15 Temmuz gecesi cuntacılar tüm hazırlıklarını yapmış, Cumhuriyet tarihimizde pek çok kez denedikleri ve birçoğunu da başardıkları gibi yine başaracakları; milletin iradesiyle seçilmiş siyasetçileri ve demokrasinin mekanizmalarını devirecekleri umuduyla İstanbul ve Ankara başta olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde kışlalardan şehirlere inmişlerdi.
Uzun süredir duymadığımız ve duymak da istemediğimiz postal sesleri yine kulağımızda çınlıyordu. Milletin vergileriyle sağlanan imkanlar, milleti korumak için tesis edilen savunma teçhizatı milletin alnına doğrultulmuştu.
Her şey hesaplanmıştı. Darbenin saati, yayınlanacak bildiri, 81 ile atanacak sıkıyönetim komutanları bile…
Cumhurbaşkanı kaldığı otelde ya rehin alınacak yahut da suikast sonucu öldürülecekti. Kuvvet komutanları rehin alınmış, kimselerin bilmediği bir yere götürülmüş, Genelkurmay Başkanı’nın alnına silah dayanmıştı.
Emre itaatsizlik eden askerler vurulacak, direniş göstermesi muhtemel olan emniyet kuvvetleri bombalarla sindirilecekti. Beştepe, Meclis ve MİT ablukaya alınmıştı. TRT’de bildiri bile okunmuş, cuntacıların sessizce ülkenin tüm dinamiklerini sindirdiği düşünülmüştü ki…
Hiç hesap edilemeyen gerçekleşti! Millet sokaklara döküldü!
Demokrasiye, siyasete, kendi iradesine sahip çıktı. Söz söyleme ve hüküm verme hakkını sonuna kadar korudu. Baş verdi, can verdi, şehit oldu, tankların tepesine çıktı, askerleri içinden çıkarttı. Tankların önüne yattı, kovaladı. Helikopter ve F16’ların saldırılarına maruz kaldı, yine de yılmadı, meydanı boş bırakmadı.
Postalı kışlaya geri gönderirken, demirin karşısında elleri bomboş ama koskoca yürekleriyle durdular.
Demokrasi temsili olarak görülen meşhur bir fotoğraf vardır. Çin’de bir öğrenci tankın önünde durur, direnir. Fotoğrafı tam o anda çekilir ve o an ölümsüzleşerek demokrasinin sembolü olur. 15 Temmuz gecesi Türkiye’de bu fotoğraftan pek çok kez gördük. Gururlandık. İçlerinde Çin Sarayı’nı basan Kürşat‘ın, İstiklal Savaşı’nda ilk kurşunu atan Hasan Tahsin‘in, Fransız ordusuna karşı tek başına dikilen Şahin Bey’in cevherini taşıyan birçok kahraman kritik noktalarda darbeye engel oldu.
Ben toplumun genel yapısını, sabahtan akşama kadar karşılaştığım ucuzlukları, haksızlıkları ve peşin yargıları bugüne kadar eleştirmiş ve bundan sonra da yapıcı anlamda, yani böyle olmasın daha iyi olsun dileğiyle eleştirecek olan birisiyim. Cuma gecesi kitlelerin ruhunun ve dinamiğinin bir başka işlediğine bir kez daha şahit oldum ve iman ettim.
Kanaatim şu oldu: Fert olarak günahımız çok, hatamız büyük, bencil ve edepsiziz belki ama kitlesel olarak bir harikayız!
Hiçbir şeyden haberi olmayan askerlerin, haber yapmaya çalışan gazetecilerin ya da o gece mağdur edilen kim varsa bu yanlışların arkasında duramayız. Yanlış yanlıştır. Yanlış benim diye doğru demem insanlığa ve hakkaniyet ölçüsüne sığmaz. Doğruluk adına bunları da eleştiriyoruz. Ancak darbe girişimine adam akıllı karşı duruş sergilemeden, 15 Temmuz gecesi halk tarafından yapıldığı söylenen aşırılıkları eleştirenler şunu anlamalı: Darbe girişimi başarılı olsaydı Türkiye’de asker tarafından gerçekleştirilecek aşırılıkları eleştirebilecek ne iletişim araçlarınız ne de cesaretiniz olacaktı! Bunları eleştirebilmek bile o gün tanka karşı duranların sayesinde sahip olmayı sürdürdüğümüz bir nimettir.
Evet, Millet dünya tarihine geçecek bir sivil direniş örneği sergiledi ve başarılı oldu. Asıl ihtilal budur! Millete koyun diyenler bir daha düşünmeli! Türk Milleti bu zafer senin… Demokrasi Bayramın kutlu olsun!