Ali Denizci ile “Gönüllülük” üzerine söyleşi

Ali Denizci… Derviş Baba Deliler Abdallar Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesinin kurucularından, Derviş Baba gönüllülük hareketinin fikir babalarından ve “Görüyorsan, Duyuyorsan, Sorumlusun” felsefesi ile yola çıkmış en aktif olan gönüllülerinden de biri ayrıca.

Ali Denizci ile "Gönüllülük" üzerine söyleşi

Gönüllülük hizmetkâr olmak ve hizmet etmekten geçer

Ali Denizci’yi gün içerisinde motor tepesinde bir aileye yardım götürürken, yeni açılacak olan kültür sanat merkezinin inşaatında boya yaparken, bir ihtiyaç sahibine gönderilecek gardırobu kamyonete yüklerken ya da kendisi ile görüşmek isteyen herkesi aynı oranda sevgi saygı ile karşılayıp anlattıklarını dinlerken görebilirsiniz. Ali Denizci gönüllü olmanın hizmetkâr olmaktan, hizmet etmekten geçtiğine inanan bir gönüllü. Bugün kendisi ile gönüllülük üzerine konuşacağız.

Ali bey, neden insanlar gönüllü olmaya başkalarına yardım etmeye ihtiyaç duyarlar?


Aslında bu bir çıkar ilişkisidir. En yaygın nedeni din öğretileridir. Din öğretileri “yardım et” der bu da ticari ilişkiyi otomatik olarak getirir. Böylece başkalarına yardım ederek sevap kazanırsın, o bonuslar birikir cennette güzel yer kaparsın, bir miktar günahlarını affettirirsin. Bu işin ticari bölümüdür. Diğer yandan, kendini iyi hissetmek için insanlar yardım ederler. Kendinden mutlu değildir hayatında ters giden bir şeyler vardır, böylelikle kendinden daha aciz olan insanlara yardım ederek kendisini iyi hisseder fakat bu da doğru bir yöntem değildir çünkü bir süre sonra gördüğü manzaralar karşısında kendini iyi değil daha da kötü hissedecektir.

Kişi ilk önce kendine yardım etmelidir. Kendine yardım etmenin yolu da ilk önce başkalarına yardım etmekten geçer. Bilinçli ve bunun görevi olduğunu bilen insan bunu yapar çünkü yardım etmek hepimizin görevidir. Hepimiz çeşitli şans ve şansızlıklarla dünyaya geliyoruz fakat belirli bir yaşa geldikten sonra şanssızlıklar şansa eviriliyor. Daha iyi bir dünya için elimizdekini paylaşmamız gerekiyor. Daha iyi bir dünya kurulduğunda onun içerisinde sadece biz yer almayacağız o insanlar da yer alacaklar o yüzden; ben neden yardım ediyorum ona bakıyorum? Bir; görevim olduğu için, iki kendime yardım etmeye çalışıyorum. O insanların hepsinde kendimi görüyorum, o yüzden de onlara yardım ediyorum.

İnsanlar gönüllülük için neden istek duyarlar?

Yardım severlik ve gönüllü olmak arasında ne fark vardır?

Kedi sevmek ve kedi beslemek gibidir. Gönüllülük gönlünü koymaktır. Yardım severliğin ise doğu toplumlarında işleyiş biçimi; yaz geldiğinde yazlıkları kış geldiğinde kışlıkları çöpe atmak, yardım ettiğini sanarak birilerine ulaştırmaktır. Hiç bir şey yapma isteğin yoktur ya da boş bir anın vardır onu geçirmek için yardım edersin gönüllülükte ise zaman yaratırsın. Yardım sever boş zamanlarından arta kalan zamanlarda yardım eder, kendini iyi hissetmek için yardım yapar ve yine orada ticari bir durum vardır, gönüllü ise bu iş için zaman ayırır. Uykusundan, parasından, ilişkilerinden, sinemasından, daha da bir sürü şeyden zamanını ayırır emeğini ayırır, gönlünü koyar yapması gerekeni yapar.

Ali Denizci ile "Gönüllülük" üzerine söyleşi

Gönüllülük ne demektir?

Gerçek gönüllülük ne demektir? Hangi esaslara dayanmalıdır ve nasıl olmalıdır?

Çok klişe bir soru bu.

Fakat halen bilmeyenler var.

Ayrımcı olmamalıdır. Din, dil, ırk, etnik ayrımları geçtim insan hayvan bitki de ayırmamaktır, binaları da cansızları da ayırmamaktır. Yıkılmakta olan bir bina var ise ona da sahip çıkman gerekir, kentine de sahip çıkman gerekir, çevreye de sahip çıkman gerekir. Gelecek kuşakları da düşünmek gerekir. Dünya sadece bizim yaşadığımız bölgeden ya da zaman diliminden oluşmuyor. Geçmiştekiler bizlere bir takım miraslar bıraktılar bizim de geleceği onları sağlam teslim etmemiz gerekiyor, sağlam nesiller oluşturmamız gerekiyor.

Ülkemizdeki gönüllülük hareketlerini nasıl görüyorsunuz? Son dönemde trend haline mi dönüştü?

Trend diyemeyiz, trend dönemi olan sonra geçip giden durumlar için kullanılan bir terimdir. Bu Türk halkında, bu topraklardaki tüm insanlarda hep vardı yapıyorlardı sadece sosyal medya bu kadar yaygın olmadığı için duyulmuyordu. Mesela ben 15 – 16 yaşındayken BEYDER (Beyoğlu Güzelleştirme Derneği) üyesiydim bir sürü insan vardı sonradan öğrendim ki Türkiye’nin en büyük STK’sıymış. Hayvanları Koruma Derneği, Kızılay’a da üyeydim orada da bir sürü insan vardı. Bu toprakların halkları her zaman bu işlerin içerisindeydi. Rum’u da Kürt’ü de Türk’ ü Ermeni’si de her daim işin içerisindeydi.

Trend olan; bazı şirketler sosyal sorumluluk projeleri yapar gibi yapıyorlar, sadece reklamlarını yapıyorlar. Bir süre sonra geçecektir. Fakat o şirketlerin içerisindeki tek tek insanlar eskiden de yardım ediyorlardı, şimdi de ediyorlar, gelecekte de yardım edecekler.


“Derviş Baba ben gönüllü olmak istiyorum”

Ali Denizci ile "Gönüllülük" üzerine söyleşi

Gönüllülüğe gönül vermek isteyenlere neler önerirsiniz? Bu işe nereden başlayacaklarını bilmeyenlere neler önerirsiniz?

Derviş Baba’ya gelsinler ben oraya gittim.

Gidecekleri yardım kuruluşunun yardım yapıp yapmadığına baksınlar, bu çok önemli. İçlerindeki kişiler paralı çalışıyor mu? İçeride çalışanlar gönüllü değil, bir iş yapmalarının karşılığında alıyorlar mı? Ayrıca kurumun arkasında bir tarikat ya da siyasal bir oluşum var mı ona bakmak lazım. Tek tek insanların neye inandığının önemi yok fakat bir siyasi kuruluşun ya da dini kuruluşun finanse ettiği bir yer ise mutlaka başka amaçları vardır. Sadece bir dine, mezhebe yardım ediyor ise orada çıkar konuşur, ayrımcılık vardır. Bir etnik kimliğe yardım ediyorsa uzak durmak gerekir. Mesela sadece insanlara ya da sadece hayvanlara yardım eden grupları anlayabiliyorum fakat sadece Müslümanlara yardım eden grupları da anlayabiliyorum fakat onaylamıyorum. Sadece Müslümanlar, sadece Türkler gibi ıvır zıvırlar ile uğraşan yerlerden uzak durmaları gerekiyor ve tabi ki içinden para alınan yerlerden de uzak durmaları gerekiyor.

Dini ve siyasi harekete gönüllülük içinde yer yok!

Derviş Baba Gönüllülerinin gönüllülük profilini nasıl tanımlarsınız?

Burası Nuh’un gemisi gibidir. Tarikatçılar da var, Ateistler de, Ermeniler de, Musevi, Kürt, Türk’te var. Bazen mesajlar geliyor “Sen sadece belirli bir kesime yardım ediyorsun” diye. Fakat benim yardım ettiklerimin yüzde kaçı nedir ne değildir bilmiyorum. Bir oran yok çünkü etnik soru sormuyorum. Biz bu tür sorulardan uzağız. “Yardıma ihtiyacı var mı yok mu?” buna bakıyoruz. Ayrıca dini ya da ideolojik propaganda yapan kişiler olursa onları çıkarırım. “Şu siyasal parti diğerinden iyidir” kimse diyemez ya da “bu din diğerinden iyidir” de kimse diyemez. Ayrımcı olanlarla ırkçılık yapanlarla bizim işimiz yoktur.

Bir kişi gelip de “ben Derviş Baba Gönüllüsü olmak istiyorum” dediğinde onlara neleri öneriyorsunuz?

Çok net dini ve siyasi propaganda yapmaması gerekiyor.

Peki, bir gönüllünün Derviş Baba içerisinde görevi nedir? Ne şekilde görev alabilir?

Öğretmenlik yapabilir, gıda dağıtabilir, kültürel etkinliklere katılabilir. Kültürel etkinlikler genelde çok tercih ediliyor. Yaklaşık 1000 kişi kadar kültürel etkinliklerde gönüllü var. Ayda bir ya da iki ayda bir de geliyorlar. Örneğin çok ünlü bir holdingin sahibinin eşi her iki ayda bir gelir grubun içerisinden 3 çocuğu alır ve gönüllülüğünü üstlenir, o gün müzeye, tiyatroya, ya da sinemaya mı gidilecek diğer gönüllüler ile birlikte oraya giderler. Ailelere verilen eşyaların depolanması ve dağıtımı işlerinde de görev alabilirler.

İhtiyaç sahiplerine nasıl ulaşıyorsunuz?

İhtiyaç sahibi ailelerin ev tespitini birinci derece çember dediğimiz gönüllüler yapıyor. Bu kişiler birebir burada olan, sistemin nasıl işlediğini bilen, belli bir eğitimden geçmiş kişilerden oluşuyor. O konuda biraz seçici davranıyorum. Ev tespitini yapan kişiler çok güvenebileceğim kişilerden oluşmalı. İstihbarat doğru yapılmalı çünkü insanlar buna güvenerek bize gıda ya da para yardımı gönderiyorlar. Onlar parayı ya da gıdayı göndererek sorumluluktan kurtuluyor. Ondan sonrası bizim sorumluluğumuz o yüzden çok dikkatli olmalıyız. Bu nedenle bu görevde 10 – 12 kadar kişi çalışır, yarısı kaymakamlık belediye soruşturmasını yapar, başka bir grup da o soruşturmadan sonra aileleri ziyarete gider. Genellikle aile ziyaretlerini gün içerisinde ben yaparım o da ben boşta olduğumdan, çünkü çocuklar kendi işlerinde çalışıyorlar.

Bu güzel sohbet için teşekkür ederim Ali Denizci.


Eyvallah kızım.

Derviş Baba Ali Denizci’nin “Görüyorum duyuyorum sorumluyum” projesi


Hüma Ünsal
1983 yılının, (annesinin tabiriyle) dize kadar karlı ve soğuk olan ocak ayında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Her daim yüzünde kocaman bir gülümsemeyle dolaşan, konuşmayı seven, daha üç yaşındayken babasının ona okumuş olduğu tüm kitapları ezberleyip okuyan bir çocuk olmuştur. Hayata parlak bir giriş yapmış, eğitim hayatını keyifli ve eğlenceli geçirmiştir. Hayat Amacı; Hayata anlam, değer katarak yaşamaktır. Eğitim onun için hiç bitmeyen bir yolculuktur. Öğretirken öğrenme, yeni insanlar, kültürler, bakış açılarıyla karşılaşma ve bunlarla kendini harmanlayıp diğerlerine yararlı bir bireye dönüşme yaşam felsefesidir. Eğitimcilik Hedefi; Çevresindeki kişilerden objektif olarak kendisini beş kelimeyle tanımlamalarını istediğinde ortaya çıkan karakteristik özellikler onun eğitimcilik hedefleri ve kimliğiyle de örtüşmüştür. Onu marka haline dönüştürecek eğitimler enerji dolu, objektif, samimi, sıra dışı, pozitif ve heyecan dolu olacaktır. Hayatta yapmaktan en çok keyif aldığı üç şey; seyahat etmek, okumak ve fotoğraf çekmektir.