Bugünlerde çok zor ve acı dolu günler yaşıyoruz demenin de hafif kaldığı bir süreç içerisindeyiz. 15 Temmuz öncesine dayanan ama ne zaman başladığını hatırlamadığım, bana mütemadiyen sürecekmiş gibi gelen kötü bir sürecin pençesindeyiz.
Bizi aslında üzen ne?
Bizi aslında üzen; ‘bu halk, haksızlığa karşı gerçekten tek yürek birleşti mi cidden’ diye ümit ederken ve biz olan olayların hezimeti içerisindeyken ölenler daha toprağa gitmeden; o gün sabahında ve sonrasında durmadan sosyal paylaşım sitelerinde ayrımcı ve çirkin paylaşımlar yapan nice şuursuz insan gördüm her kesimden.
Bir hafta kadar önce patlak veren olayı bertaraf etmek için insanlar tek yürek sokağa döküldü ve bugün de nöbet tutuluyor meydanlarda.
Böyle düşünülmesi şimdilik kulağa iyi bir şey gibi gelse de; ilerleyen zamanlarda bunun ne denli ne ölçüde ‘ halk birliği’ olduğunu göreceğiz!
Halk bundan sonra karşılarına çıkacak haksızlıklara, hukuksuzluklara aynı duruşu sergileyip sesini yükseltecek mi? Birinin hakkı yenip hukuku çiğnendiğinde tüm halk yine aynı dirliği gösterebilir mi?
Bu yazılan destanda; kutuplaşmalar, faşist zihniyetler, farklı düşünen ve inananları ötekileştirmeyi bitirdiğimiz de yazıyor mu?
Söz konusu olan insan hukuku, fikirleri ve özgürlüğü olunca 15 Temmuz’da ortaya çıkan ‘milli irademiz’ yine ortaya çıkacak, halk sokağa dökülecek mi?
Böyle bir ortamda yetişen çocuklar için yarının tecavüzcüsü, darbecisi, yobazı olmaması için, içi kof olan ve cehaletin en etkili müsebbibi eğitim sistemiz için de yine sokağa çıkacak mıdır halk?
Peki bu idam meselesinde ne kadar doğru düşünüyoruz?
İdam edilmesini istediğimiz o kişilerin dün tanıdığımız, gördüğümüz, insanlar olduğunu unutmayalım. Sokaklarda ‘idam isteriz’ naraları atan güruh; idamı çözüm görmek yerine bunu layık gördükleri insanların bu cezayı hak etmelerinin önüne geçmesi için çözümler üretmesi lazım değil mi?
İdam edilecek bireyler yetiştirip onu beslemek yerine ilerde bu olasılığı kader edinebilecek gençlere, çocuklara, ailelerine ve kendimize insanlığı erdemi öğretelim.
İnsanları eğer ceza ile yönetirseniz onlar bir daha yanlış yapmayacaklardır; oysa insanları erdemle ve ahlak kurallarıyla yönetirseniz o zaman onlar hem utanma duygusuna sahip olacaklar hem de doğruyu yapmaya çalışacaklardır.
Fakat bu eğitim bir din eğitimi değil!
Ve eğitim sadece bir diplomadan ibaret değil. Yaşadığımız dönemin en büyük cahili, diploma almayı eğitim sananlardır. Benim kastım daha öncede dediğim gibi bir insan eğitimidir. Çok mu yanlış bakıyorum olaya acaba?
15 Temmuz günü ölen 241 insan bir hiç için ölmedi! İlla birlik sağlanması için cuntacıların tank, tüfek çalıp onları bizlere mi doğrultması gerekiyor? İlla öldürmek öldürülmek mi gerekli birlik için? Yeni bir sayfa mı açtık yoksa artık daha mı çok güdüleceğiz çobanlarımız tarafından?
Kötü geçen zamanlardan, akan kanlardan toplumumuz hiçbir zaman ders almamıştır. Ben bunu gördüm bunu deneyimledim.
İnsanlar 15 Temmuz’da sokağa çıkıp birlik olduğu o gün aslında; ”Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyerek yaşattığımız yılanların, bir sonraki hedefi biz olduğumuz için sokağa döküldü!
Özetle gün birlik günü olunca; din, dil, ırk ve ideoloji demeden insan insana tutunup gönül gönüle, el ele zararsız ve ziyansız hak aramaya çıkılmalı. Kim olursa olsun yezidin karşısında durmaya ve sadece darbe günlerinde değil de her gün dayanışmaya, kardeşliğe gayret gösterelim.