Cinsel suç yükümlülerine ilaçla tedavi yani kimyasal hadım dönemi resmi olarak başladı. Geçtiğimiz günlerde resmi gazetede yayımlanmasıyla birlikte artık cinsel suçlarda yeni bir döneme girilmeye başlandığı aşikar.
Cinsel istismara karşı nasıl bir kanun?
Yönetmeliğe göre, cinsel suçlardan hüküm alanlar hakkında cezanın infazı sırasında ya da koşullu salıverildikleri takdirde denetim süresi boyunca cinsel isteği azaltıcı tıbbi tedavi de dahil olmak üzere gerekli yaptırımlar uygulanabilecek. Yargı kararıyla getirilecek yükümlülükler arasında “Tedavi amaçlı programlara katılmak, suçun mağdurunun oturduğu ve çalıştığı yerleşim bölgesinde ikamet etmekten yasaklanmak, mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşmaktan yasaklanmak, çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmaktan yasaklanmak” da yer alıyor.
Kararın uygulanabilmesi için mahkemenin karar vermesi yetmiyor. Yargıtaya gidip kesinleşerek artık hükümlü sıfatında olanlar için uygulanabilecek. Hükümlünün cinsel isteği azaltılabilir yada tamamen yok edilebilir. Ve bu kararın arkasında ki en önemli nokta ise; karar verilirken hükümlünün rızasının aranmayacak olmasıdır. Yani başka bir deyişle infaz hakiminin alacağı bu kararın yaptırım niteliğinde olduğudur.
Hadım kararı tartışmaları da beraberinde getirdi
Hemen her konuda olduğu gibi, hadım kararının ardından da ülkeden farklı sesler yükselmeye başladı. Kimileri hadım cezasının caydırıcı olmayacağını, yapılan cinsel saldırıların sebebinin cinsel arzuların ötesinde olduğu görüşünde. Kimileri ise kararın caydırıcı olacağına inanmakta.
Bende kararın caydırıcı olabileceğine inanıp buna dua edenlerdenim. Umarım bu vahşeti sadece cinsel arzularını tatmin için gerçekleştiren bir kesim suçluyu caydırır. Hadım kararının bu tip insanlarda ”onur kırıcı” olarak değerlendirileceği de aşikar. Bu en azından egolarını ve sahip olduğu yeteneklerin tamamını erkek olmak da toplayan zihinler için kabul edilemez bir karardır. Ve yine bu zihinlerdir en büyük suç potansiyeli barındıranlar. Çocukluklarında erkek olduğu için alkışlananlar ve yine erkek olduğu için küçücük evinin içinde imtiyazlara tabi olanlar. Unutulmamalıdır ki; bir yetişkin olduklarında nasıl olursa olsun elbet bir şekilde can yakacaklar.
Kimisi karşımıza cinsel suç yükümlüsü olarak çıkacak, kimisi aldatan eşler olarak ve kimisi de kadını alt basamaklarda sınıflayan, çalıştığı ortamda kadını istemeyen, fikirlerini önemsemeyen hatta eşini hayat arkadaşı olarak görmekten çok uzakta erkekler olarak çıkacak. Ve bu yüzden yine son sözüm annelere; erkek çocuklarınızı kız çocuklarınızdan farklı görmeyin. Onları erkek oldukları için övmeyin ve hatta mümkünse her hangi bir cinsiyete dahil olmanın övülecek yada yerilecek bir şey olmadığı artık hep birlikte kabullenelim.
İnsan olmak dediğim de hepimizin aklına başarılacak bir kavram yada başarılması güç bir durum gelmiyor mu? Oysa hepimiz insan olarak doğmadık mı? Bu algıyı yaratan da bizleriz, değiştirebilecek olan da… Sadece biraz çaba.
**