Kaldırın başınızı güne güneşe

Hayatta her zaman düşlediğimiz şeyler olmaz. Bir anda, her şeyiniz değişebilir. Her saniyeniz kıymetlidir, bellidir sizde. Fark etmese de hiçbir şey… Olmasa da, bitmese de, gelmese de, gitmese de…

Kaldırın başınızı güne güneşe bir anda

Eşi benzeri bulunmaz ruhlarınıza küsersiniz. En çok da ona! Korkularınız kaybolur, uçup gider bir anda. Yalnızca sürüklenirsiniz. İstemeseniz de, bilmeseniz de, görmeseniz de…

Her gün farklı bir şey öğrendiğimiz hayatımızın bitmek bilmez sınırlarına erişiyoruz. Kimsenin olmadığına inandığımız, kendimizi buna inandırdığımız, anlam biçemediğimiz zamansızlıklar…


Dağılsın her şey, durmasın yerli yerinde. Ne olduysa ne olacaksa bundan sonrası da öyle olsun. Vurdumduymaz kişiliğinizin beslenmesine izin verin. Ki haklı çıkacağımı görün. Lütfen.

Dönüp arkanıza baktığınız anda, nerede olduğunuzun hiçbir kıymetini olmayacak. Öncesi sonrasını sürekli karşılaştırıp huzursuz bir hayat yaşayacaksınız. Kim bilir… Malum bu tecrübe size bahşedilmiştir, zorundasınızdır. Her zaman karşınıza çıkar. Yani o güzel karmaşanızda boğulduğunuz, gün yüzüne çıkmaktan çekindiğiniz, anlık duygularınız, olaylarınız yahut her ne ise o, günü gelince hesap soracak sizden…

Hep bir ağızdan, avaz avaz sustuğunuz her ne ise, şimdilik kalacak yanınızda. Şimdilik diyorum, çok kısa. Bir zaman sonra uçup gidecek o da, bir anda. Bakacaksınız ardından birer birer… Zor olacak, alışması önce. Sonra kandıracaksınız kendinizi. Her an her şey olabilir modunda yaşayacaksınız hayatınızı. Ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.


Hayat sizinle oyun oynayacak. Tıpkı sizin bir zamanlar oynadığınız gibi. Siz dinlenirken o ağacın altında, güneş göz kırpacak, gökyüzü parıl parıl parlarken gülecek size. Siz fark etmeyeceksiniz. En güzel biçimde ilgilenecek hayat tam da o an sizinle. Sanrılarınızın peşinden gideceksiniz. Hiç bilmeyeceksiniz. Belki de bileceksiniz. Ama duyamayacaksınız. Kırdığınız her ne var ise, hepsini gün yüzüne çıkaracaksınız. Bir bir bakacaksınız hepsine önce… İnanmayacaksınız. Haklı olarak inanmayacaksınız. İstemez olurunuz başlayacak daha sonra. Gününüz, gecenize karışacak. Geceniz, gündüzünüze. Çok karışacak… Hayatta neye ihtimal vermediyseniz, bir bir yaşatacak hayat size. O kadar büyük konuştu ki zamanında güzel ruhunuz, o kadar güzeldi ki her şey…

Neye kime varsa eğer biraz inancınız, belki de yok olacak bir anda. Hem de siz hiç fark etmeden. İşte o an, bakacaksınız göğe…

Umut diyeceksiniz, hep var olmalısın…

Huzur diyeceksiniz, aldığım her bir nefes huzur!


Şükür diyeceksiniz, bu gökyüzünün altında umutla, huzurla nefes alabiliyorum… Şükür ki, hayata karşı tek başıma durabiliyorum…

Toplumdan aynalanan benlik


Beyza Elif Özer
3 Ocak 1995 doğumluyum. Belki de istediğim her şeyi gerçekleştireceğime inandığım yaşlara geldiğim vakit, yazma isteğimin oluştuğunu farkettim. Öncesi/sonrası olmayan hayatımızın sadece bir an'ını dahi yazarak kendimi avuttum. Sadece düşünmek ve düşündüklerini anlamlandırmak adına yazdım hep. İnsanları anlama konusunda güçlük çekip,sırf bu yüzden kişisel gelişime merak sardım. Uzun yıllar basketbol ve voleybol oynadım. Aynı zamanda fotoğraf ve dekorasyon meraklısıyım. Ve özellikle şuanda aldığım eğitimden dolayı yabancı dizi ve film delisiyim. İzlemekten en çok keyif aldığım dizi; House. Bunların haricinde yapmaktan en çok keyif aldığım şey; Kendimden daha bilgili/kültürlü insanlarla konuşup, onların deneyimlerinden faydalanmak. Binevi hayatıma yön verirken her şeyi düşünüp ona göre yol almak... En sevdiğim insan şekli; her açıdan kendini geliştirip, yarın'ını düşünen insan.. Bu arada şuanda eğitimime Celal Bayar Üniversitesi/ İngilizce Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde devam ediyorum.. Yazmaya/okumaya olan ihtiyacımızın hiçbir zaman eksilmemesi dileğiyle.. Son olarak,hayat felsefem; ''ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.''