Bir ülkeyi kalkındıran ne ekonomisidir, ne siyaseti, ne futbolu, ne de sanatı… Bir ülkeyi kalkındıran asıl etken, bunların temelini oluşturan “eğitim”dir. Eğitimi sallantılı olan her ülke, geri kalmaya mahkumdur. Bir ülke, üç beş iyi adamla kalkınmaz!
Eğitimde yapılan yanlış bütün doğruları siler
Coğrafi özellikleri ve tarihi açısından dünyada bizden daha zengini ve şanslısı yok belki de… Dört mevsimi ayrı ayrı tadında yaşayan bir ülke olarak birçok kıta ülkesini solda sıfır bırakırız.
Peki, onlar bizi hangi konularda solda sıfır bırakır, gelin bir düşünelim… Çok uzaklara Amerika’ya gitmeyelim, 50 yıl ilerimizde olan Avrupa ülkelerini ele alalım ve kıyas için seçeceğimiz ülke Avrupa’nın başkentine ev sahipliği yapan Belçika olsun. Belçika vatandaşı biri olarak kendi gözlemlerimi paylaşmam daha doğru analize sebep verir diye düşünüyorum.
Bir ülkeyi kalkındıran ne ekonomisidir, ne siyaseti, ne futbolu, ne sanatı…
Bir ülkeyi kalkındıran asıl etken bunların temelini oluşturan”eğitim”dir. Eğitimi sallantılı olan her ülke geri kalmaya mahkumdur. Bir ülke 3 – 5 iyi adamla kalkınmaz. Müteahhit olun ve bir apartman inşa edin, 10 katlı apartmana 3 – 5 sağlam tuğla koyun geri kalanını ne olduğu belirsiz malzemeyle kapatın. O bina artık alışageldiğimiz canlı bomba saldırıları esnasında bile yıkılır. Çünkü içi belirsizdir, ayakta tutunmaya ne gücü vardır ne de kalitesi buna izin verir. İşte tam böyle… Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime bağlıdır.
Tebrikler bebeğiniz doğdu, kundakladınız evinizin yolunu tuttunuz…
Raunt 1: Devlet ve sağlık sigorta şirketi bebeğin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ebeveynlere belirli bir meblağ hediye eder. Zira anne –baba olanlar bilir; bez, süt, yatak, beşik maddi açıdan çok zorlar. Bu sebepten dolayı her iki tarafın da ailesi devreye girmez mi zaten bebek arabasını biz alacağız, beşiğini siz alın diye. Çocuk agu dedi, anne dedi, mama dedi başladı yürümeye.
Raunt 2: Çocuk 2,5 yaşına geldiğinde zorunlu kreş eğitimi başlar. Aylar öncesinden veliler çocukları için okul araştırırlar ve muhakkak ‘Benim çişim var’ cümlesini öğretirler ona. Öyle ki, 2,5 yaşına gelen her çocuk bezinden kurtulmuş bir şekilde başlar okula. Çatalını, kaşığını kendi tutar, suyunu biberondan değil bardaktan içmeyi öğrenir.
Belçika‘da eğitim kreşle başlar
Belçika’da eğitim küçük yaşta kreşle başlar ve bunun için velilerin doktor, mühendis, iş adamı olmasına gerek kalmaz. Eğitim kişinin parasına göre değil, devletin yasasına göredir. Çocuklar okulda kalem tutmayı, sosyalleşmeyi, oyun oynamayı, zengin – fakir iyi – kötü ayrımı yapmadan hayata karşı tek başlarına durmayı öğrenirler. Sınıflarıyla çiftliklere gider inek, keçi, koyun görürler, veterinere gider hayvanlardan korkulmaması gerektiğini öğrenirler, havuza gider yüzmeyi öğrenir, müzeye gider sanatı, tarihi görürler. Ezberci bir eğitim yoktur orada, küçük çocuklar zihinde kalacak şekilde bizzat görerek, yaşayarak deneyimler her şeyi. Diğer ülkelerde yaşıtları altlarına kaçırırken, anne – babasından başkasını görünce ağlarken onlar yaşken eğilirler.
İşte böyle erken ve doğru yetiştirilmenin sonucudur Avrupa ile aramızdaki 50 yıllık fark!
Atatürk, “Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder” sözüyle her şeyin başlangıç noktasının eğitim olduğunu bize yıllar öncesinden söylüyor.
Eğitim… İşte bu yüzden bu kadar önemli…
Diğer ülkelerle aramızdaki farkın iki katına çıkarılmaması dileğiyle…