Hiç kimse mutlu bir insandan hoşlanmaz, çünkü mutlu insan diğerlerinin egosunu incitir. Mutsuz ruh hali bizim insanımızın yaşam biçimi halini almış.
Mutsuzluktan mutlu olmak!
Etrafımız mevcut durumundan memnun olmayan insan kalabalığı ile sarılmış. Bu kalabalık o kadar güçlü bir olumsuz enerjiye sahip ki onlardan biri olabilmeyi sağlamak için bizi kara delik misali içlerine çekmeye çalışıyorlar.
Bu insan kalabalığı; mutsuzlukla beslenen, başkalarının mutluluğundan rahatsızlık duyan, “bu kadar mutlu olacak ne buluyorlar, gerçekten sinir oluyorum” diye hayıflanan kişilerden oluşuyor.
Bu durum her daim aklıma Osho’nun “Hiç kimse mutlu bir insandan hoşlanmaz, çünkü mutlu insan diğerlerinin egosunu incitir” sözünü aklıma getirir. Mutsuz ruh hali bizim insanımızın yaşam biçimi halini almış. O kadar ki tabir yerinde ise mutsuzluktan mutlu oluyoruz, melankoliyi, dramayı seviyoruz.
Televizyonun karşısında saatlerce ağlayan yalvaran acılar içerisinde kıvranan dizi oyuncularını izlemekten keyif alıyoruz.
Bir dostumuz, arkadaşımız gelip mutsuzluğu ile ilgili yakındığında onunla birlikte üzülüyormuş gibi yapıp içten içe rahatlamış hissediyoruz. Biz mutsuz insanlardan hoşlanıyoruz çünkü böylelikle onların yaşadıkları bizim başıma gelmediği için mutlu oluyoruz, egomuzu parlatıyoruz.
Diğer bir taraftan çoğumuz mutluluğu sürekli dışarıda aramaktayız. Dış odaklı bir mutluluk arayışı, kendi içine dönmek ve ruhu iyileştirmek yerine, mutluluğun da mutsuzluğun kaynağının da bizim dışımızda sebeplere dayalı olduğunu değişmez bir şekilde savunuyor olmak ne kadar da büyük bir yanılgıdır. Etrafımızdaki her şey olumsuz, anlamlanamamış ve neşesiz çünkü biz kendi içimizde olumsuz anlamlanamamış ve mutsuzuz. “Kimse beni sevmiyor” peki “biz kendimizi ne kadar seviyoruz?”
Kendi dışımızda gelişen olayları ve insanları bu kadar irdelemek yerine, kendimizi irdelemeye vakit ayırsak, mutluluğun kaynağına ulaşmamamız daha kısa bir zaman alacaktır. Olumsuz enerji her daim olumlu enerjiye göre daha güçlü bir boyuttadır. İnsan zihni durmaksızın tetikte olabilmek adına, hayatta kalabilmek için olumsuz enerjiden faydalanır çünkü olumsuz enerji kişiyi sürekli savaş halinde tutma gücüne sahiptir fakat öte taraftan bu enerjinin çok fazla kullanımı bizi bir virüs gibi içten içe kemirip bitirir fakat ne yazık ki biz bunu fark edemeyiz. Olumsuzluğun gücüne bir kere kapıldık mı oradan kendimizi çekip çıkarmamız çok zaman alır.
Aynı bir bataklık gibidir mutsuzluk…
Yavaş yavaş sizi içine çeker. Etrafta tutunacak ve kendimizi yukarıya doğru itecek bir dal aramak yerine, korkuyla debelendiğimizde bizi içine daha da çekecektir. İşte bu yüzden ruhu o olumsuzluk bataklığına saplanmış kişilerden uzak durmaya çalışmak gerekir. Bu kişileri izlediğinizde konu hep döner dolaşır, ne kadar şanssız olduklarına, başkalarının onlara yaptıkları ihanetlere, nankörlük görmelerine, umutlarının kalmadığına gelir.
Çoğu zaman başlarına gelen tüm bu durumların kendilerinden kaynaklandığını, kişi istemedikten sonra karşılaştıkları tüm bu durumların onları etkilemeyeceğini, ayrıca tüm bu sorun ya da mutsuzluk diye adlandırılan deneyimlere teşekkür ve şükretmek gerektiğinin bilincinde olamazlar. Oysaki hepsinin karşımıza çıkmasının bir amaç uğruna olduğunu ve hepimizin bunları deneyimleyerek dahi iyi birer insan haline geleceğimizi fark etmemiz gerekir.