Buğday kokan çocukları unutma sakın!

Ama bu çocuklar büyüyecek. Taciz ettiğiniz, kölece çalıştırdığınız, evini yakıp yıktığınız, ablasını – kardeşini – yoldaşını öldürdüğünüz tüm çocuklar büyüyecek. Büyüyecekler ve minik elleriyle güzelliklerin dünyasını yaratacaklar.

Bir çocuğun dünyaya gelişi en masum olduğu dönem olsa gerek. Hiçbir kirlilikten, yalan – dolandan payını almadığı, yürek parçalanması nedir bilmediği, kısacası dünyanın çürümüşlüğünü solumadığı bir dönem.

Bir çocuğun, kız ya da erkek, sarı saçlı ve ya uzun burunlu; dünyanın herhangi bir bölgesinden herhangi bir çocuğun ilk öğrendiği şey sevgi olmalı değil mi?


Açlık, yoksulluk, göç değil; taciz, işkence ya da ölüm hiç değil. Sokaklarda çıplak ayaklarıyla ellerinde mendille büyümemeli çocuklar. 10 yaşında işçi olup 12’sinde ölmemeli.

Daha konuşmayı öğrenmeden keskin nişancılar tarafından vurulmamalı ya da mülteci botlarından kıyıya vurmamalı.

8’inde evlendirilmemeli ve ya 10’ununda tacize uğramamalı. Çocuklar bu dünyanın pisliğini bu kadar erken öğrenmemeli.

Gaz bombası, kurşun, havan topu, bomba… Bir memleket nasıl olur da çocuk tabutlarıyla dolar, nasıl olur da göz pınarları kurumuş bu kadar ana olur?

Ve bir grup ‘insan’ nasıl olur da el ele verip kırktan fazla çocuğun tecavüzünü örtbas etmeye girişir?

O “Bir kereden bir şey olmaz” diyen bakan nasıl olur da gece kafasını yastığa koyduğunda o çocukların çığlıklarını duymaz?

23 Nisanlarda “Çocuklar bizim geleceğimiz” cümlelerini kurarlarken Uğur Kaymaz’ın cansız bedeni gelmez mi gözlerinin önüne?

Duymazlar, görmezler, kol bacak birlik olup Ensar’ı da korurlar. Korurken bir nebze sızlamaz vicdanları. Sızlamaz çünkü onlar meydanlarda 15’inde 16 kilo yıldızlara uğurladığımız Berkin’in anasını yuhalatanlardır. Ana karnındaki bebeği terörist diye öldürenler, merada hayvanları otlatırken ‘u havan topuyla vuranlardır. Şantiyelerde, fabrikalarda, tarlalarda ölen çocuk işçilerin failleridirler. Anaların feryatlarının bizzat sorumlusu onlardır.

Evet sızlamaz vicdanları ve geceleri uyurlar rahatlıkla çünkü onlardan bahsederken insan kelimesi hep tırnak içindedir. Onlar altın tuvaletlerinde otururken dünyada her 5 çocuktan biri çalışmak zorundadır. Onların çocukları 52 bin tl maaş alıp yüzbinlerce dolarlık kıyafetlerle gezerken; çalışmak zorunda bırakılan çocukların üçte birine iş yerinde yemek verilmemekte ve yarısından çoğu 400 tl’in altında ücret almaktadır. Listeyi daha da uzatabiliriz, birileri çocuklarına dolarlar sayıp diploma satın alırken memlekette dört buçuk milyon çocuk okula gidemez durumdadır. “Evdeki paraları sıfırla” dedikleri sırada sokakta yaşayan çocuk sayısı üç bin, yoksul çocuk sayısı dört buçuk milyondur. Başkentin göbeğine diktikleri devasa sarayın altında çocuklarımızın minik bedenleri var, anaların gözyaşları ve her gün işçi cinayetlerinde öldürülen kardeşlerimizin kanı var demek yanlış olmaz herhalde?

Biraz daha genişletirsek tabloyu, büyük bir teknoloji markasının Çin’deki fabrikasında 16 saat aralıksız çalıştırılan, Endonezya’daki madenlerinde kaçak çalıştırılan çocuklar. Bazı büyük markaların giyim mağazalarının fabrikalarında 12 yaşın altında kaçak çalıştırılan Suriyeli çocuklar. Tüm dünyada çalışmak zorunda bırakılan ve bunlardan sadece kayıtlı olan 120 milyon çocuk. Yani yalnız ‘Kaçak Saray’ın değil bir avuç asalağın tüm zenginliklerinin altında çocuklarımız var.

Ama bu çocuklar büyüyecek. Taciz ettiğiniz, kölece çalıştırdığınız, evini yakıp yıktığınız, ablasını – kardeşini – yoldaşını öldürdüğünüz tüm çocuklar büyüyecek. Büyüyecekler ve minik elleriyle güzelliklerin dünyasını yaratacaklar.


Şimdi sessiz kalan her bir çocuğun sesi olman gerekmiyor mu?

Karanlığı dağıtmak için bir ilmek de senin atman gerekmiyor mu?

Mersin’de çalıştığı inşaattaki sobadan zehirlenerek ölen Suriyeli Hekim Casım Nebo’nun “Yaşamak için çalışmak zorundayız” diyerek isyan eden babasının koluna girmemiz gerekmiyor mu?

Tüm anaları, tüm abileri yanımıza katıp insan olmanın mücadelesini vermemiz gerekmiyor mu?

“Buğday kokan çocukları unutma sakın!

tarih kokan duvarları unutma sakın!

yaralı flüt kokan seheri unutma sakın!”

Facebook Avataria oyununda çocuklara cinsel taciz

Ağrı’daki çocuklara armağanınız yalnızca kitap olsun

“Eğer sevgisi”: Çocuklar nasıl birey olur?


Bir Bayram Var Bugün


Deniz Akdeniz
Başkent Üniversitesi Sosyal Psikoloji'de yüksek lisansımı yapıyorum. Boş buldukça aklımı kurcalayan konularla ilgili yazmaya çalışıyorum. Burası benim için sesli düşündüğüm, düşünürken fikirlerimi tekrar tekrar şekillendirdiğim bir alan.