Çocuk kimin mi?

Türk halkını yine bir ve yeni bir ayrıma daha sürükleyen tartışma sorusu… Çocuk kimindir? Ailenin mi? Devletin mi? Toplumun  mu (dünya)?

Çocuk kimin mi?

Çocukların, geleceğimizin bireyleri olmaları çok önem arz ederken, üzerlerinde hak sahibi olma yarışında oldukça harcanır durumdalar yazık.

Eğitim sistemimizin beli bükük mücadelesi, çağımızın gerisinden oldukça hantal bir şekilde baş göstermeye çalışmakta, bu çalışmanın içeresinde ne yana dönecekleri hangi yoldan çıkacakları hangi bilginin sahibi olacakları muamma. Ama dünyanın gerisinde olacakları bir gerçek, çünkü ona eşlik eden aile çevrim dışı, ona rehberlik eden devlet kendi tarafında (taraflı), onu barındıracak olan dünyanın bu kargaşaya kapıları kapalı.


Pek çok yazı okudum ve pek çok tartışma programı izledim diyemem bu konu üzerine sanırım pek önem arz etmemiş kamuoyu oluşturulması adına.

Onun, bunun, bizim ve benim ne dediğimizi bir köşeye bırakalım ve Eğitim psikolojisi ne der bu konu üzerine bir bakalım mı?

Çocuk kimin mi?

Çocuğu bir eşya, mal ve meta olarak algılamak ve sahiplenmek yanlıştır der!

(Hoş! Ülkemizde değil çocuk, yetişkinler bile bu düşünce baskısı altındadır diye de ekler!)

Bu günün çocukları yarınların yetişkinleri ve toplumun bireyleridir. Ve mevcut yapılar çocuğa karşı sorumludur ve her konuda yükümlülükleri vardır der. Eğitiminden, yaşamından ve ilişkilerinden sorumludur der.

Ve fakat ve yalnız ve ama…


Hiçbir gücün, hiç bir yapının bir çocuğu istediği gibi yetiştirmesi, müdahale etmesi ve iradesine hakim olmaya kalkışması kabul edilemez der.

Çocuğun toplumsal çağdaş ve bilimsel olarak gelişimine imkan ve olanak sağlayarak birey olma, hak ve özgürlüklerine sahip olma ve kazanma bilinci ve idaresini ona bırakmak zorundadır der.

Çocuğa bütün bilgi sunulur ve tercih hakkı ona verilir. Çocuk bir ideolojinin, inancın gölgesinde yetiştirilemez der.

Ve bu şartlar altında yetişen bir çocuğun erişkin olduğu, reşit kabul edildiği yaşlarda kendini ifade eden ve kendi kararlarını ve dönüşümünü gerçekleştiren bireyler olmaları beklenir der.

Baskı ve dayatmalar bir çocuğun ruhsal ve bedenen gelişiminde olumsuz sonuçlar doğuracaktır der.

Bu noktada tartışılacak bir konu yoktur! Durum nettir! Söz konusu olan bir çocuğun sahiplenilmesi değil, o çocuğun yetişmesi ve eğitimidir der.

Pozitif bilimler  konusunda çağın eğitim seviyesi takip edilmeli,  inanç konusu kendiliğinden yön bulacaktır der Eğitim bilimleri.


Gerisini siz düşün artık!

Yeni eğitim öğretim yılı İstiklal Marşı ve Fatiha ile açıldı

Çocuklarda sorumluluk bilinci nasıl geliştirilmeli?

Çocuklar öldürülüyor ey insanlık!


Nihal Çalışkan
1980 Nisan doğumlu. Kendini ve hayatı keşif sürecinde, hayatına giren her bir ruhta kendini buluyor. Dünün dünde kaldığını hatırlatıyor bazen kendine, bugünü, anı yaşamanın keyfini sürmek en büyük derdi. Bilinmeyen on yüz bin ihtimalli yarına umutla ve keyifle ve neşeyle ve merakla gözlerini dikmiş durumda. Bilinmeyeni öğrenmek, görünmeyeni görmek, duyulmayanı duymak çabasında. Farkındalıklarını artırıyor ve şifa ve şefkat ile bazen hırçın, bazen deli dolu, bazen sakin, bazen çocuk gibi bazen çok keyifli ve bazen de uzun uzun susarak sadece sevmeyi bilen kalbi ile yaşıyor…