Klasik astrolojide gökyüzünün büyük ‘kötücül’ü Satürn ile küçük ‘kötücül’ü Mars, 2 yılda bir defa kavuşum yaparlar fakat aynı burçta kavuşum yapmaları için yaklaşık 29 yıllık bir süreç geçmesi gerekir.
Bu iki gezegen 24 Ağustos 2016 tarihinde Yay burcunda tam bir kavuşum yapacak ancak şu an bu açının etkisi altına girmiş bulunuyoruz.
İki gezegen aynı burçta kavuşum yaptığında o burcun temaları oldukça güçlü olarak vurgulanacaktır
Yay burcunda kavuşum yapan bu iki gezegen din başta olmak üzere her türlü inançlarımız, yabancılarla olan ilişkilerimiz (ithalat, ihracat, turizm vb.) bir şeyin yayılması ile ilgili her türlü konu (yayıncılık, medya, eğitim – öğretim) ve mahkemeler, kanunlar, yasalarla ilgili konularda yüksek potansiyelli gergin enerjileri gündeme taşıyacaktır.
Mars 2 Ağustos’ta Yay burcuna girmişti
İnançlarımız, ideallerimiz, değerlerimiz uğruna vereceğimiz mücadeleyi anlatıyor Mars Yay. İnançlarımızı gerçekleştirmek üzere harekete geçiyoruz ki kendi yaptığımızın doğru olduğundan da oldukça eminiz, fanatikçe. Ne de olsa 2 Ağustos’ta Aslan burcu vurgulu yeni ay da egolar oldukça bir parladı.
Yay burcu değişken bir burç olduğu için enerjimizi dağıtma riskimiz var, burnumuzun ucundaki gerçekleri görmeyip daha uzak idealler uğruna savaşlar verebiliriz diyebilirim. İnanç mücadelemizi fanatizm boyutuna dönüştürebiliriz eğer kantarın topuzunu kaçırırsak.
Satürn ise uzunca bir süredir Yay burcunda bulunuyor. Hem kişisel hem de toplumsal olarak sınavlar veriyoruz. Toplumsal olarak dini inançlarımız, eğitim – öğretim sistemleri, hukuk ve yasal düzenlemeler, yüksek yargı, uluslararası ilişkiler, komşularımızla olan ilişkilerimizle olan engeller ve problemlerle uğraşıyoruz.
Bireysel olarak ise inandığımız değerler her ne ise onlarla sınanıyoruz başta din ve inanç konuları, maddi ve manevi değerler olmak üzere. İyimserlik ve hoş görüyü her durumda oluşturabilme mücadelesi içerisindeyiz.
24 Ağustos
Bu iki zorlayıcı gezegen 24 Ağustos tarihinde tam bir kavuşum yapacaklar ve bu kavuşum önemli bir sabit yıldızın üzerinde gerçekleşecek. 4 Kraliyet yıldızlarından biri olan Antares kötücül ve savaşa özgü semboller taşır. Hocalarımızdan öğrendiklerimize ve kadim astrologlara göre Antares dünyasal olaylarda en büyük felaketlere yol açabilen bir yıldızdır.
Dünyasal olaylarda, savaşlarda, kazalarda, çatışma ve patlamalarda, suikastlarda bu yıldız gökyüzünde önemli görünümler yaparak sembolizmasını çalıştırır. Savaşlarda güçlü olan taraf kim ise ona askeri başarıyı verebilir ama yıkım ve kayıp da çok fazla olabilir.
Satürn ve Mars’ın Antares ile olan üçlü kavuşumu yeni bir düzen ve yapı oluşturmak adına eyleme geçebileceğimizi, otorite adına ya da otoriteye karşı bir mücadele içerisine girebileceğimizi, dayanıklılık, tahammül ve mukavemet kapasitelerimizin zorlanabileceğini anlatmakta. Şartlarımızı ve sınırlarımızı zorluyoruz her anlamda.
12 Ağustos Cuma günü ise bu kavuşum etkisinin hissedildiği alana Ay da gelerek tetikleyici bir rol alacak
Satürn ve Mars arasında kalan Ay, kötücüllerin kuşatması altında kalacağından dolayı duygusal olarak baskı hissedebiliriz. Ay’ın, ülke haritalarında o ülkenin halkını temsil ettiğini düşünecek olursak toplumsal olarak da her bir vatandaşımız bu gerilimi ve baskıyı hissedecektir diye düşünüyorum.
Bu kavuşum ülkemizin doğum haritasında 6. evde gerçekleşecek. Ordu kuvvetlerimiz, polis ve güvenlik teşkilatımız, genel olarak toplumsal ruh ve beden sağlığımız, iş ve işçilerimiz, sendikalar ülke gündemimizin bir numaralı konusu olabilir. Yeni düzen kurmak adına girişilecek eylemler gerçekleşebilir (grev, miting, gövde gösterisi, çatışmalar, başkaldırılar vb)
18 Ağustos Perşembe günü öğlen saatlerinde parçalı bir ay tutulması yaşayacağız
25 derece Kova burcunda olacak bu tutulma ile bireysel özgürlüklerle toplumsal dayatmaların karşı karşıya gelmesi neticesinde biriken gerginlik ve stresin kontrolsüz bir şekilde dışa vurulması söz konusu olabilir.
Bu tutulma anı haritasını ülkemiz haritası üzerinde değerlendirdiğimizde halkın fikir ve düşüncelerinde değişimler olabileceğini, toplum olarak huzursuz ve gergin olabileceğimizi, adeta ufak bir kıvılcımla orantısız ve kontrolsüz bir şekilde patlamaya hazır bir stres topuna dönebileceğimizi anlıyoruz.
Toplum olarak devlet yöneticilerimizi, asker ve güvenlik teşkilatımızı ilgilendiren konular, iş ve işçi sınıfı ile ilgili eylemler, genel olarak toplumun ruh ve beden sağlığı ile ilgili konular belirgin bir şekilde gündemimize gelebilir.
Ruhumuz en karanlık gecelerde belki milletçe
Hem ülkemiz hem de her bir birey kendi gerçeğine uyanış sürecinde. Huzura giden yolda “gerçek olamayan yanılsamalar, zanlar” ve sahte inanç kalıplarımız, eğreti inançlarla oluşturduğumuz benliklerimiz ve şişirilmiş egolarımız dağılıyor bu süreçte.
Depresyon, umutsuzluk, çaresizlik, kendini kader kurbanı olarak görme, dışlanmışlık, yalnızlık, ilişkilerimizde tatminsizlik, parasal çıkmazlar, eskiden haz aldığımız şeylerin artık haz vermemesi, sanki yıllardır koruduğumuz inandığımız değerlerin darmadağın oluşu, ruhumuzun karanlık gecelerden geçtiğini anlatıyor. Her gecenin bir sabahı olduğunun da bir gerçek olduğunu da akılda tutmamız gerekiyor elbette.
Güzel ülkemiz ve üzerinde yaşayan bizler değişim ve dönüşümün tam da ortasındayız. Tüm bu mücadele ve stres içeren gökyüzü görünümleri altında aslında sanırım en büyük mücadeleyi kendimizi, özümüzü tanımak, sevgiyi ve içsel barışı öncelikle kendi içimizde oluşturmak, ilahi düzenle sağlıklı ve kalıcı bir ilişki kurmak adına vermeliyiz.
Sevgi ve ışıkla, gökyüzü rehberimiz olsun…