Besle aydını oysun gözünü

Cisim midir, araz mıdır, nedir bu aydınlık? Topçu ya da popçu olmayın! Artık ‘aydınlık’ta iyi para var. İhtiyacınız olan tek şey unvan ya da statü, insan olmasanız bile olur. Biraz hain olun, biraz aydın… Ya sonra? Köşeyi döndünüz demektir. Sözde aydınlar güruhu…

besle aydını oysun gözünü sözde aydınlar akademisyenler terör

Sözde aydınlar, Ortaçağ’ın din adamları gibi…

Adeta kandil olup basın-yayın organlarında boy göstererek, şeksiz ve şüphesiz her halükarda milleti mahkûm olduğu cehalet ve karanlıktan kurtaran; kendisinden başka herkes cahil, görgüsüz, hatta insanlık fukarası olan insan evladına Türkiye’mizde “aydın” denilmiş. Bu aydınların sözüm ona çoğu da akademisyendir, bilimsel araştırmalarda ömür tüketip insanlığa faydalı olmak için mahrem yerlerindeki kılları ağartması gerekirken bu efendiler ne hikmetse akıl tüccarlığını tercih etmişler. Bu komedinin sebebi gayet açık aslında: Bilim kılıfına uydurulmuş bin yalan, vicdan terazisinde tartılmış tek doğrudan yeğdir, öyle değil mi?

Aydınlar söylemişse olay bitmiştir. İçimden yerlere yatıp gülmek geliyor: Bu güruh Ortaçağın Hristiyan din adamları gibi bir şey oldu. Ne deseler tartışılmaz gerçek olarak kabul edilir. Peygamber efendimiz (s.a.v) bu dönemde bir aydın olarak yaşamalıymış. O ki peygamber olduğu halde tebliğ ettiği din şiddetle sorgulanmış, düşünülmüş ve hala sorgulanıp, düşünülüyor. Bir aydın, bir gazete ya da televizyonda bir konuda yorum mu yaptı? Ne diyorsa doğrudur…


Çözebilmiş değilim, bu zevatın bir şeye sahip olmak için baş harfini söylemesi yeterdi. Ne istediler de bu millet, bu devlet ayaklarına sermedi? Bilime ve bilim insanlarına saygım sonsuzdur. Fakat ben bilim insanlarını değil, aydınları eleştiriyorum. Bu yüzden lütfen sap ile saman karıştırılmasın.

Toplumumuzun tüm dinamikleriyle evrildiği yeni bir sürecin içerisindeyiz. Sosyal ve siyasal alanlarda şiddetli tartışmaların yaşandığı günümüzde, çoklarının ‘kutuplaşma’ olarak adlandırdığı bu süreç esasen ‘sadeleşme’ sürecidir. Çeşitlenip, dallanan, farklı isimler altında aynı amacı güden şer çevrelerinin yakınlaşıp, bloklar oluşturması aslında korkulacak bir durum değil. Çünkü bu olay ayrıştırmaktan ziyade birleştiren hayırlı bir olaydır, güzel bir olaydır vesselam. Nasıl mı? Biz zaten Anadolu insanı olarak tek değil miydik; kurtuluş mücadelesinde bir değil miydik? Ne olduysa… Ondan sonra değişik isimler, ideolojiler, oluşumlar altında bizleri parça parça etmediler mi? Ettiler… İşte bu süreç, zarar verenler ile zarar görenlerin yine kesin bir biçimde ayrıştığı, ayrışmak zorunda olduğu bir süreç ve öyle sanıyorum ki bu sürecin sonunda ümit ediyorum milletimiz yeniden bir ve beraber olacaktır.

Ben de her şeyin güllük gülistanlık olmasını isterdim. Fakat kapitalist dünya ne güllük ne de gülistanlık. Bir asır önce ülkemizi parçalayan güçler, bugün de kendilerine göre önlerinde duran geoit şekilli pastada paylaşım hakkına haizdir. Gizlice ete yapışıp, kan emen kene gibi içimize girip, kanımızı emen sülükler var, bu zaten cümleye âyan.

Sözde akademisyenler

Son zamanlarda aydınlık şemsiyesi açıp, karanlıkta kalanları yamacındaki hakikate davet eden akıl tüccarı sözde akademisyenlerden bahsediyorum. Onlarla bitse iyi…

Meğer ülkede organik tarım yapılmayınca, toprakta yabani mantar gibi hain bitermiş de biz bilmezmişiz. Sazcısından, sözcüsüne, akademisyeninden, STK’sına, envai çeşit hain…

Aslında haksızlık etmeyelim, hiçbir insani değeri olmayan ve savunduğu halk ile uzaktan yakından alakası olmayan cani örgütleri eylemlerinden önce savunurken…

Hatta asker, polis vatan evlatları bir bir toprağa düşerken bile savunurken…

Bugün dolaysız olarak sivil, masum halka saldırıp, kan dökülünce bakıyorum da sözde aydınlar ait oldukları karanlığa pusmuş, sanırım yeniden ihanet kusmak için yerdeki masum kanının kuruyup gitmesini bekliyorlar.

Şu ayrımı da anlamış değilim: Sivil vatandaşın canına kıyılınca en yüksek perdeden birlik olmak gerekiyor da asker, polis şehit olurken tepki derecesi neden düşüyor? Can, candır. Asker, polis, sivil fark ne?

Utanmak, onur, vicdan, merhamet say say bitmez onca güzel hasletin bir tanesinden nasiplenmediniz mi yahu? Parayı ilah edinmiş şerefsizler! Bu memleket sizi el üstünde tutmadı mı?

İnsan yerine koyup, sözünüze itimat etmedi mi?

Yıllar yılı bu halk saygıyla sizi tazim etmedi mi?


Yok yok…

Siz asla bu milletin, bu vatanın evladı olmadınız!

Akıl yok ki içine ihanet sığsın.

Kendi milletinize ihanet etmediyseniz…

Hangi millete hizmet ettiniz ya da hangi millettensiniz?

Sözde aydınlar güruhu…

Bugün takke düştü, kel göründü!

Artık Anadolu’nun birlenerek, Güneş gibi Batı’ya inat Doğu’dan ve yeniden doğuşuna isteseniz de istemeseniz de şahit olacaksınız; engel olamayacaksınız!

Gün gibi aleni, deprem gibi gürül gürül gelen gün doğumu yeni nesillerin taze yüreklerinde bahar çiçeği gibi filizlenip açacak!

Yazımızın başlığına “Besle Aydını Oysun Gözünü” dedik demesine ama oymaya çalıştığınız gözler her şeyi çok iyi görüyor. İşte bunu unutmayın!

İlgili yazılar

Üniversite kampüslerinde terör yapılanması ve şiddet


13 Mart 2016 Ankara – Anne otobüse bindim


Bahattin Yavuz
O, gaz lambasının sıska ışığıyla aydınlanan kitapların sihirli dünyasında bir seyyahtır. Ruh ırmağından arıttığı sözleri kağıda işleyen bir nakkaş ve kusursuzluk için ruhuna çekiç vuran bir heykeltıraştır.