Günümüz Türkiye’sinde en çok konuşulan ve merak edilen konulardan biri turizm. Terör olayları, Rusya krizi, turizmde yeni pazar arayışları, dış politikanın turizme etkisi, bayram turizmi, turizm iyileştirme çalışmaları üzerine çeşitli konularda Hotel Genel Müdürü Cenk Ergüven ile konuştuk.
Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) yaptığı yazılı açıklama ile, sektörün içinde bulunduğu durum ve hedeflerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Açıklamada yer alan bilgilere göre, bu yıl turizmde lokomotif pazarlarda kan kaybı yaşanacağı beklentisi, otelcilerin yeni pazar arayışlarına yönelik yoğun bir çalışma planını hayata geçirmesine neden oldu. Turizmin en büyük sorunu hâlâ “mevsimsellik”olarak görülüyorken terör olaylarının artışıyla turizmde düşüş devam edecek gibi görünüyor. Justiniano Club Alanya Hotel Genel Müdürü Cenk Ergüven ile Türkiye’de turizmi konuştuk.
Röportaj | Cenk Ergüven
Kendinizden biraz bahseder misiniz?
Kendim Boluluyum ama Safranbolu doğumluyum. Anne tarafından Safranbolu’luyuz. Otelcilik mezunuyum üzerine işletme bölümü okudum yani hem işletme hem de otelcilik okudum. Yaklaşık turizmin canlanmaya başladığı ilk seksenli yıllardan beri bu sektörün içindeyim.
İnişli çıkışlı dönemler oldu hep ama umut vaat eden güzel bir sektör olarak şuana kadar serpildi gelişti bu boyutlara geldi. Bizde bu işten uzun zamandır ekmek yiyoruz. Yiyecek – içecek kökenliyim ama daha sonra bir dönem işletmecilik yaptık kendimizi turizmin her alanında geliştirmeye çalıştık. Bu işin bir anlamda emekçisiyiz yıllardır bu işi yapıyoruz.
Turizmde Rus pazarı
İşletmenizin hedef pazarını nasıl tanımlarsınız? Bu hedef pazara ulaşmak için ne gibi faaliyetler üstleniyorsunuz?
Çalıştığımız şirketin hedef pazarı Rus pazarıydı ancak yaşadığımız krizden ötürü bizde Pazar çeşitliliğine yöneldik. Önceden iç pazar yerli turizm bizde fazla yoktu %3 ile %5 arası bir iç pazar vardı. Bu iç pazarda da tek yetkililik anlaşmamız vardı. Bir acenteye yönelik yani fazla da olsun istemiyorduk. Bu yıl öncelikle iç pazarı tüm acentelere açtık ve bununda bir canlılığını görüyoruz açıkçası.
Tabi Rus pazarı bu yıl olmayınca çok çok büyük sayılardan bahsediyoruz. Böyle bir sayının olmayışı turizme negatif yönde bir etki edecek istemeden de olsa. Yani dört milyon turistin hiç gelmemesi gerçi bu geçen sene iki milyon üç yüz bine gerilemişti ancak hiç gelmemesi bu yıl tüm şirketlerde tüm otellerde tüm turizm tüm turizm organizasyonlarında derin bir kriz halini aldı.
Biz de bu krizi aşmak için hem iç pazar hem de daha önce fazla oda veremediğimiz küçük acentelere, değişik ülkelerden pazarlara eğildik. Buralardan belirli bir potansiyeli yakalamaya çalışıyoruz. Ancak bu yıl bizim de her şeyi unutup yeni baştan sanki turizme başlıyormuşuz gibi bir dönemimiz oldu.
Sanıyorum bu yıl gelen misafirleri memnun ederek o pazarlardan güçlenerek çıkacağımızı tahmin ediyoruz. Örneğin Azerbaycan pazarı, gittik orada bir çalışma yaptık bu çalışmanın verimini alıyor gibiyiz. Sanıyorum gelecek sene Azerbaycan pazarından daha yüksek bir oranda misafire sahip oluruz.
Aynı zamanda Polonya, Romanya, Moldova, Baltık Ülkeleri buralarda daha önce çalışmamız yoktu şimdi arttırmaya başladık.
Hedef pazara ulaşmak için gerçekten hem reklam faaliyetleri hem o ülkedeki tur operatörlerinin; Work Shopları, Presantasyonları, o ülkelerdeki acentelere o ülke pazarında bazı tanıtım organizasyonlarına katılmak gibi etkinliklerle bir iş birliği yaratmaya çalışıyoruz. Bu iş birliği ile bize karşılıklı organizasyonlarla turist gelmesini sağlıyoruz.
Bunun yanı sıra daha önceden dijital, çevirimiçi (online) pazarlama alanlarında yoktuk. İhtiyacımızda yoktu ama geçen kış yani bu kış bu anlamda bizde bir yatırıma giriştik. Onun çok faydasını gördüğümüzü söyleyebilirim. Dediğim gibi daha önceden ihtiyacımız yoktu Rus pazarı bize istediğimiz canlılığı sağlıyordu ama yaşanan kriz bizi bu anlamda bir açılıma sevk etti.
Dolayısıyla oradan da faydalanıyoruz. Ancak daha geliştirilebilir. Daha büyük kuruluşlar ne yapar bunları takip etmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla hedef pazara ulaşmak için bu gibi faaliyetlerde bulunuyoruz. Aşağı yukarı bu bahsettiğim şeyleri birçok oda sayısı fazla olan zincir otellerde buna benzer şeyleri yapıyor. Bizde piyasadan farklı ekstra bir şey ya da eksik bir şey yapıyoruz gibi yorumlanmamalı herkes ne yapıyorsa biz de onu yapıyoruz.
Bayramda turizmde canlanma yaşanacak mı?
Yerli turizm pazarı bayram tatilinde istenilen canlılığı sağlıyor mu?
Aslında sağlıyor özellikle 8 – 9 günlük bayram tatili yaz ortasına denk geliyorsa haliyle insanlarda bir tatile çıkma, yüzme, güneşlenme, stres atma gibi düşüncelerle insanların büyük kentlerden tatile gelerek insanların dinlenme olayını gidermeye çalışıyor. Bu anlamda bir hareketlilik yarattığını söyleyebilirim.
Ancak şöyle de bir durum var bizim tatil anlayışımızdaki ekonomik sebeplerin yanı sıra insanlarımız tatile çok fazla zaman ayırmak istemiyorlar. Otellerde, bizim tatil yapma mantığımız geceleme olarak 3 – 5 gün arasında oluyor. Avrupalı ya da Rus misafir Türkiye’ye tatile geldiğinde 7 gün, 10 gün, 12 gün hatta 14 gün konaklama yapıyorlar.
Bunun ortalaması yabancı misafirlerde yıl bazında 9 – 10 gün çıkarken iç pazarda yerli turizme baktığımızda ortalaması 5 gün olarak çıkıyor. Ancak eskiye göre iç pazarda da bir canlılık olduğunu söyleyebiliriz. Bu bir yılda olan bir şey değil eskiden kamu kurumları kendi kamplarında tatil yaparlardı.
Şimdi devletin birçok bakanlığı ve birçok memuru var bunlar eğitim çalışmalarına gidiyor, kongreye gidiyor yani ciddi anlamda bir talepleri var. Genelde sezon başı, sezon sonu ya da kış dönemlerinde bunu gözlemleyebiliyoruz. Tüm bakanlıklar Antalya’da çeşitli yerlerde eğitim çalışmalarına geliyor. Bunlar da bir artı tabi.
Turizm pazarını iyileştirmek
Türkiye genelinde turizm pazarını iyileştirmek için ne gibi çalışmalar yapılmalıdır?
Tabi şuan çok zor bir döneme geldik. Bu olay turizm pazarını iyileştirmek için sadece reklam, tanıtım gibi çalışmanın dışına çıktı artık. Eskiden bu tip şeyler yapılıyordu. Ama şuan Türkiye’nin geldiği nokta da vermiş olduğu imaj ne yazık ki bir Ortadoğu ülkesi.
Turizmde Avrupa’ya baktığımızda Türkiye algısı Tunus, Libya, Mısır gibi ülkelerle eşdeğer tutulan bir görüntüdedir. Yaşadığımız bombalama ve terör olayları algıyı da çok olumsuzlaştırdı. Öncelikle güvenlik sorunu ile ilgili imajın düzeltilmesi gerekiyor.
Yine Antalya gibi çok uzun bir sahil bandı olan bir şehrin yine Marmaris, Bodrum, Fethiye gibi sayfiye bölgelerinin burada kesinlikle güvenlik anlamında son derece doğru şeylerin olduğunu güvenli bölgeler olduğunu turizm hareketlerine yansıtmamız lazım. Yani turist buraya güvenlik içinde olacağına inanarak gelmeli.
Gerçi bunu kimse garanti edemez o da doğru ama. Onun haricinde o imajı iyileştirmek için özel çalışmalar yapılması gerekiyor. Şimdi Türkiye algısı dediğim gibi gazetelere, televizyonlara reklam vererek çözülemeyecek bir boyutta bunu iyileştirmek için gerçekten turizm bakanlığının çok çok iyi çalışması lazım bu ülke hakikaten geçmişte turizm ülkesiydi.
Özel sektörün özel çabaları sayesinde dev noktalara geldik ve devlet burada küçük düzeltmelerle yardımcı rol oynuyordu. Aslında çokta iyi şeyler hani bir anda olmadı ama en azından hava alanlarını iyileştirdi ulaşım açısından yollar büyütüldü yani devlet alt yapı anlamında önünü açtı bunun haricinde özel sektör bu kadar güzel oteller yaptı bu kadar güzel organizasyonlara girdi ve anlının akıyla milyonlarca turisti bu ülkeye getirir hale geldi.
Dış politikanın Türk turizmine etkisi
Türkiye’nin izlediği dış politika turizm pazarını nasıl etkiliyor?
Ne yazık ki izlediğimiz dış politika ortada; Suriye politikası, ülkenin göçmen ve mülteci krizi yaratıyor hale gelmesi, sınırlarımızda ki dinci terör örgütlerinin tıpkı Afganistan, Pakistan’daki gibi görüntülerine ulaşması ve sınır kentlerimizin bundan nasibini alması akabinde Rusya ile yaşadığımız 24 Kasımdaki uçak krizi ve Türkiye’nin Avrupa’daki çizdiği imaj bizi ne yazık ki çok olumsuz hale getirdi.
Bunun düzeltilebilmesi için son derece sağduyulu olarak hükümetin önemli adımlar atması lazım yurt dışına vereceği demeçlerde söylemlerde dikkatli olması lazım. Ne yazık ki kötü bir algı var şuan bu algıyı bizim söylememizle ne derecede düzeltirler bilemiyoruz ama zor bir dönemdeyiz sanıyorum birkaç yıl sürecek olumsuz bir türbülans içerisinde bu sektör biraz bocalayacaktır.
Hani kimsede müsaade etmez buraların otel mezarlığına dönmesine. Ancak olay sadece otelcilik değil birbirini tetikleyen birbirini besleyen neredeyse elli tane sektörden bahsediyoruz. Buraya bu turistler gelmeyince sadece oteliyle endeksli değil her türlü sektörle bunu gıda ürünlerinden, esnaflarından, istihdamdan birçok kalemden üretime kadar olumsuz yansımaları olacaktır.
Bu yıl bu göründü inşallah hükümet gerekli sağduyuyu göstererek turist getiren turist aldığımız ülkelere yönelik olarak güzel bir politika oluşturur. Geçmiş hatalardan ders alır diye düşünüyorum…