Çocuklardan medet uman molla

10 ayda verilen şehit sayısı, Kıbrıs harekatında verilen şehit sayısına ulaşınca Diyanet’i bir panik aldı. Vatan sevgisi, evlat sevgisinin önüne geçebilir mi? Şehitlik özendirilecek bir mertebe midir? Bu soruların cevabını arayın ve bir an için kendinize karşı dürüst olun!..

10 ayda verilen şehit sayısı, Kıbrıs harekatında verilen şehit sayısına ulaşınca Diyanet'i bir panik aldı.

Analar arasındaki davranış farklarını görecek kadar çok ölüm gördük. Aslan gibi yüzbaşı oğlunu toprağa veren ananın “vatan sağ olsun” deyişine de tanık olduk, özel harekat polisi evladını şehit veren annenin hiçbir şey söylemeden sadece yutkunup 4 gün sonra üzüntüden can verişini de… Acıları yarıştırmıyorum ama bu yaşanan acıların ışığında bazı kavramları sorgulamanızı istiyorum.

Mesela vatan sevgisi, evlat sevgisinin önüne geçebilir mi? Şehitlik özendirilecek bir mertebe midir? Bu soruların cevabını arayın ve bir an için kendinize karşı dürüst olun. Yetiştirdiğiniz, bağrınıza bastığınız, gözünüzden bile sakındığınız evladınızı bir kör kurşuna şehit verseniz “vatan sağ olsun” der misiniz? Yoksa “Canımdan can kopmuş, ben neyleyim vatanı?” mı dersiniz. Şunu bilin ki; ülkenin şehide ihtiyacı yok, terörü bitirecek zekada yöneticilere, komutanlara ihtiyacı var. Bu yöneticilerin ve komutanların birincil görevi de en az şehitle görevi tamamlamaktır.


1şehit çocukları nöbette0 ayda verilen şehit sayısı, Kıbrıs harekatında verilen şehit sayısına ulaşınca Diyanet İşleri Başkanlığını bir panik aldı. Bu kurum, çocuk dergisinde yayınladığı “Şehit olan cennette o kadar mutlu olur ki on defa şehit olmak ister” ve “Keşke ben de şehit olabilsem” gibi ifadeleri yetişkinler için hazırladıkları bir dergide kullanmış olsa, hedef kitlenin zekası hakkında kuşku duymakla birlikte, “İktidarın borazanı haline gelmiş bir kurumun toplumsal tepkileri minimize etme çabasının bir ürünü” der, güler geçerdim; ama iş, bu sözcükleri çocuk dergisinde kullanmaya gelince… İşte orada dur bakalım kara molla!..

Bu ifadeler, hepimizi karamsarlığa sürükleyen çaresizlik ifadeleridir. Bu hamasi nutuklarla kendi mahallendeki hurafe meraklısı kafaları kendine siper yapabilirsin belki ama burası ne İran İslam Cumhuriyeti, ne de bu savaş İran ile Irak savaşı. Bize kendini patlatmaya hazır mücahit lazım değil, aklını kullanan eğitimli profesyonel askerler lazım.


Çocuk psikiyatrları, çocuklarda soyut düşünce olmadığından doğruyu yanlışı ayırt edemediklerini ve bu nedenle ölüm gibi soyut kavramlar üzerinde özendirici konuşmalar yapmamak gerektiğini söylüyorlar. Hal böyle olunca da yazdığınız çizdiğiniz şeylere dikkat etmeniz gerekiyor.

Peki ya neye özendirilebilirler? Mesela soru sormaya özendirilebilirler. Örneğin çocuklarınızı şu soruları sormaya özendirebilirsiniz:

  • 7 Haziran’a kadar sıfır şehit verilirken ne oldu da 10 ayda 400 şehit verir hale geldik?
  • İstanbul’da sokağı kazsan 15 dakika sonra belediyeden İGDAŞ’a, BEDAŞ’tan Türk Telekom’a kadar onlarca kurum başına üşüşürken nasıl oluyor da Diyarbakır’ın ortasına hendekler ve barikatlar kurulurken bir Allah’ın kulu “Burada ne yapıyorsunuz hacı?” demiyor?
  • Nasıl oluyor da ülkenin bir bölgesinde, cebinde çakıyla AVM’ye bile girilemezken, Güneydoğu’da tonlarca bomba kimseye duyurulmadan şehrin göbeğine kadar sokulup buzdolaplarının içine tuzaklanabiliyor?

Çocuklarını vakıflardaki zeka iğdişi sapıkların mezesi yapacağına onlara soru sormayı öğret! Dünyanın nasıl değiştiğini göreceksin.

Şehitlerimiz ve Büyüyen Öfke

Yarbay Mehmet Alkan Ve Şehit Aleviler

Bütün Suç Şehitlerin

Şehit Yakını Olmayı İster miydiniz?


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.