Terör ve Medya ikileminde toplumsal duyarsızlaşma

Toplumların düşüncelerini, algılarını, alışkanlıklarını değiştirmenin birden fazla yolu vardır. Bu yollardan en önemlisi şüphesiz ki medyadır. Günümüzde yaşanan başta terör olaylarının medya tarafından bilinçsizce yansıtılması, milli duyguların ve toplumsal duyarlılığın zedelenmesine yol açmıştır.

sehit-haberleri-teror-toplumsal-duyarsizlik-duyarsizlasma

Günümüz Türkiye’sinde terör eylemlerinin hızı ve şiddeti son zamanlarda giderek arttı. Bu artan saldırılara paralel olarak da maalesef daha fazla şehit verdiğimiz günleri yaşıyoruz. Ülke olarak terör saldırılarına ve yine buna paralel olarak şehit haberlerine toplumun tepkisizliği, duyarsızlığı ve sonuç olarak bu tip durumların kanıksandığı bir aşamaya gelindiği görülüyor. Bu kritik noktada ise aşağıda çizmiş olduğum şema ile karşı karşıya kaldığımızı düşünmekteyim.

Terör Örgütü → Medya → Toplum

Bu çerçevede terör örgütleri asıl olarak toplum üzerinde bir takım korku ve güç gösterisi amacı yaratmak isterler. Fakat bunu gerçekleştirebilmeleri için kullanacakları birincil araç hiç kuşkusuz medyadır. İşte asıl cereyan da burada başlamaktadır. Medya, terör olaylarını olduğundan fazla abartırsa terör grupları kamuoyu üzerindeki amaçlarını gerçekleştirmiş olurlar. İkincil olarak medya, terör olaylarını halk ile buluşturmazsa o zaman da medya, üzerine düşen görevi yerine getirmemiş sayılır. İşte tam bu aşamada medya aradaki dengeyi sağlıklı bir şekilde sağlamalıdır.


Kısacası burada altı çizilmesi gereken en önemli nokta; medya ne verirse kamuoyu onu kendi düşünceleriyle, duygularıyla, ideolojileri ile harmanlayıp alır. Medya ne derecede terör eylemlerini ve şehit haberlerini basına yansıtırsa toplum da yansıtılan oranda ilgi sahibi olur.

Bununla birlikte günümüz Türkiye’sinde terör eylemleri, şehit haberleri, tecavüz olayları, gasp suçları vs. son derece artmış durumda. Örneğin annesi tarafından sürekli azarlanan bir çocuk, bir süre sonra annesinin azarlamalarına karşı duyarsızlaşabilir. Doğal olarak bu haberlerin de sürekli tekrarlanması, toplumun duyarsızlaşmasına ön ayak olmuştur.

***

Toplumsal duyarlılığı analiz etmek adına bir fırsat olarak karşımıza çıkan en iyi örnek, son günlerde izlenme rekorları kıran “Kısmetse Olur” programı. Neden mi?

Her gün televizyonlarda izliyoruz, gazetelerde okuyoruz. Terör eylemlerini, ölüm haberlerini, hırsızlık, gasp, tecavüz… Bir düşünün. Ya bu olayları siz yaşasaydınız!?

Peki, hiç tanımadığınız insanların başına gelen bu olaylara üzülüyor musunuz? Tepki gösteriyor musunuz? Önlem alıyor musunuz?

Medya bir anlamda bu olayları sıradanlaştırırken toplum duyarlılığını mı kaybediyor?

Dizilerin varlığı bu yüzden değil mi?

Toplum, tarihi ve gerçekleri bu dizilerden öğrenmeye hapis olmuyor mu?

Bu diziler ve yarışma programları, halkın toplumsal bilincini kaybetmesi için mi yapılıyor? Gerçek hayatla bağdaştırılıp toplumun tepkisiz kalması mı bekleniyor?

Toplum duyarlılığını kaybediyor!

Gittikçe duyarsız ve hiçbir şey hissetmeyen bireyler haline geliyoruz. Duyarlı olmak sosyal medyada söz konusu olay veya olayları dile getirmek değildir. Keşke tuttuğumuz takıma, izlediğimiz diziye duyarlı olduğumuz kadar, toplumsal konularda da aynı hassasiyeti ve gerekli duyarlılığı yerinde ve zamanında gösterebilsek.

Emperyalizmin tuzağına düşmüş ülkelere bakıldığında, ülkemizin yakın geleceği pek aydınlık değil. Çünkü ilgili ülkelerde oynanmış oyunlar ülkemizde de oynanıyor. Toplumuzun duyarsızlığı da bu yüzdendir.

Toplumumuz aymazlığa doğru sürükleniyor.


Kutsal değerlerimiz ayaklar altına alınıyor.

Çocuk istismarı artıyor.

Milli değerlerimiz zedeleniyor.

Namus, ahlak gibi kavramlar hiçe sayılıyor.

Yolsuzluk ve işsizlik hat safhaya ulaştı.

Terörün siyasallaşmasına ön ayak olunuyor.

Düşünce ve ifade özgürlüğü çiğneniyor.

Aile yapıları aşınıyor..

Uyanın artık!

Yoksa; “Yalnızca tozlu raflarda ki kitaplarda saklanacak, toplumsal duyarlılığın örnekleri…”

İlgili yazılar

Uluslararası Af Örgütü 2015-2016 Türkiye Raporu


Demokrasi: Halkın egemenliği mi yoksa egemenliğin halkı mı?


Görkem Barındık
1993 yılında Ankara’da doğdu. Süleyman Demirel Üniversitesi Radyo ve Televizyon Programcılığı bölümünde ön lisans; Akdeniz Üniversitesi Gazetecilik bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Akabinde Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Ana Bilim Dalı'nda “Dijitalleşen Medya ve Yarattığı Yeni Şiddet Alanı: Dijital Şiddet” başlıklı tezini tamamlayarak yüksek lisans programından mezun oldu. Şu an hâlihazırda doktora eğitimi için hazırlanmaktadır.