Doğar kar taneleri gökyüzünden ve inerler yeryüzüne. Her birinin belirli bir ömrü vardır. Kimi düşer daha soğuk iklimli bölgelere 2 ay 3 ay yaşar orada dostlarıyla. Kimiyse İzmir’e yağan kar gibi kısacık ömürlüdür sadece birkaç saatten ibaret bir ömür.
Kar taneleri
Sosyal medyada çok sık kullanılan bir cümle, insanlara yan yana da ilerlemenin mümkün olabileceğini göstermeleri. Fakat aslında kar taneleriyle ilgili tek örnek alabileceğimiz konu bu değil.
Doğar kar taneleri gökyüzünden inerler yeryüzüne. Her birinin belirli bir ömrü vardır. Kimi düşer daha soğuk iklimli bölgelere 2 ay 3 ay yaşar orada dostlarıyla. Kimiyse İzmir’e yağan kar gibi kısacık ömürlüdür sadece birkaç saatten ibaret bir ömür.
Bir balkona düşer belki biri, belki gül dalının yaprağına, bir bebeğin ağzına… Engel olamazlar bu gidişata. Zira her birinin kaderi bellidir. Hangi rotayı seyredeceği, nereye düşeceği… Düşeceği yere itiraz eder mi kar tanesi? İzleyeceği yolu değiştirmek ister mi? Bazen daha yavaş düşerler mesela, eski zamanlar gibi. Şimdilerde hep hızlı düşüyorlar bizim gibi onlar için de koşturuyor zaman. Esen bir rüzgar değiştirir belki yönünü, fakat o da onun elinde değildir. Boyun eğer kaderine kar tanesi. İsyan etmez yaşadıklarına. Sabreder gökyüzüne elbet bir gün ulaşacağını bilir.
Yere düştü bir kar tanesi, oysa ne de güzel yol alıyordu az önce, uçmak ne güzeldi.
Şimdi tekrar gökyüzüne dönmek için fazlasıyla ‘uğraşması’ gerecekti. Önce havanın ısınmasını bekleyecek. Isınan havayla eriyip sulara kavuşup uzun uzun yollar akarak bu sefer de havanın ısınmasını beklemesi gerekecek. Isındıktan sonra havalar, bu sefer de buharlaşan taneleri içinde sıranın kendisine gelmesini bekleyecek.
Aslında ömür dediğimiz olgu, beklemekten ibaret. Bir şeyleri bekliyoruz sürekli büyümeyi, okulu, işi, eşi… Ve ölümü.; 1 metrekarelik yer için nedir bu hırs, bu telaş. Oysa kar tanelerinden öğrenmemiş miydik yanyana ilerlemenin de mümkün olduğunu, sonsuzluğa ulaşmak için sabırla beklememiz gerektiğini.
Ve nihayet ulaşır kar tanesi arzusuna. İnsan kadar çileli olmasa da. Önemli olan ‘birliği, tekliği’ idrak edebilmek. Bir de bütünü görebilmektir.