını göstermek gerekir. Ya da Türkler Atatürk’ü çok mu yüceltiyorlar? Onlara Atatürk’ün ne kadar sıradan biri olduğunu göstermelisiniz. Bu sürecin sonunda ulusal gururu ve hassasiyetleri yüksek insanlar bile acaba demeye başlıyor. Ulusal benlikte kırılma yaşanıyor. Psikolojik harbin etkisi büyük bir hızla bu şekilde yayılıyor’.

Emperyalist sistem bunu yaparken medya kuruluşlarını kullanır, kullanamadığını karartır, bilgi kanallarını bir açar bir kapatır , susturamadığını içeri tıkar, alt edemediğine kumpas kurar, açıklayamadığına gizli der…

Ve bu yolla güçlü toplumların algılarını duyarlıklarını değiştirir ve yok eder, bu konudaki en büyük desteği yine o kudretten alır, yıldırma politikalarına karşı uyanık olmayan, direnemeyen yüce kudretten.

Zamanla aşınan, zedelenen hatta sıradanlaşan değerler ile milli reflekste kırılır ve en önemli mücadelenin, terörle mücadelenin güvenlik kollarına düşen görev dışındaki bir diğer görev olan toplumsal tepki faktörü de ortadan kalkmış olur.

Pek çoğunuz gibi bende düşünüyorum Türkiye’de olanlar Avrupa ya da Amerika gibi ülkelerde yaşansa idi sokaklar nasıl olurdu? Parlamentoda neler yaşanırdı? Sivil toplum örgütleri nasıl harekete geçerdi?

Milli olma duyguları nasıl kabarırdı acaba?

İstifa haberleri gelirdi sanırım birbiri ardına, belki hükümet düşerdi, ama eminim ki sokaklar bayraklarla bezenir milli değerler uğruna ölen her bir insan için tek yürek olan gözü yaşlı insanlar toplaşırdı meydanlarda…

Ha! Bir de “Yandı – bitti – kül oldu yok oldu” hikayesini bizler gibi defalarca arka arkaya ve istikrarlı bir şekilde yutarlar mıydı acaba?

Sanmam!

Kaynak:

[1] Prof. Dr. Kerem Doksat, Pavlov’un Köpeklerı ve Refleks Kırılması.

İlgili yazılar

17 Şubat Ankara Patlaması: Ey teröristler!

Ankara’da patlama: Çok kritik noktada terör saldırısı

Bu Meydan Kanlı Meydan!


Sultanahmet’te patlama: Türkiye artık güvenli değil!


Nihal Çalışkan
1980 Nisan doğumlu. Kendini ve hayatı keşif sürecinde, hayatına giren her bir ruhta kendini buluyor. Dünün dünde kaldığını hatırlatıyor bazen kendine, bugünü, anı yaşamanın keyfini sürmek en büyük derdi. Bilinmeyen on yüz bin ihtimalli yarına umutla ve keyifle ve neşeyle ve merakla gözlerini dikmiş durumda. Bilinmeyeni öğrenmek, görünmeyeni görmek, duyulmayanı duymak çabasında. Farkındalıklarını artırıyor ve şifa ve şefkat ile bazen hırçın, bazen deli dolu, bazen sakin, bazen çocuk gibi bazen çok keyifli ve bazen de uzun uzun susarak sadece sevmeyi bilen kalbi ile yaşıyor…