Şehit, düşerken kahpe kurşunlarla hain pusularda, insan elinde olmadan haykırıyor: Beyim, peygamber sadece bizi mi bekler? Elinde avucunda olmayanı, oğlunun asker çorabıyla ısınanı, kısaca sizin tabirinizle kalburun altında olanı? Peki ya kalburun üstünde olanlar, onlar hep duygusuzca sayar mı bizi? Bu isyan değil! Bu sorgu sadece.
“Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.”
Böyle sesleniyordu, meşhur boğaz harbini anlatırken; milli şairimiz. Boğaz harbi; hani şu yedi düvele meydan okuduğumuz meşhur harp. Askerine ölmeyi emreden bir komutanın, ölüme koşarak giden neferlerin savaşı… Asker ocağı peygamber ocağı diye ezber ettik biz. Ya şimdi? Hangi savaştayız biz? Kahpe kurşunlarla, hain pusularda şehit düşerken insan elinde olmadan haykırıyor: Beyim, peygamber sadece bizi mi bekler?
Ey şehit oğlu Şehit, isteme benden makber
Bak siz, büyükler seversiniz sayıları. Sayarsınız bizi; hissizce, duygusuzca… Bizim yüreğimiz yetmedi, belki siz sayarsınız. Sahi sayabilir misiniz? 1 şehit, 2 şehit, 3 şehit, 100 şehit, 101 şehit, 102 şehit, 200 şehit, 201 şehit, 202 şehit, devamı hep var. Devamı hep geliyor. Şimdi, soruya tekrar dönelim: Peygamber hep bizi mi bekler: Elinde avucunda olmayanı, oğlunun asker çorabıyla ısınanı, kısaca sizin tabirinizle kalburun altında olanı? Peki ya kalburun üstünde olanlar, onlar hep duygusuzca sayar mı bizi? Bu isyan değil! Bu sorgu sadece. Yanı başınızdayken evladınız, kolay geliyor değil mi akıl vermek? Peki ya sarılsaydınız soğuk mermere, o zaman da yine bu kadar kolay söyler miydiniz?
İçiniz rahat rahat onlar artık cennette, üzülmeyin diyebilir miydiniz? Peki ya siz? Hem Allah’a inancım sonsuz deyip hem direkt ya da dolaylı olarak terörü besleyenler, çanak tutanlar sizi hangi dua temizleyecek. Gencecik fidanların yitip gitmesine sebep olan o kanlı elleriniz nasıl temizlenecek? Kaç kurban sıratın öteki tarafına geçmenizi sağlayacak? Musalla taşının başında duran imam size değil de o tabutun içindekine sorsa arşı alaya yükselen ses: “Helal olsun” mu der sizce? Ya da dikip gözlerini gözlerimize neden sustun, neden destekledin, neden bir olmadın, birlik olmadın diyerek haykırır mı yüzümüze? Peki ya o gün geldiğinde bizler aynı kararlılıkla bakabilir miyiz yüzlerine?
Atatürk Mesela, Kocatepe yarsa yüreğini, yeniden çıkıp gelse; Gazi Paşa, bakabilecek miyiz yüzüne? “Emanetin emanetim oldu Ata’m! Aman vermedik haine, sımsıkı sarıldık birbirimize. Yaktığın ateşi hiç söndürmedik. Bir olduk, birlik olduk!” diyebilecek miyiz? Yoksa prangalarımız, ama-larımız aşağıya mı eğecek yüzümüzü? Bebesinin örtüsüne mermiyi saran kadına ne cevap vereceğiz? “Sen şehit oldun, evladın şehit oldu ama biz unuttuk hepsini, yaktığınız Kuvayi Milliye ateşini söndürdük; böldük parçaladık birbirimizi. Oyuna geldik, mert ile namerdi karıştırdık. Dostluğu kardeşliği unuttuk” mu diyeceğiz?
O gün gelecek; toprağın altındakiler toprağın üstündekilerle buluşacak. O gün düşmemesi için yüzümüz; okuyalım tarihi. Gazi Paşa’yı- Mustafa Kemal Paşa’yı- anlayalım. Anlayalım ki bir olalım, birlik olalım!
İlgili yazılar
Şehit Yakını Olmayı İster miydiniz?