Ekonomi Türk halkına öpücük veriyor!

Türkiye’de ekonomi gün geçtikçe biraz daha olumsuz bir yön çiziyor. Önümüzdeki aylar içinde daha da bozulacağı kuvvetle muhtemel. Hükumetin ekonomik olarak aldığı tedbirler de bunu gösteriyor. Siyasilerin açıklamalarının gerçeği yansıtmadığı da bir gerçek!

Ekonomi Türk halkına öpücük veriyor!

Ekonomi Türk halkına öpücük veriyor!

Ekonomi tam anlamıyla sallantıda!..

Yarının ne getireceğini kimse bilmiyor; ancak ekonomideki veriler hiç de iç açıcı görünmüyor!


Neden mi?

Geçtiğimiz günlerde kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Türkiye’nin kredi notunu Baa3‘ten, Ba1‘e indirdi! Peki bu durum Türkiye için ne anlama geliyor?

Bu not, “Türkiye’nin yatırım yapılabilir” ülke konumunda olmadığını gösteriyor ve bunu verdiği notla da uluslararası piyasa kuruluşlarına, sermayedarlara, uluslararası şirketlere beyan ediyor.

“Eyy Moody’s sen kimsin!” denilebilir ama Türkiye için ekonomi hiç de iyi değil!

Moody’s’in kararını politik bulanlar olabilir. ‘Uluslararası güçler tarafından askeri darbe yapılmaya çalışıldı ancak bu başarılı olmayınca Türkiye, şimdi de ekonomik bir darboğaza çekilmeye çalışılıyor’ denebilir. Bir taraftan doğru ancak eksik bir söylem olur bu…

Daha önce ekonomik çevrelerce Türkiye’nin notu artırılınca ne diyordu bizim Sn. büyükler: “Uluslararası ekonomik camia da gördü bizim büyüdüğümüzü, gelişmekte olduğumuzu. Artık eski Türkiye yok! IMF’den borç para alan ülke yok; artık IMF’ye borç veren bir Türkiye var!”.

Yani finans piyasalarından olumlu bir açıklama geldiğinde bizim devlet büyükleri onları işaret ediyordu, onları örnek veriyordu; ancak olumsuz bir açıklamada ise ‘onların haddi değil bizi eleştirmek’ deniyor…

Ekonomik veriler ise Moody’s’in söylediklerini geçerli kılıyor!

Peki neden bizim bu devlet büyükleri ‘ekonomide bir sıkıntı yok’ diyor?

2008’deki ekonomik krizden dolayı…

Hadi bunu biraz daha açalım…

2008 yılında ekonomik kriz yani bizi teğet (!) geçen, Amerika bankacılık sisteminden kaynaklanan kriz vardı ya, bu krizin korkusu yaşanıyor! O zaman birçok fabrikanın kapısına kilit vurulmuş, istihdamda daralma görülmüştü…

O dönemde AKP iktidarı ne yapacağını şaşırmıştı ve her zaman kullandığı bir argümana yöneldi.


Ne yaptı?

Hemen medyaya sarıldı ve reklamlar dönmeye başladı. Reklamların temel söylemi “Al ver ekonomiye can ver!” olmuştu. Yani ekonomik kriz yaşamayan Türkiye bu reklamlarla boğuşuyordu!

O dönemde yaşanan “Habur Krizi”nin, ekonomik krizin önüne geçmesi ekonomiyi, halk tarafında biraz daha geri plana attı. Ancak, AKP’nin yerel seçimlerdeki oyunu % 38’lere kadar düşürmesi de tesadüf değildi!..

O dönemde yapılan reklamlarla halkın harcama yapması, tüketen toplum düzeninden çıkmaması isteniyor ve piyasayı diri tutmaya çalışıyorlardı. Şimdi de olan budur!

Şu anda da, hükümet, ekonomimiz iyi diyerek halkın harcama yapması ve böylece piyasaları canlı tutmayı amaçlıyor…

Geçtiğimiz aylarda Rusya ile olan sorun nedeniyle Türk turizmi, sezonu ciddi anlamda ağır bir kayıpla kapattı…

Şu an euro 3,5 TL seviyesinde, dolar ise 3’TL üzerinde…

Altının gram fiyatı 120 TL seviyelerinde…

Bu yükselişler böyle devam ederse, büyük şirketler aldığı ham maddeyi döviz kuru üzerinden yaptığı için yarın üretimlerinde düşüş, bununla birlikte süresiz ücretsiz izinleri de piyasalarda görebiliriz…

Türkiye; dün sıcak parayla, özelleştirme politikasıyla, ekonomisini büyütmeye çalıştı; bu durum bugün de böyle…

Biz halk olarak inşaat, köprü, yol yaparak büyüdüğümüzü zannediyoruz; yol, köprü ekonomik büyümeyi değil medeniyeti, çağdaşlığı gösterir…

Türk ekonomisi üretim yapmadan yalancı bir büyüme ile hayatına devam ediyor…

Türkiye’deki ekonominin kötü gidişini görmek istiyorsak hükümetin kaynak arayışında olması bunu daha açık halde gösteriyor. Önümüzdeki aylarda Bireysel Emeklilik Sistemi’nin hayatımıza sokulmak istenmesinin nedeni de ekonomideki bu dar boğazdır…


Bu gidişat da Türk ekonomisinin sinyal değil, artık öpücük vermeye başladığını gösteriyor…

 

Türkiye ekonomisi çöküyor: Hükümet kaynak arayışında!


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…