Bebeğin ilk bir yılı neden çok önemli?

Yapılan araştırmalar yaşamın anne karnında geçen aylarında ve doğumdan sonraki ilk yılında, beyin gelişiminin çok daha hızlı olduğunu gösteriyor. Bu dönemde bebeğin nasıl bir ortamda büyüdüğü, çevresindeki kişilerle özellikle anne ve babası ile nasıl bir etkileşim içerisinde olduğu, maruz kaldığı uyaranların ne kadar uygun ve çeşitli olduğu, bilişsel, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişimini etkiliyor.

Bebeğin ilk bir yılında büyüdüğü ortam, anne ve babası ile etkileşimi ve maruz kaldığı uyaranlar beyin gelişimi açısından çok önemli.

İlk bir yılın bebeğin gelişimi için çok önemli olduğunu belirten Acıbadem Ankara Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Reyhan Erol, “Bebeğin doğduktan sonra ilk olarak ağlaması ve ondan sonraki süreçte anneyi emmesi beklenir. Eğer ilk aşamada bebek iyi ememiyorsa ya da emecek kadar güçlü değilse o zaman biz çocuğun sağlığı açısından bazı parametrelere bakarız. Bu durum düzeltilmeyecek bir sorun değil” diye konuştu.

Bu süre zarfını takip eden süreçteki diğer hususun, ilk ayda bebeğin görme duyusunun önemine değinen Erol, bebeklerin doğdu andan itibaren gördüğünü, burada dikkat edilmesi gereken noktanın bebeğin göz ile takip edip/edememesi olduğunu ve bebeğin takip edememesinin görmediği anlamına gelemeyeceği belirtti.


Gelişimde insan sesi neden etkili?

Önemli olan kısmın ilk aylarda ebeveynlerin bebekleri ile konuşup iletişim kurmasının gerekliliği olduğuna değinen, Acıbadem Ankara Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Reyhan Erol, çocuk sağlığı ile ilgili şunları söyledi:

“Bebek ile olan iletişime biz uyaran diyoruz. Bu uyaranlar ne kadar çok verilirse çocukları daha fazla gelişim gösterebiliyor. O yüzden bu uyaranlar asla eksik edilmemeli.

Örneğin on beş günlük bir bebeğimiz var. Hafif bir müzik açıp ellerine ve kollarına masaj yaparak o sırada günümüzü anlatabilir, onunla sakin bir ses tonu ile konuşabiliriz. Bilimsel çalışmalar da gösteriyor ki beyni geliştiren en önemli etken insan sesidir. Demek ki bunu biz ebeveynler iyi bir şekilde kullanmalı ve paylaşmalıyız. Ne kadar bu uyaranları verirsek o kadar iyi. Sonuç itibari ile bebek ilk iki yılda beyin gelişimi tamamlanıyor. Bu ilk iki yıl bu yüzden ebeveynler için altın değerinde.

Sonraki süreçler bu iki yılda çocuğun edindiği kazanımlardan dolayı, okul hayatı, iş hayatı ve evlilik hayatı gibi önemli süreçlerde her şeyi etki gösterebilir. Bu iki yılı o yüzden çok verimli geçirmek gerekiyor. O yüzden bu uyaranları vermek oldukça önemli.

İnternetteki bilgi kirliliğinde boğulmasınlar

İlk aylarda dikkat edilecek bir nokta da, her yeni doğan bebeğin kusması. Bu çok normal. Ama ne kadar kustuğu önemli. Gün içinde bir ağız dolusu kusabilir. Ama bir çocuk fışkırır tarzda kusarsa bu araştırılmalıdır. Kusma sebebi bebeklerin ilk aylarda mide kapakları tam kapanmadığındadır. Gün içinde bunu birkaç defa tekrarlıyorsa hekimlik bir durum söz konusu olabilir. Ebeveynlerin bunun gibi durumlarda akıllarına yatmayan bir şeyler varsa muhakkak hekime gitsinler. İnternette ki bilgi kirliliğinde boğulmasınlar.

Aşılar evde yapılmamalı

Doğumdan sonra dönüm noktalarından biride aşılar. Aşıları da iki guruba ayırmak gerekiyor. Ulusal ve özel olmak üzere. Bu aşılar genelde çocukların gereksinimine göre uyguladığımız aşılardır. Çünkü her aşı verimli bir antikor olduğu için gerekli hallerde yapılmalı. Ailelerimizin de kendine bu aşıları yakın sağlık merkezinde yaptırmasında fayda var. Aşılar asla evde yapılmamalıdır. Çünkü aşı yapılan yerler alerjik reaksiyonlara acil önlem alabilecek yerlerdir. Çocuğun olası bir hastalığı varsa bu durumunda hekime bildirilmesi gereklidir. Bu olası komplikasyonları önlemek adına önemli bir adım olacaktır. Aşı diye geçilmemesi gerekiyor.

Çocuğum sürekli ellerini ağzına götürüyor, aç mı?

İkinci ayda ise bebekler ellerini yavaş yavaş ağızlarına götürürler. Birçok ebeveyn burada şu soruyu sorar: “Çocuğum sürekli ellerini ağzına götürüyor aç mı?”


Bu çok normal bir süreç çünkü çocuk elini ve ağzını keşfetmek ister. Bundan haz duyarlar. Çocuk için bu keşiftir. Ellerini ağzına götürmeye başlayan bir çocuk için tırnakların kesilip törpülenmesi de önemli bir nokta. Çünkü çocuk kontrolsüzce elini ağzına götürebiliyor. Yüzünü tırmalayabilir. Bu durum küçük bebek törpüleriyle bu giderilebilir.

Üçüncü ayda aynaya baktırın

Üçüncü ayında ise çocuk ellerini kullanarak vücudunu keşfetmeye başlar. Keyif alırlar ve hatta bunu konuşarak yaparlar. Biz bu dönemde ebeveynlerin çocukları aynaya baktırmalarını öneriyoruz. Aynaya bakması beyin gelişimini oldukça etkiliyor. Çocuk ilk defa kendini görüyor ve onunla konuşmaya başlıyor.

Bunları yanı sıra çocuğunuzla iletişime geçebileceğiniz değişik gelişim kartları var. Bu kartlar 3 aylık bebekler için kullanılabiliyor. Bu kartlar bebeğin zihinsel gelişimi için oldukça etkiliyor. Genellikle siyah beyaz renkte oluyorlar. Ya da bu tür renklerde objelerde olabilir. Ancak çocuklar bu objelerle konuşmaya başlıyor diye ebeveynlerinde çocuğuyla konuşmayı aksatmaması gerekiyor. Her anı değerlendirmek lazım. Bu durumunda günde en az bir saat olması gerekiyor.

Dördüncü ayda yüz yüze bakmalı

Dördüncü ayından ise çocuğun yüz yüze bakmasını bekliyoruz. Hala annenin yüzüne bakmıyorsa bu durumun gelişimsel açıdan bir hekim tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü bu durum bebeğin ya görme ile ilgili bir problemi olduğunu gösterir ya da bazen nadirde olsa uyaran eksikliği olduğunu gösterebilir. Tabi ki bu durumu gününde doğan biçin bir bebek için söylüyorum.

Dokuz aylık iken oturamıyorsa problem var

Altıncı ayda da bebeklerin destekli oturmasını bekliyoruz. Bunu takip eden diğer ayda ise desteksiz olarak oturmasını bekliyor. Bebek dokuzuncu ayına geldiğinde hala oturamıyorsa bir problem var demektir. Ya da objeleri yakalayıp ağzına götürmüyorsa muhakkak bir problem var demektir. Bu durumun bir hekim tarafından kontrol edilmesi gerekir.

Her çocuk emeklemez

Dokuz aylıktan sonra ise emekleme bekliyoruz. Ama her çocuk emeklemez. Emeklememesi problem değil. Çocuk emeklemeden yürüyebilir. Biz bir yaşında çocuğun yürümesini bekliyoruz. Genel olarak tam yürüme işlevi ise on yedinci ayda sonlasın istiyoruz. Bu zaman diliminde bir sapma varsa, erken tanı için ailelerin muhakkak bir hekime danışmalarını tavsiye ediyoruz.

Yürüteç gerekli mi?

Çocuğun yürümeye yeni yeni başladığı dönemde biz bu yürüteçleri çok önermiyoruz. Bu yürüteçlerden dolayı ev kazaları oldukça çok oluyor. Yürüteçler bebeğin değil ailenin, işini kolaylaştırıyor. Ama yinede çocuk bu yürüteçleri kullanabilir ancak bu süre kısa tutulmalı. Sabah on beş ve akşam on beş dakika gibi. Bir diğer durum ise yürütece binen çocuklar erken yerine daha geç yürüyebiliyorlar. Çünkü bütün ağırlıklarını o alet üzerine veriyorlar. Ayrıca parmak uçlarıyla bu yürüteci hareket ettirdikleri içi normal yürümede de parmak uçlarında bir süre yürüyebiliyorlar. Bu durumda bazen problem doğurabiliyor. Ancak kalıcı bir durum söz konusu değil.


Prematüre bebeklerde ise daha dikkatli olunmalı. Erken dönemde bazı durumlar hemen tespit edilemiyor. Ayrıntılı testler yapılması gereken durumlar söz konusu olabiliyor. Ayrıca biz hastanemizde ayrıntılı başka taramalarda yapıyoruz. Bunun sebebi ise ülkemizde nitekim akraba evlilikleri çok fazla dolayısı ile metabolik hastalıklar görülme riski de artıyor. O açıdan topuk kanı alınması oldukça önemli.”


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.